Hz. Lût Peygamberin Duaları |
Hz.Lut (a.s),Tarihin en günahkar toplumlardan birine peygamber olarak gönderilmiştir.Bütün gayretlerine rağmen onları o ahlaksızlıktan vazgeçiremedi.Nihayet o toplum topluca helak olmaya müstahak oldu ve helak edildi. Kavmi onun tüm ikazlarına rağmen günahta ısrar edince ,O (a.s) şöyle dua etmişti.
رَبِّ نَجِّنِي وَأَهْلِي مِمَّا يَعْمَلُونَ
"Rabbi,neccinîve ehli mimmâ Ya'melûn."(şuara,26/169)
"Ya Rabbî!,Beni ve ehlimi onların yaptıklarından kurtar."
Kavmi Hz. lut (a.s) a "azabı getirde görelim" deyince;O şöyle Yalvardı:
رَبِّ انصُرْنِي عَلَى الْقَوْمِ الْمُفْسِدِينَ
"Rabbi'nsurnî ale'l-kavmi'l-müfsidîn." (Ankebût,29/30)
"Ya Rabbî bozguncu kavme karşı bana yardım et."
Lut (a.s) allah'ın emir ve yasaklarını kavmine tebliğ etmiş,ahlaksızlığa saplanan kavmini bu bataklıktan kurtarmaya çalışmıştır.Ancak kavmi edepsizlikte ısrar edince.aynı toplumda yaşayan ailesini,mü2minleri ve kendisini bu kötülüklerden korumasını,kavminin azgınlıklarına ve zulümlerine karşı yardım etmesini Yüce Allah'tan istemiştir.
Biz, bu duadan kötü ahlaktan,haramlardan ve kötü davranışlı insanların kötülük,ahlaksızlık ve zararlarından korunmamız ve bu konuda Allah'tan yardım istememiz gerektiğini anlıyoruz.
Yüce Allah, O'nu, küfürleri ve ahlaksızlıkları dillere destan olan Sedom ve diğer dört şehir halkına (Mü'tefıkat) peygamber olarak gönderdi.
Sedomlular çok ahlaksız ve edepsiz bir kavimdi. Yeryüzünde o zamana kadar hiçbir milletin işlemediği bir fiili işliyorlar, kadınlar yerine erkeklere şehvet duyarak yaklaşıyorlardı.
Hz. Lût, peygamber olarak gönderildiği kavim içinde yirmi dokuz yıl kadar kaldı. Onları, bir olan Allah'a davet etmekten, davetini kabul ve tövbe etmedikleri takdirde azaba uğrayacaklarım haber vermekten geri durmadı. Ne var ki, Hz. Lûı'un tebliğine karşılık kavminin cevabı hep olumsuz oldu. Sonunda da, güzellikle kavmini yola getiremeyen diğer peygamberler gibi, ister istemez şu duaları yapmak zorunda kaldı:
"Ya Rabbi! Beni ve ehlimi bunların yapanlardan kurtar."
"Ey Rabbim! Fesadçüar kavmine karşı bana yardım et."
Hz. Lût'u bu duaları yapmaya zorlayan şartları Kur'an dilinden öğrenelim:
Lût kavmi de hak elçilerini yalanladı. Kardeşleri Lût onlara şöyle demişti: "Hâlâ korkmuyor musunuz?""Ben sîze gelen emin bir elçiyim." "Artık Allah'tan korkun da bana itaat edin." "Ben bu iş için sizden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim yalnız alemlerin Rabbi'ndendir."
"Alemlerin içinden erkeklere, gidiyor da, Rabbinizin sizin için yarattığı eşleri bırakıyor musunuz? Doğrusu siz haddi aşmış bir kavimsiniz."
Dediler: "Eğer bu tavrını sona erdirmezsen, ey Lût, yemin olsun bu topraktan sürülenlerden olacaksın."
Lût dedi: "Ben sizin şu yaptığınıza öfkelenenlerdenim." "Rabbim.' Beni ve ailemi bunların yaptıklarından koru." Bunun üzerine biz onu ve ailesini toplu halde kurtardık. Ancak geridekiler arasında bir kocakarı kaldı. Sonra ötekileri mahvedip batırdık.
"Üzerlerine bir de yağmur yağdırdık. Ne kötüymüş uyarılanların yağmuru."
"Elbette bunda bir ayet var ama onların çoğu inanmamıştır."
Ayetlerin değerlendirmesine geçtiğimizde sadece Hz. Lût için değil, tüm peygamberler için değişmez bir ahlaki kural olan iki önemli özellikle karşılaşıyoruz. Bunlar, "emin olmak" ve "ücret istememek" tir,Emin olmak; güvenilir, inanılır, dürüst insan olmak demektir Bu lakap aynı zamanda peygamberimize de verilmiş, "Muhammed'ül Emin" ismini dostları, sevenleri kadar, düşmanları ve inkarcıları da kullanmıştır. Ve tarih bize gösteriyor ki, en azılı putperestler bile en kıymetli emanetlerini O'na teslim ederlerdi. Böyle bir insana, ideolojisi söz konusu olduğunda inanmıyorlardı. Nasip ve hesap meselesi.. Nasibi ve hesabı yüzünden, inandığınız gibi inanmayanların, buna rağmen sizi "güvenilir" görmeleri önemli bir olaydır. Bu nedenle Hz. Muhammed (s.a.v.)'i izlediğini söyleyenlerin taşımaları gereken en belirgin nitelik "Emin olma" niteliğidir. Son peygamber için emin olmak ne denli gerekli ise, O'nu izleyenler için de o denli kaçınılmazdır.
Ücret istemeye gelince, inandığımız kitap Kur'an, manevi hizmet veya irşad olayını ücretsiz karşılıksız bir faaliyet olarak görür. Bu nedenle İslâm adına yapılan bir hizmetten karşılık beklemeyi "Allah'ın ayetlerim basit bir ücret mukabili satmak" diye nitelendirir. Bunu yapanları da "İnsanlara doğruyu ve güzeli buyrup kendi benliklerinizi unutur musunuz?" şeklinde azarlar.
Toplumun karşısına, topluma yeniden şekil ve yön verecek büyük bir dava ile çıkan bir kimse hakkında, zihinlere ilk olarak, "acaba bunu maddi bir çıkar için mi yapıyor?" şüphesi gelir. İşte böyle güven kırıcı ve emniyeti sarsıcı bir durumdan, bütün peygamberler kaçmıştır. Ve kavimlerine yaptıkları tebliğ görevine karşılık hiçbir maddi ücret istemediklerini, ücretlerinin ancak Allah'a ait olduğunu söylemişlerdir. Bu nedenle Kur'an Hizmetkarlarının, din düşmanları tarafından, dini çıkarlarına alet etme suçlamalarıyla çok karşılaştıkları bu zamanda, bu peygamber ahlakına uygun hareket etmeye ne kadar muhtaç olduğumuz önadadır.
165. ayetle geçen "Siz insanlardan (cinsel arzuyla sadece) erkeklere mi gidiyorsunuz?" ifadesinin iki anlamı olabilir:
1) Dünyada yığınla kadın varken, cinsel arzularınızı doyurmak için tüm yaratıklar arasında yalnızca erkek olanları mı seçersiniz?
2) Dünyada cinsel arzularını doyurmak için erkeklere giden tek kavim sizsiniz; hayvanlar bile bunu yapmıyor. Bu ikinci anlam, Araf ve Ankebut Sûreleri'nde şöyle ifade edilmektedir:
"Alemlerden sizden önce kimsenin yapmadığı ahlaksızlığı mı yapıyorsunuz?"
Aynı şekilde iki anlam 166. ayetten de çıkarılabilir.
"Rabbinizin sizler için yaratmış bulunduğu eşlen bırakıyor musunuz?" sorusu akla şu açıklamaları getiriyor:
1) Allah'ın cinsel arzularınızı doyurmanız için yarattığı eşlerinizi bırakıyor ve bu amaç için erkeklerle tabiat dışı yollar benimsiyorsunuz.
2) Eşlerinizde de tabii yolu bırakıp, şehvetlerinizi tatmin için tabiat dışı yollara başvuruyorsunuz. Bunu belki de aile planlaması niyetiyle yapıyorlardı.
Hz. Lût'un tüm çabaları boşunadır. Çünkü kavmi O'nun için kararını çoktan vermiştir. 167. ayette bunu Hz. Lût'un yüzüne karşıda söylemekten çekinmezler.
Şöyle ederler: "Biliyorsun ki, kim bize karşı söz etmiş ya da şu veya bu şekilde bize muhalefet etmişse memleketimizin dışına sürülmüştür. Eğer sen de böyle davranırsan, sana da aynısı yapılacaktır."
Â'râf ve Nemi Sûreleri'nde Hz. Lût'a bu uyanda bulunulmadan önce şerli kavmin, "Onlar fazla temizlenen insanlarmış, onları memleketinizden çıkarın" kararını verdikleri ifade olunmaktadır.
Artık Hz. Lût için, duadan başka yapılacak bir şey kalmamıştır. Nefret ettiği kavminin davranışlarından sığınacağı tek varlık Allah'tır. Ve yukarıda 169. ayetle de verdiğimiz şu duayı yapar: "Rabbim! Beni ve ailemi bunların yapmakta olduklarından kurtar."
Bu dua, şu anlama da gelebilir: "Rabbim! Onların kötülüklerinin sonuçlarından bizi kurtar" veya "şerli kavmin ahlaksızlıklarının kötü etkilerinden müminlerin çocuklarını koru."
Hz. Lût'un yaptığı ikinci duanın Ankebût Sûresi'nde olduğunu söylemiştik. Hz. Lût'un tüm güzel yaklaşımlarına karşılık kavmi açıkça:
"Eğer doğru söyleyenlerdensen, bize Allah'ın azabını getir" deyince, Hz. Lûı (a,s.):
"Ey Rabbim.' Fesadçılar kavmine karşı bana yardım et" dedi.
Hz. Lût (a.s.)'m istediği yardım gecikmez:
Elçilerimiz İbrahim'e müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz şu kentin halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim oldular."
İbrahim dedi: "Ama orada Lût var."
Â'râf ve Nemi Sûreleri'nde Hz. Lût'a bu uyanda bulunulmadan önce şerli kavmin, "Onlar fazla temizlenen insanlarmış, onları memleketinizden çıkarın" kararını verdikleri ifade olunmaktadır.
Artık Hz. Lût için, duadan başka yapılacak bir şey kalmamıştır. Nefret ettiği kavminin davranışlarından sığınacağı tek varlık Allah'tır. Ve yukarıda 169. ayetle de verdiğimiz şu duayı yapar: "Rabbim! Beni ve ailemi bunların yapmakta olduklarından kurtar."
Bu dua, şu anlama da gelebilir: "Rabbim! Onların kötülüklerinin sonuçlarından bizi kurtar" veya "şerli kavmin ahlaksızlıklarının kötü etkilerinden müminlerin çocuklarını koru."
Hz. Lût'un yaptığı ikinci duanın Ankebût Sûresi'nde olduğunu söylemiştik. Hz. Lût'un tüm güzel yaklaşımlarına karşılık kavmi açıkça:
"Eğer doğru söyleyenlerdensen, bize Allah'ın azabını getir" deyince, Hz. Lûı (a,s.):
"Ey Rabbim.' Fesadçılar kavmine karşı bana yardım et" dedi.
Hz. Lût (a.s.)'m istediği yardım gecikmez:
Elçilerimiz İbrahim'e müjdeyi getirdiklerinde şöyle dediler: "Biz şu kentin halkını helak edeceğiz. Çünkü oranın halkı zalim oldular."
İbrahim dedi: "Ama orada Lût var."
Dediler: "Orada kim olduğunu biz daha iyi biliyoruz. Elbette ki onu ve ailesini kurtaracağız. Karısı hariç. O, geride kalanlardan olacak."
Elçilerimiz Lût'a gelince onlar yüzünden fenalaştı, eli kolu birbirine dolandı. "Korkma, tasalanma dediler, biz seni de aileni de kurtaracağız. Ama karın azaba terk edilenlerden olacaktır"
"Şu kent halkı üstüne, yaptıkları fenalıklardan ötürü gökten bir felaket indireceğiz."
"Yemin olsun biz o kentten, aklını işleten bir topluluk için geriye apaçık bir ayet bıraktık. "
Hz. Lût'un duasıyla ilgili bölümümüzü noktalarken, yukarıda verdiğimiz ayetlerde yer alan bir iki hususa dikkat çekmek istiyoruz.
Hz. Lût'un azaba lerkedilen karısı, Tahrim Sûresi'nin 10. ayetine göre Hz. Lût'a inanmıyordu. Bu nedenle Hz. Lût'un karısı olduğu halde helak edileceklerden olduğu belirtilmiştir. Büyük bir ihtimalle Hz. Lût hicret edip Ürdün'e yerleştiğinde, orada yaşayanlardan biri olan bu kadınla evlenmişti. Fakat kadın bütün ömrünü beraber geçirdiği halde ona inanmamış ve gönlü hep kendi kavmi ile beraber olmuştu. Akrabalık ve kardeşlik gibi hususların Allah katında bir önemi olmadığı ve herkes kendi iman ve ahlakına göre değerlendirildiği için, bir peygamberin karısı olmak bile ona bir şey kazandırmamış ve o da iman ve ahlak yönünden bağlı kaldığı halkı ile birlikte helak olmuştur.
35. ayetteki "apaçık bir işaret" ise Lût Gölü denilen Ölü Deniz'dir. Kur'an'm bir çok yerinde Mekkeli müşriklere şöyle hitap edilmektedir:
"Sapıklıkları yüzünden helak edilen günahkar kavimlerin işaretleri, gece gündüz (Suriye'ye giderken) görebileceğiniz: şekilde yolunuzun üstünde durmaktadır."
Elçilerimiz Lût'a gelince onlar yüzünden fenalaştı, eli kolu birbirine dolandı. "Korkma, tasalanma dediler, biz seni de aileni de kurtaracağız. Ama karın azaba terk edilenlerden olacaktır"
"Şu kent halkı üstüne, yaptıkları fenalıklardan ötürü gökten bir felaket indireceğiz."
"Yemin olsun biz o kentten, aklını işleten bir topluluk için geriye apaçık bir ayet bıraktık. "
Hz. Lût'un duasıyla ilgili bölümümüzü noktalarken, yukarıda verdiğimiz ayetlerde yer alan bir iki hususa dikkat çekmek istiyoruz.
Hz. Lût'un azaba lerkedilen karısı, Tahrim Sûresi'nin 10. ayetine göre Hz. Lût'a inanmıyordu. Bu nedenle Hz. Lût'un karısı olduğu halde helak edileceklerden olduğu belirtilmiştir. Büyük bir ihtimalle Hz. Lût hicret edip Ürdün'e yerleştiğinde, orada yaşayanlardan biri olan bu kadınla evlenmişti. Fakat kadın bütün ömrünü beraber geçirdiği halde ona inanmamış ve gönlü hep kendi kavmi ile beraber olmuştu. Akrabalık ve kardeşlik gibi hususların Allah katında bir önemi olmadığı ve herkes kendi iman ve ahlakına göre değerlendirildiği için, bir peygamberin karısı olmak bile ona bir şey kazandırmamış ve o da iman ve ahlak yönünden bağlı kaldığı halkı ile birlikte helak olmuştur.
35. ayetteki "apaçık bir işaret" ise Lût Gölü denilen Ölü Deniz'dir. Kur'an'm bir çok yerinde Mekkeli müşriklere şöyle hitap edilmektedir:
"Sapıklıkları yüzünden helak edilen günahkar kavimlerin işaretleri, gece gündüz (Suriye'ye giderken) görebileceğiniz: şekilde yolunuzun üstünde durmaktadır."
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum İçin Teşekkürler...