Estetik Ameliyatı Yaptırmak Günah mıdır?,Burun Estetiği Günah mıdır?Göğüs Estetiği Günah mıdır?,Güzelleştirme Ameliyatları Günah mıdır?,Dudak Estetiği Günah mıdır?
"Bugün estetik veya güzelleştirme ameliyatı” olarak bilinen operasyonlarla vücut üzerinde yapılan değiştirmeler daha çok burun,dudak, çene, göğüs ve yüzü hedef alır. Bu, ruh ve ahlâk güzelliğinden ziyade, şekil ve görünüşe önem veren maddeci anlayışın teşvik ettiği bir musibettir.
Esas olarak, akl-ı selîm sahibi bir insan Allah’ın kendisine ihsan ettiği vücut elbisesine razı olur. Çünkü organların yerli yerinde yaratılmış olması, en uygun bir şekilde vücuda yerleştirilmesi insanın şükretmesine kâfidir. İnsan hiçbir emek harcamadan, hiçbir masraf yapmadan kendisinde mevcut olan güzellik ve özelliklerle yetinmeli, yaratılışı değiştirecek şekilde daha da “cazipleştirme” düşüncesiyle vücudunu sun’î bir biçime sokmaya yeltenmemelidir.
Meseleye dinî açıdan bakıldığında üç husus karşımıza çıkmaktadır:
Birincisi, bu işlem şeytânî bir vesveseden kaynaklanmaktadır. Nitekim Şeytan Hz. Âdem’e secde etmeyip Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılınca şöyle demeye başladı:
“Onlara muhakkak emredeceğim de allah’ın yarattıklarını değiştirecekler... Kim Allah’ı bırakarak Şeytanı dost edinirse, şüphesiz, açıktan açığa büyük bir ziyana düşmüş demektir.”1
İslâmdan önceki Araplar Şeytanın bu vesvesesine kulak vererek, ciltlerini maviye boyarlar, putları adına çocuklarının başında bir miktar saç bırakırlardı.
Peygamber Efendimiz de birtakım işlemlerde vücutta değişikliklere yönelik hareketleri tasvip etmemiştir. Buharî ve Müslim’de rivayet edilen hadislerde, güzellik için vücuda dövme yapanın, yaptıranın, dişlerini yontarak inceltip seyrekleştirenlerin, kaşının kıllarını yolarak inceltenlerin, peruk takanların, Allah’ın yarattığını değiştirenlerin İlâhî rahmetten uzak oldukları haber verilmektedir.2
Gerek bu işlemleri yapan ve yaptıranlar, gerekse bugünkü şekliyle yüz ve diğer organlarda estetik ameliyata başvuranlar, Allah tarafından kendilerine verilen şekil ve güzelliği kabul etmeyerek kadere itiraz etmekte ve ilâhî sanatı beğenmemektedir. İşte hiçbir mazeret ve ciddî-sıhhî bir sebep yokken, sırf güzellik düşüncesiyle estetik ameliyatı yaptırmak meşru görülmemektedir.
Meşru görülmemesine sebep olan ikinci husus, bedene eziyet verip, azap ve ıztıraba sokmaktır. Eskiden olduğu gibi dövme yaptıranlar, dişlerini inceltip seyrekleştirenler; şimdilerde de estetik ameliyat yaptıranlar vücutlarını eziyet ve tehlikeye sokmakta, Allah tarafından kendilerine emanet olarak verilen bedene eziyet etmektedir. Ameliyatta bıçağın altına yatan, narkoz verilerek uyuşturulan insan büyük ölçüde tehlikeyle yüz yüze gelmektedir. Halbuki Cenab-ı Hak “Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın”3 buyurarak bu nevi işleri yasaklamaktadır.
Üçüncü husus da, bu ameliyat çok pahalıya yapıldığından büyük bir israfa yol açmasıdır. Üstelik bu israf hakikat ve öz için değil, görünüş ve şekil için yapılmıştır. Bugün birçok insan müzmin hastalıklardan kurtulmak için paratemin edip ameliyat olamazken, sırf vücudu güzelleştirmek için estetik ameliyat olanlar milyonlarca para dökmektedir. İsraf da haramdır.
Ancak meşru ve mâkul bir mazeret varsa mesele farklılık arz eder. Meselâ doğuma dayalı olarak “tavşan dudak” denilen yarık dudaklı doğanlar veya benzeri bedenî bir kusuru olanlar istisna grubuna girmektedir. Yangın, trafik kazası veya benzeri bir kaza sonunda bedeninde bir kusur olanlar da aynı şekilde mütalâa edilmektedir. Yani böyle bir kusuru olan kimse, toplum içinde psikolojik bir sıkıntı çekiyor, aşağılık duygusuna kapılıyor, şahsiyeti rencide oluyor; bu hali kendisini hakir ve çirkin gösteriyorsa; böyle bir ârızanın giderilmesi bir çeşit tedavi mahiyetini taşır.4 Dolayısıyla bu ameliyatta bir mahzur yoktur.
Çünkü Allah dinde bizim için bir zorluk kılmamıştır. Yukarıda mealini verdiğimiz hadisteki “güzellik için” kaydı meseleye açıklık getirmektedir. Yani estetik ameliyat ve vücuttaki değişiklikler önemli bir kusur ve arızayı gidermek niyeti ile değil de, güzelleşme kasdıyla yapılırsa haram olur; bir zararı ve çirkinliği gidermek niyetiyle normal hale getirmek için yapılırsa caiz olur.
1. Nisâ Sûresi, 119.
2. Müslim, Libas: 119-120; Buhârî, Libas: 82, 85.
3. Bukara Sûresi, 195.
4. Umdetü’l-Karî, 22: 63; el-Kardâvî, İslâmda Helâl ve Haram, s. 103.
Mehmed Paksu Helal – Haram
"Bugün estetik veya güzelleştirme ameliyatı” olarak bilinen operasyonlarla vücut üzerinde yapılan değiştirmeler daha çok burun,dudak, çene, göğüs ve yüzü hedef alır. Bu, ruh ve ahlâk güzelliğinden ziyade, şekil ve görünüşe önem veren maddeci anlayışın teşvik ettiği bir musibettir.
Esas olarak, akl-ı selîm sahibi bir insan Allah’ın kendisine ihsan ettiği vücut elbisesine razı olur. Çünkü organların yerli yerinde yaratılmış olması, en uygun bir şekilde vücuda yerleştirilmesi insanın şükretmesine kâfidir. İnsan hiçbir emek harcamadan, hiçbir masraf yapmadan kendisinde mevcut olan güzellik ve özelliklerle yetinmeli, yaratılışı değiştirecek şekilde daha da “cazipleştirme” düşüncesiyle vücudunu sun’î bir biçime sokmaya yeltenmemelidir.
Meseleye dinî açıdan bakıldığında üç husus karşımıza çıkmaktadır:
Birincisi, bu işlem şeytânî bir vesveseden kaynaklanmaktadır. Nitekim Şeytan Hz. Âdem’e secde etmeyip Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılınca şöyle demeye başladı:
“Onlara muhakkak emredeceğim de allah’ın yarattıklarını değiştirecekler... Kim Allah’ı bırakarak Şeytanı dost edinirse, şüphesiz, açıktan açığa büyük bir ziyana düşmüş demektir.”1
İslâmdan önceki Araplar Şeytanın bu vesvesesine kulak vererek, ciltlerini maviye boyarlar, putları adına çocuklarının başında bir miktar saç bırakırlardı.
Peygamber Efendimiz de birtakım işlemlerde vücutta değişikliklere yönelik hareketleri tasvip etmemiştir. Buharî ve Müslim’de rivayet edilen hadislerde, güzellik için vücuda dövme yapanın, yaptıranın, dişlerini yontarak inceltip seyrekleştirenlerin, kaşının kıllarını yolarak inceltenlerin, peruk takanların, Allah’ın yarattığını değiştirenlerin İlâhî rahmetten uzak oldukları haber verilmektedir.2
Gerek bu işlemleri yapan ve yaptıranlar, gerekse bugünkü şekliyle yüz ve diğer organlarda estetik ameliyata başvuranlar, Allah tarafından kendilerine verilen şekil ve güzelliği kabul etmeyerek kadere itiraz etmekte ve ilâhî sanatı beğenmemektedir. İşte hiçbir mazeret ve ciddî-sıhhî bir sebep yokken, sırf güzellik düşüncesiyle estetik ameliyatı yaptırmak meşru görülmemektedir.
Meşru görülmemesine sebep olan ikinci husus, bedene eziyet verip, azap ve ıztıraba sokmaktır. Eskiden olduğu gibi dövme yaptıranlar, dişlerini inceltip seyrekleştirenler; şimdilerde de estetik ameliyat yaptıranlar vücutlarını eziyet ve tehlikeye sokmakta, Allah tarafından kendilerine emanet olarak verilen bedene eziyet etmektedir. Ameliyatta bıçağın altına yatan, narkoz verilerek uyuşturulan insan büyük ölçüde tehlikeyle yüz yüze gelmektedir. Halbuki Cenab-ı Hak “Kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın”3 buyurarak bu nevi işleri yasaklamaktadır.
Üçüncü husus da, bu ameliyat çok pahalıya yapıldığından büyük bir israfa yol açmasıdır. Üstelik bu israf hakikat ve öz için değil, görünüş ve şekil için yapılmıştır. Bugün birçok insan müzmin hastalıklardan kurtulmak için paratemin edip ameliyat olamazken, sırf vücudu güzelleştirmek için estetik ameliyat olanlar milyonlarca para dökmektedir. İsraf da haramdır.
Ancak meşru ve mâkul bir mazeret varsa mesele farklılık arz eder. Meselâ doğuma dayalı olarak “tavşan dudak” denilen yarık dudaklı doğanlar veya benzeri bedenî bir kusuru olanlar istisna grubuna girmektedir. Yangın, trafik kazası veya benzeri bir kaza sonunda bedeninde bir kusur olanlar da aynı şekilde mütalâa edilmektedir. Yani böyle bir kusuru olan kimse, toplum içinde psikolojik bir sıkıntı çekiyor, aşağılık duygusuna kapılıyor, şahsiyeti rencide oluyor; bu hali kendisini hakir ve çirkin gösteriyorsa; böyle bir ârızanın giderilmesi bir çeşit tedavi mahiyetini taşır.4 Dolayısıyla bu ameliyatta bir mahzur yoktur.
Çünkü Allah dinde bizim için bir zorluk kılmamıştır. Yukarıda mealini verdiğimiz hadisteki “güzellik için” kaydı meseleye açıklık getirmektedir. Yani estetik ameliyat ve vücuttaki değişiklikler önemli bir kusur ve arızayı gidermek niyeti ile değil de, güzelleşme kasdıyla yapılırsa haram olur; bir zararı ve çirkinliği gidermek niyetiyle normal hale getirmek için yapılırsa caiz olur.
1. Nisâ Sûresi, 119.
2. Müslim, Libas: 119-120; Buhârî, Libas: 82, 85.
3. Bukara Sûresi, 195.
4. Umdetü’l-Karî, 22: 63; el-Kardâvî, İslâmda Helâl ve Haram, s. 103.
Mehmed Paksu Helal – Haram
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum İçin Teşekkürler...