İslamda Evlilik Yaş Farkı,İslamda Evlilik Yaşı Cübbeli,Evlenme Yaşı Kaç Olmalı,Kızın Evlenme Yaşı Kaçtır?,Neylu’l-Evtar(6/120),İslama Göre Evlilik ve Mahremiyetleri...
Bir sitede yazılan bir yazıda, bir ayet öne sürülerek, küçük yaşta kızların evlenebileceği savunuluyordu.
a. “Kadınlarınızdan âdetten kesilenlerin iddetinde tereddüt ederseniz, onların iddet süreleri üç aydır. Henüz âdet görmeyenlerin de süreleri böyledir.”(Talak, 65/4) mealindeki ayette yer alan “Henüz âdet görmeyenlerin de süreleri böyledir.” ifadesi, âdet görmemiş kız çocuklarının da evlendirilebileceğini göstermektedir.
b. “İçinizden evli olmayanları evlendiriniz.”(Nur, 24/32) mealindeki ayette herhangi bir yaş sınırı konulmamıştır. Bu da erginlik çağından önce de evlenmenin mümkün olduğunu göstermektedir.
c. Hz. Aişe anlatıyor: “Ben altı -bir rivayette yedi- yaşında iken, Hz. Peygamber (a.s.m) benimle evlendi, dokuz yaşında da benimle birlikte oldu” Hadisi, Buharî, Müslim, Ahmed b. Hanbel rivayet etmiştir.(bk. Neylu’l-Evtar, 6/120).
d. İçinde Hz. Ali’nin de bulunduğu sahabeden bazı kimselerin küçük yaşta sayılan kız çocuklarını evlendirdikleri bilinmektedir.
e. Bazen küçük yaştaki kızı evlendirmek bir maslahata binaen olabilir. Baba, uygun talibi kaçırdığı takdirde, bir daha öyle bir kimseyi bulmayabilir endişesiyle kızını evlendirebilir. Maslahat ise, şer’î bir delildir.(bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 7/179-180).
Ek Bilgiler:
- İslam alimlerinin kabul ettiği görüşe göre, erginlik çağının tespiti, kadınlar için âdet görmek, erkekler için de ihtilamdır. Kadın için âdetin başlangıcı dokuz yaş (erkekler için on iki yaş) civarıdır. Bu duruma girmiş kadın ve erkekler, ergin ve mükellef kabul edilir. Bu haller görülmediği takdirde, erginlik çağı on beş yaş olarak kabul edilir.(bk. Reddu’l-muhtar, 1/306-307; Cezerî, el-Fıkhu ala’l-mezahibi’l-arbaa, 1/123-127; Zuhaylî, a.g.e, 1/456).
- Yaş itibariyle erginlik çağını kadınlar için on yedi, erkekler için on sekiz-on dokuz yaşları kabul eden alimler de vardır.(bk. Mebsut, 7/260-şamile).İslamda evlilik yaşı...
- Sıcak bölgelerde erginlik çağı ve evlenme yaşı, diğer bölgelere göre daha önceden başlar.
- Alimlerin büyük çoğunluğuna göre, âdet görmenin ilk sınırı dokuz yaştır. Âdet görmek, artık ceninin / çocuğun barınabileceği bir ortamın hazırlandığı anlamına gelir. Bu tekvinî / biyolojik hazırlık, aynı zamanda âdet gören kadının evlenmeye müsait olduğunu gösteren ontolojik bir belgedir.
- Bütün bu bilgilerin ışığında denilebilir ki, Hz. Aişe’nin dokuz yaşında evlenmesi, iki şekilde değerlendirilir:
Birincisi, Araplar, kız çocukları adet gördükten sonraki yaşları ile bilinirdi. (bkz. Musa Carullah, Hatun, 81, Kitabiyat Yay. Trc. Mehmey Görmez) Buna göre rivayetlerde geçen bilgileri buna göre değerlendirmek gerekir. Ayrıca Hz. Aişe’nin on yedi-on sekiz yaşlarındayken evlendiğini gösteren bilgiler de vardır.
İkincisi, eğer bu bilgileri doğumdan itibaren düşünecek olursak, o zamanın âdetlerine uygun olduğu gibi, ontolojik ilahî yasa bakımından da son derece etiktir.
Ayrıca, o dönemin şartları ve kültürel koşulları içinde ahlaki ve normal olarak kabul edilen ve son derece doğal olarak algılanan ‘kız çocuklarının küçük yaşta evlenebilmesi’ gibi bir olgunun; bugünün modern dünyasının, rasyonel aklın hükmettiği kültürel değerlerin oluşturduğu bir dünyada anormal olarak kabul edilmesi ve eleştirilmesi, dini ölçüler bir yana bırakılacak olursa bile, hakkaniyetli bir tarihçinin, sosyoloğun yahut antropoloğun makul bulmayacağı bir durumdur.
Modern çağın çocuklarının, insan fıtratındaki doğal normallik ölçütlerini; kendi yaşadıkları sosyal çevrenin ve kültürel zihniyetin asimilasyonu içerisinde, onun normlarına uygun olarak; doğal yahut anormal kabul etmesi şuna benzemektedir: Örneğin dünya toplumlarının bir çoğunda, eş seçiminin erkek tarafından yapılması ve evlilik teklifinin de erkek tarafından yapılması fıtri ve doğal kabul edilmekte, tersi bir durum anormal olarak görülmektedir.
Öte yandan, antropologların tespit ettiği pek çok kabile kültüründe ise, kadın eş seçimini yapmakta ve evlilik teklifinde bulunmakta, erkek daha pasif bir rol oynamaktadır. Oysaki bu iki durum göstermektedir ki, insan fıtratında her iki duruma da yer vardır. Demek ki, çoğu zaman ahlaki değer yargısı olarak görülen şeyler, alışkanlıkların oluşturduğu bir bakış açının ürünüdür, sağlıklı bir zihniyetin değil.
Bu durumda; Arap yarımadasında kız çocuklarının erken evlenmesinin yadırganmaması, her kültür ve topluluğun kendi normlarına uygun olarak uygulayabileceği bir cevaz dairesini göstermektedir. Bu nedenle, bu ilahi izinden, bu normların yaygın olmadığı ve kültürel değerlerin oluşmadığı yerlerde, kız çocuklarını erken evlendirmenin uygun ve makbul olduğu yargısını çıkarmak yanlış olabileceği gibi; kültürel olarak buna zemini müsait bit toplumda, kız çocuğunun travma yaşamayacağı ve son derece doğal algılayacağı koşullar içinde evlenmesinin yanlış olacağı fikrini çıkarmak da sağlıksız bir düşüncenin ürünüdür. Nitekim, Türkiye coğrafyasında bir iki nesil öncesinde birçok insanın ninesinin on dört-on beş yaşlarında evlendirilmiş olması ve bu durumun son derece doğal kabul edilmesine karşın, şimdi değişen normlar nedeniyle bu durum son derece çirkin bir zulüm olarak görülmektedir.
Sonuç olarak; ilahi hükümlerin her zamanı her toplumu, her türlü değişen normları ve kültürel değerleri göz önüne alarak, helal haram dairesinin bu geniş çizgi içerisinde verildiğini; ancak uygulamada toplumların kendi ahlaki yapıları içinde, o geniş daireden kendi normlarına en yakın hükümleri uygulamalarının doğru olacağını söylemek mümkündür.
- Bugün çevremizde büyüyüp serpilen dokuz-on yaşında pek çok kız var ki, on yedi-on sekiz yaşındakilerden çok daha büyük görünmektedir.
- “Dininizin üçte birini Aişe’den alırsınız.”(Mebsut, 5/493) manasına gelen hadis-i şerifin işaret ettiği gibi, İslam dininin üçte birini ümmete öğretecek bir öğretmenin uzun bir süre Hz. Peygamber (a.s.m)’e öğrencilik yapması, arkadaşlık etmesi gerekir. Dokuz yaşında evlendiğiyle ilgili rivayeti esas alırsak, eğer Hz. Aişe on sekiz yaşına kadar evlenmemiş olsaydı, Hz. Peygamber (a.s.m) ile evlenmesi asla mümkün olmayacaktı. Çünkü, kendisi on sekiz yaşındayken Hz. Peygamber (a.s.m) vefat etmiştir.
Yazıda örnek verdikleri ayette, kelimeleri cımbızlayarak delil arayanlar, kızın regli olmasa dahi, evlenebileceği izninden yola çıkarak, kendilerine delil arama çabası içindeydiler.
Elbette kızın evlenebilme şartı, regli olmasından ziyade, evlenme olgunluğuna erişmesidir, bazı hormon bozukluklarından nadir de olsa kızlarımız çok geç regli olabilir, doğurganlık özellikleri daha sonra faaliyete geçebilir.
Bu onun evlenmesine engel değildir, en azından Kur’an bunu yasaklamaz. Ama yazıyı yazan arkadaşımız, aşağıda açıklayacağım ayeti, kendi düşüncesine ve ona öğretilenleri doğrulamak adına yorumladığında, küçük yaşta yani daha olgunluğa erişmeyen birisinin dahi, evlenebileceğine bağlamaya çalışması, içinde bulunduğumuz durumun, Kur’an dan çok uzak olduğumuzun, çok açık delilidir.
Konuyu açıklamadan önce küçük yaşta evlenilebileceği tezini savunan arkadaşın fikrini, bir an doğru kabul edelim. Şimdi de birlikte düşünelim, diyelim ki daha regli olma yaşı bile gelmemiş çocuğun, Kur’an evlenilebileceğini söylüyor varsayalım.
Bu fikri savunan yazısında 9 yaş demiş, bu yaşı Kur’an da nereden çıkardığını bilmiyorum, böyle bir yaştan Kur’an asla söz etmez. Ama nereden çıktığını anlamak zor olmasa gerek. Peygamberimizin bir eşiyle evlendiğinde 9 yaşında olduğunu uyduran, peygamberimize iftira atanların sözlerine kandıkları anlaşılıyor.
İşte dostlar, eğer Kur’an ve akılla değil de, şehevi duygularla, ihtirasla ya da beşerin Kur’an
a uymayan rivayetleri ile düşünürseniz, söyledikleri gibi oluyormuş. Kur’an adet görmeyen biriyle evlenmeyin demiyor, onunda ihtiyacı olduğunu bildiğinden, asla böyle bir ayrım yapmamış, ama adet görmeyen sözünden küçük yaştaki çocuk değil, olgun ve yetişkin bir kadın anlamalıyız, yoksa diğer ayetlerle doğru bağlantı kuramayız. Peki, ölçümüz ne olacak o zaman evlenme yaşı konusunda? Çocuk yaşta evlendirmenin normal olduğunu düşünenler, acaba hiç düşünmüyorlar mı, karşımızdaki kızın olgunluğunu, küçük yaşta regli olmaya başlayıp, çocuk doğurduğunda, ona bakabilecek yaşta ve bilgi beceriye sahip mi, hiç mi düşünmek gerekmiyor tüm bunları? Doğurup onunla oyuncak gibi mi oynayacak?
Dokuz, on yaşında ki bir çocuğu lütfen çevrenizde bir izleyin, hala oyuncaklarla oynuyor, nasıl olurda İslam ı sübyancılar toplumu gibi gösterirsiniz?
Oyuncakla oynayan bir kızı, nasıl evlilik gibi çok ciddi bir işe uygun görürsünüzde, çocuk doğurup birde onu sağlıklı büyüteceğine inanırsınız?
Dikkat ediniz kızın küçük yaşta evlendirilmesini benimseyenler, her ne hikmetse genelde, erkek konusunda aynı düşünmezler. Çünkü bilirler ki erkek, evini geçindirecek olgunlukta olmalıdır.
Acaba kadınında en az evine bakabilecek, çekip çevirecek, ya da çocuğunu yetiştirecek olgunluğa sahip olması gerektiğini, neden düşünmezler dersiniz? İşlerine gelmedikleri için mi, yoksa anne babanın evlerine, çocuk yaşta birlikte oturarak, kendilerine hizmet eden, bir hizmetçi olarak kullanmak adına mı yapılır bu yanlışlar, ya da şehevi duyguların mantığın ve aklın üstünü örtmesimidir etkili olan.
Yorum sizlerin. Gelelim bahsettiğimiz arkadaşın ilham aldığı, kendisine dayanak yaparak, bakın demek ki adet görmeyen küçük yaşta kız bile olsa, evlenebiliyormuş diye anladığı ayete. Talak 4: Âdetten kesilen kadınlarınızın iddet bekleme sürelerinde kuşkuya düşerseniz, onların iddetleri üç aydır. Hiç âdet görmemiş kadınların süreleri de böyledir. Gebe olan kadınların süreleri ise yüklerini bırakmalarına kadardır.
Kim Allah'tan korkarsa, O ona işinde bir kolaylık nasip eder. Gerçekten Allah, her şeyden örnek verdim diyorsa bunun doğruluğunu, aklını çalıştıran her kez Kur’an dan görebiliyor. Bakın boşanan kadın, adetten kesilmiş olsa dahi, bir başkası ile evlenebilmesi için, bir zaman geçmesinin en doğru yol olduğunu söylüyor Allah.
Bu ayette bahsedilen, önce adetten kesilen kadının belki hamile olabileceği kuşkusuyla, üç ay beklenmesini istiyor bir başkası ile evlenebilmesi için, çünkü adetten kesilebilir ama doğurganlığı devam edebilir endişesi ile bu zamanın beklenmesini istiyor.
Ayetin devamında söylenen ise, hiç adet görmemiş kadınlardan bahsediyor, buradan yaşı küçük çocuk olarak anlamak, Kur an da geçen diğer ayetleri bir kenara atmaktır. Bu ayette, günümüzde de kadınlar zaman zaman nadirde olsa, hormon bozuklukları sebebiyle, adet görmeyen kızlarımız, kadınlarımızdan bahsediyor.
Günümüzde bile çocuğu olmayan kadınlarımızı düşünün, birde o devri hayal edin. Hormon bozukluğundan adet görmeyebilir, doğurganlığı da yoktur, ama evlenmeye engel değildir bu durum. Engeldir diyenlere bu ayette geçen adetten kesildiği halde bir başkası ile evlenebilmesi için, onunda bekleme süresinin yine üç ay olduğunu söylemesidir.
Adet görmeyen kadında aynen onun gibidir, dikkat edin burada yaştan bahsediliyor mu? Demek ki bu ayette hiç adet görmemiş kadın sözünden, daha küçük yaştaki bir kızında evlenilebileceğini çıkarmak, aklın ve mantığın ötesinde sapıklıktır.
Hormon dengesizliklerinden adet olamayan, âdeti geciken kadının, evlilik döneminde belki hamile kalmış, yani kadınlık yumurtaları faaliyete geçmiş olabilir düşüncesiyle, onunda bekleme süresi üç aydır diyor. Bunun örneğini yaşamımızda görmekteyiz. Lütfen çok fazla değil, birazcık düşünelim ayet üzerinde.
Ayet neden bahsediyor ve açıklık getiriyordu? Evlenip boşanan kadınların, bekleme sürelerini anlatıyordu. Küçük 9–10 yaşındaki çocuk, evlenip birde bu yaşta boşanıp ta, başka bir erkekle evleneceğini, nasıl düşünürde hayal ederiz, sonrada bu ayeti kendimize delil alırız, doğrusu anlamakta zorlanıyorum.
Allah sapıttırmasın. Şimdide yine elimizdeki rehbere iyice bakalım ve şu soruyu soralım. Allah bir kızın evlenebilmesi için, hangi özellikleri taşıması gerektiğini söylüyor.
Bakın Rabbim bu soruya, nasıl cevap veriyor. Nisa sur.6: Yetimleri, nikâh çağına gelmelerine kadar gözetleyip deneyin. O zaman onlarda içinize sinecek bir olgunluk ve erginlik görürseniz, mallarını onlara geri verin. Büyüyecekler diye bu malları tez elden saçıp savurarak yemeyin. Zengin olan, iffetli davransın. Fakir olan ise örfün gerekli kıldığı oranda yesin. Mallarını kendilerine teslim ettiğiniz zaman yanlarında tanıklar bulundurun. Hesap sorucu olarak Allah yeter.
Bu ayette geçen sözcüklere lütfen dikkat ediniz, bakın Allah özellikle bir kızın evlenebilmesi için gerekli olan ölçüyü, daha nasıl açıklasın? Nikâh çağına gelmeleri sözünü açıkça kullanıyor ve açıklık getiriyor, demek ki bir nikâh çağı var, öyle söyledikleri gibi küçük yaştan bahseden ise asla yok, hatta bakın nikâh çağını da nasıl anlayabileceğimizi ne kadar güzel sözlerle açıklıyor. (O zaman onlarda içinize sinecek bir olgunluk ve erginlik görürseniz..) Demek ki aile reisi size emanet edilen yetimler de, ya da kendi evlatlarında, olgunluk ve erginlik görecektir evlenmeleri için, yoksa asla evlenmelerine müsaade edemez.
Kızı düşünün doğuracağı evladına nasıl annelik yapsın? Erkeği düşünün o aileye nasıl baksın? İşte Kur’an, işte açık seçik ayetleri. İsteyen aklını kullanır, Kur’an nuruyla nurlanır, isteyen kendisine öğretilenleri doğrulamak adına, Kur’an ayetlerinden uzaklaşıp sözcükleri cımbızlar, gerçeklerden uzaklaşır ve sanıya inanır. Dilerim Rabbim, gönül gözleri açık, aklı ile iman eden, sanıdan uzaklaşılıp, Kur’an ı rehber alan, kulları arsına alır bizleri.
Kaynak:izafet.net
Yazıda bahsedilen site ve sitede eleştiri konusu olan yazı: "site : m.sorularlaislamiyet"
"Sitede Yazılanlar" : Dört mezhep imamlarının da içinde bulunduğu alimlerin büyük çoğunluğuna göre, erginlik çağına girmemiş bir kız çocuğun uygun bir kimseyle evlendirilmesi caizdir. Dayandıkları deliller ise şöyledir:a. “Kadınlarınızdan âdetten kesilenlerin iddetinde tereddüt ederseniz, onların iddet süreleri üç aydır. Henüz âdet görmeyenlerin de süreleri böyledir.”(Talak, 65/4) mealindeki ayette yer alan “Henüz âdet görmeyenlerin de süreleri böyledir.” ifadesi, âdet görmemiş kız çocuklarının da evlendirilebileceğini göstermektedir.
b. “İçinizden evli olmayanları evlendiriniz.”(Nur, 24/32) mealindeki ayette herhangi bir yaş sınırı konulmamıştır. Bu da erginlik çağından önce de evlenmenin mümkün olduğunu göstermektedir.
c. Hz. Aişe anlatıyor: “Ben altı -bir rivayette yedi- yaşında iken, Hz. Peygamber (a.s.m) benimle evlendi, dokuz yaşında da benimle birlikte oldu” Hadisi, Buharî, Müslim, Ahmed b. Hanbel rivayet etmiştir.(bk. Neylu’l-Evtar, 6/120).
d. İçinde Hz. Ali’nin de bulunduğu sahabeden bazı kimselerin küçük yaşta sayılan kız çocuklarını evlendirdikleri bilinmektedir.
e. Bazen küçük yaştaki kızı evlendirmek bir maslahata binaen olabilir. Baba, uygun talibi kaçırdığı takdirde, bir daha öyle bir kimseyi bulmayabilir endişesiyle kızını evlendirebilir. Maslahat ise, şer’î bir delildir.(bk. V. Zuhaylî, el-Fıkhu’l-İslamî, 7/179-180).
Ek Bilgiler:
- İslam alimlerinin kabul ettiği görüşe göre, erginlik çağının tespiti, kadınlar için âdet görmek, erkekler için de ihtilamdır. Kadın için âdetin başlangıcı dokuz yaş (erkekler için on iki yaş) civarıdır. Bu duruma girmiş kadın ve erkekler, ergin ve mükellef kabul edilir. Bu haller görülmediği takdirde, erginlik çağı on beş yaş olarak kabul edilir.(bk. Reddu’l-muhtar, 1/306-307; Cezerî, el-Fıkhu ala’l-mezahibi’l-arbaa, 1/123-127; Zuhaylî, a.g.e, 1/456).
- Yaş itibariyle erginlik çağını kadınlar için on yedi, erkekler için on sekiz-on dokuz yaşları kabul eden alimler de vardır.(bk. Mebsut, 7/260-şamile).İslamda evlilik yaşı...
- Sıcak bölgelerde erginlik çağı ve evlenme yaşı, diğer bölgelere göre daha önceden başlar.
- Alimlerin büyük çoğunluğuna göre, âdet görmenin ilk sınırı dokuz yaştır. Âdet görmek, artık ceninin / çocuğun barınabileceği bir ortamın hazırlandığı anlamına gelir. Bu tekvinî / biyolojik hazırlık, aynı zamanda âdet gören kadının evlenmeye müsait olduğunu gösteren ontolojik bir belgedir.
- Bütün bu bilgilerin ışığında denilebilir ki, Hz. Aişe’nin dokuz yaşında evlenmesi, iki şekilde değerlendirilir:
Birincisi, Araplar, kız çocukları adet gördükten sonraki yaşları ile bilinirdi. (bkz. Musa Carullah, Hatun, 81, Kitabiyat Yay. Trc. Mehmey Görmez) Buna göre rivayetlerde geçen bilgileri buna göre değerlendirmek gerekir. Ayrıca Hz. Aişe’nin on yedi-on sekiz yaşlarındayken evlendiğini gösteren bilgiler de vardır.
İkincisi, eğer bu bilgileri doğumdan itibaren düşünecek olursak, o zamanın âdetlerine uygun olduğu gibi, ontolojik ilahî yasa bakımından da son derece etiktir.
Ayrıca, o dönemin şartları ve kültürel koşulları içinde ahlaki ve normal olarak kabul edilen ve son derece doğal olarak algılanan ‘kız çocuklarının küçük yaşta evlenebilmesi’ gibi bir olgunun; bugünün modern dünyasının, rasyonel aklın hükmettiği kültürel değerlerin oluşturduğu bir dünyada anormal olarak kabul edilmesi ve eleştirilmesi, dini ölçüler bir yana bırakılacak olursa bile, hakkaniyetli bir tarihçinin, sosyoloğun yahut antropoloğun makul bulmayacağı bir durumdur.
Modern çağın çocuklarının, insan fıtratındaki doğal normallik ölçütlerini; kendi yaşadıkları sosyal çevrenin ve kültürel zihniyetin asimilasyonu içerisinde, onun normlarına uygun olarak; doğal yahut anormal kabul etmesi şuna benzemektedir: Örneğin dünya toplumlarının bir çoğunda, eş seçiminin erkek tarafından yapılması ve evlilik teklifinin de erkek tarafından yapılması fıtri ve doğal kabul edilmekte, tersi bir durum anormal olarak görülmektedir.
Öte yandan, antropologların tespit ettiği pek çok kabile kültüründe ise, kadın eş seçimini yapmakta ve evlilik teklifinde bulunmakta, erkek daha pasif bir rol oynamaktadır. Oysaki bu iki durum göstermektedir ki, insan fıtratında her iki duruma da yer vardır. Demek ki, çoğu zaman ahlaki değer yargısı olarak görülen şeyler, alışkanlıkların oluşturduğu bir bakış açının ürünüdür, sağlıklı bir zihniyetin değil.
Bu durumda; Arap yarımadasında kız çocuklarının erken evlenmesinin yadırganmaması, her kültür ve topluluğun kendi normlarına uygun olarak uygulayabileceği bir cevaz dairesini göstermektedir. Bu nedenle, bu ilahi izinden, bu normların yaygın olmadığı ve kültürel değerlerin oluşmadığı yerlerde, kız çocuklarını erken evlendirmenin uygun ve makbul olduğu yargısını çıkarmak yanlış olabileceği gibi; kültürel olarak buna zemini müsait bit toplumda, kız çocuğunun travma yaşamayacağı ve son derece doğal algılayacağı koşullar içinde evlenmesinin yanlış olacağı fikrini çıkarmak da sağlıksız bir düşüncenin ürünüdür. Nitekim, Türkiye coğrafyasında bir iki nesil öncesinde birçok insanın ninesinin on dört-on beş yaşlarında evlendirilmiş olması ve bu durumun son derece doğal kabul edilmesine karşın, şimdi değişen normlar nedeniyle bu durum son derece çirkin bir zulüm olarak görülmektedir.
Sonuç olarak; ilahi hükümlerin her zamanı her toplumu, her türlü değişen normları ve kültürel değerleri göz önüne alarak, helal haram dairesinin bu geniş çizgi içerisinde verildiğini; ancak uygulamada toplumların kendi ahlaki yapıları içinde, o geniş daireden kendi normlarına en yakın hükümleri uygulamalarının doğru olacağını söylemek mümkündür.
- Bugün çevremizde büyüyüp serpilen dokuz-on yaşında pek çok kız var ki, on yedi-on sekiz yaşındakilerden çok daha büyük görünmektedir.
- “Dininizin üçte birini Aişe’den alırsınız.”(Mebsut, 5/493) manasına gelen hadis-i şerifin işaret ettiği gibi, İslam dininin üçte birini ümmete öğretecek bir öğretmenin uzun bir süre Hz. Peygamber (a.s.m)’e öğrencilik yapması, arkadaşlık etmesi gerekir. Dokuz yaşında evlendiğiyle ilgili rivayeti esas alırsak, eğer Hz. Aişe on sekiz yaşına kadar evlenmemiş olsaydı, Hz. Peygamber (a.s.m) ile evlenmesi asla mümkün olmayacaktı. Çünkü, kendisi on sekiz yaşındayken Hz. Peygamber (a.s.m) vefat etmiştir.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum İçin Teşekkürler...