İslamda Kadının Kocasına Karşı Görevleri Nelerdir-Nihat HATİPOĞLU?,Kadının Kocasına Karşı Cinsel Görevleri,Kadının Kocasına Karşı Vazifeleri Nelerdir?,Kadının Kocasına Karşı Vazifeleri Ayet,Kadının Kocasına Karşı Görevleri ile İlgili Ayetler,Kocanın Karısına Karşı Görevleri,Kadının Kocasına Karşı Görevleri Maddeler Halinde,İslamda Kadının Kocasına Karşı Görevleri-Diyanet...
2. Kocaya itaat. Peygamberimiz (a.s.m.)"Bir kadın kocası kendisinden memnun olarak ölürse cennete girer." (İbn Mace, Nikah, 4) buyurmuşlardır.
3. Temiz olma. Kocanın göreceği yerlere itina ile dikkat etmek ve temizlemek. Bilinmelidir ki, güzellik ve temizliği getiren şeylerin en güzeli sudur. Daima güzel kokular sürünmeli.
4. İhtiyaçların karşılanması. Kocanın yemek yiyeceği vakte dikkat etmek, uyku saatini geçirmeme. Kocanın adeti nasılsa o zamanlarda yemek ve yatağını hazırlamak
5. Malın korunması. Kocanın mal ve eşyasını korumak, çünkü mal ve eşyayı korumak iş bilmekten geçer.
6. Akrabaya saygı. Kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmek. Çünkü kadının kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmesi, güzel idare ve tedbirden ileri gelmektedir.
7. Sır saklanması. Kadın kocasından edindiği sırrını hiç kimseye duyurmaması. Eğer duyuracak olursa kocasının itimadını kaybeder. Kadında ondan emin olamaz.
8. Saygı ve hürmet. Kocanın emrini yerine getirmek. Ona karşı çıkmama ve asi olmamak. Eğer ona karşı gelecek olunursa onu kendine kinlendirip düşman yapma ihtimali yüksektir.
Ayrıca bir koca hanımını istediği şeye zorlaması da caiz değildir ve kadın bu gibi şeyleri dinen yapmak zorunda değildir. Mesela, bir kadın yemek yapmak veya kendi çocuğuna bakmak zorunda değildir. Ama ailenin huzuru ve selameti için, aile fertleri arasında karşılıklı hürmetin tesisi için kadının meşru ve müspet olan (kendi hoşuna gitmese de) yapması elbette güzeldir.
İslam’da ailenin bu reisi, başına buyruk kimse değildir. Tam aksine reisi olduğu ailenin sorumluluklarını olanca ağırlığıyla yüklenen, geçimini temin etme görevini de omuzlarına alan kimse demektir; yani baba ve kocanındır dışarıda çalışıp ailenin geçimini temin etme sorumluluğu. Hanım aile reisi gibi dış işlerinde çalışarak , geçim temin etme zorunda değildir.
Efendimiz (asm) Hazretleri, kızı Fatıma (ra) ile damadı Ali (ra)’yi evlendirdiği sırada, evin iç işlerini kızı Fatıma’ya, dış işlerini de damadı Ali’ye verirken şu tavsiyede bulunmuştur:
"Çeşmeden su getirmek, hamur yoğurup ekmek yapmak, evin temizliğini yapıp iç işlerini düzenlemek Fatıma’ya aittir. Dış işleri de Ali’nin sorumluluğundadır!."
Bununla beraber, bey ev işlerine de yardım edebileceği gibi, hanımın da dış ilerinde beye destek olması da caiz görülmüştür. Nitekim Efendimiz (sav) Hazretleri ev işlerinde ailesine yardım etmiş, hatta evdeki bu yardımın ümmetine de sünnet olduğu kitaplarımızda ifadesini de bulmuştur.
Hanımların yemek ve ekmek pişirmesi, elbise yıkaması, oda süpürmesi, ev işlerini tertip ve düzenlemesi, kocasının yükünü hafifletmeye çalışması ahlaki birer görevdir ve şerefli bir hizmettir. (Hukuku İslamiyye Ö. N. Bilmen 2/483)
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem kızı Fatıma'ya: "Kızım sen ev işlerini, Ali de dış işleri görsün." buyurdu.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem her şeyde olduğu gibi aile hayatında bize en güzel örnektir. Bu günkü aile sıkıntılarımızın başında Kur'an ve sünnetten ayrılmamız gelir.
Bir anneye doğurduğun çocuğu emzir diye cebrolunmaz. Ancak çocuk anasından başka kadınları emmez ise cebrolunur. Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de:
"Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler.”(Bakara, 2/233) ayet-i kerimesi, kadınların çocuklarını emzirmelerine delildir.
Annesi çocuğunu emzirmediği müddetçe babası ücretle bir sütanne tutup, annesinin yanında çocuğu emzirir. Zira çocuğu koruma ve terbiye etme hakkı annenindir.
Çocuğunu emzirmek, anne üzerine diyaneten lazımdır. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de geçen, "Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler." ifadesi, haber sigası ile tekitli emirdir.(Mevkufat, 1/597)
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor:
"İnsanların hayırlısı, insanlar için hayırlı olandır."
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetine öğrettiği merhamet, sadece yakınlarını değil bütün insanlığı kucaklamaktadır. Bir hadis-i şerifte şöyle ifade edilmiştir:
"İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.” (Buhâri, Tevhid 2, Edeb 27; Müslim, Fedail 66, Tirmizi, Birr 16)
"Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin." (bk. Ebû Dâvûd, Edeb 58; Tirmizî, Birr 16)
Merhamet bazı kimselerin sandığı gibi, sadece bir acıma duygusu değildir. Sevgiyle gelişen yardım ve fedakârlıkla büyüyen şümullü bir histir. Eğer bir kalpte merhamet duygusu yoksa o kalp hastadır.
Zamanımızda bazı kişiler "Kadın, erkeğinin çamaşırını yıkamak zorunda değildir, çocuğunu emzirmek mecburiyeti yoktur." diyerek, aile hayatının yaşanmaz hale gelmesine vesile oluyorlar. Her ne kadar kazaen mecbur değilse de işin bir de dinî yönü, insanî yönü, merhamet boyutu vardır.
Memure kadın, alacağı para karşılığında tanıdığı, tanımadığı insanlara günlük en az sekiz saat hizmet ederken kocasına, çocuğuna, kocasının anne, babasına neden itaat etmesin. Bu garip düşünceler ve benzeri yanlışlar nice ailelerin çözülmesine ve huzursuzluğa vesile oluyor. Aileler her şeyden fazla muhabbete muhtaçtırlar.
Ailelerin dünya ve ahiret saadeti için önce Allah ve Rasulü’ne itaat etmesi birbirlerine meşrû zeminlerde itaatleri gerekir. Masiyette hiç kimseye itaat gerekmez.
Diğer taraftan, herkesin birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri ailenin mutluluğunu sağlar. Aksi halde aile hayatı yaşanmaz hale gelir. Bir diğer yönü ise, hayat sadece bu dünya ile sınırlı değil, bir de asıl hayat olan ahiret hayatı vardır. Biz öyle bir aile ortamı oluşturalım ki haramlrdan uzak, Kur’an ve sünnet ikliminde, cennetî bir hayat yaşanan aklıselim sahibi insanların hayatı olsun. Zira Allah Teala güzel davranışta bulunanları sever.
Çalışan kadın iş gereği,işin zaruri kıldığı ölçüler içinde erkeklerle beraber ve yan yana olabilirler. Ancak, bu beraberlik zaruret sınırını aşmamalı ve ihtilat ( karışım ) çerçevesine girmemelidir. İş yerlerinde amirler bu ölçüye özen göstermeli, Müslüman (dindar ) kadınları gereksiz ihtilata zorlamamalı, bunun için baskı yapmamalı, iş arkadaşları da kadınlara anlayış göstermelidirler.
Şehirler arası seyahatlerde kadınlarımızın yanına yabancı erkeklerin oturtulmaması, ikinci bir kadın bulunamadığı zaman koltuğun maddi fedakarlık yapılarak boş bırakılması takdire şayan bir davranıştır. Bu titizliğin devlet dairelerinde ve iş yerlerinde de gösterilmesini beklemek Müslüman (inandığını yaşamak isteyen) kadınların hakkıdır.” (Hayreddin Karaman, Kadın ve Aile, s, 98)
Evet, İslam’ın aile anlayışındaki ölçü aşağı yukarı böyledir: Bey evin dış işlerini ve ihtiyaçlarını karşılamalı, hanım da iç işlerini ve hizmetlerini görmelidir. Aralarında yardımlaşma her zaman mümkündür. Ancak hanım dış işte çalışma zaruretini duyarsa, bunun şartlarını beyiyle konuşup birlikte karar vermeli, çalışma mekân ve şartları müsait değilse bunda ısrarcı olmamalı, ailenin mutluluğunu en başta tutmalıdır
“Erkek, kadın, inanmış olarak kim iyi iş işlerse ona hoş bir hayat yaşatacağız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.”(Nahl, 16/97)
“Ben sizden erkek ya da kadın olsun çalışan hiç kimsenin amelini zayi etmeyeceğim. Hep birbirinizdensiniz...”(Âl-i İmran, 3/195)
Aile ve aile fertlerinin karşılıklı görevleri pedagoji, sosyoloji, hukuk vb. bilimlerin alanına giren önemli konulardan biridir. Bu bilimlerin her biri, farklı bir açıdan bu konuya yaklaşmıştır. Biz burada bu yaklaşımların tümüne değinecek durumda değiliz Sadece konuya bir eğitimci gözüyle bakıp neşeli ve huzurlu bir hayat için gerekli olan hususları açıklamak istiyoruz. Bu amaçla karı kocanın görevlerini üç bölümde ele alıyoruz
1. Karı kocanın karşılıklı görevleri
2. Kocanın görevleri
3. Kadının görevleri
Hemen belirtelim ki bu bölme, ev ve karı koca ile sınırlı bir bölmedir. Eğer bu çerçevenin dışına çıkacak olursak, başka görevler de gündeme gelir. Eşlerin ailelerinin görevleri, toplumun karı koca karşısındaki görevleri, devletin bu husustaki görevleri vs gibi Ancak bu kısa yazıda onlara değinmemiz mümkün değildir. Dolayısıyla bu üç görevi esas alarak yazımızı üç bölüme ayırıyoruz Her bölümde kısaca bu görevlerin bir kısmına değineceğiz
a) Karı kocanın karşılıklı görevleri:
1. Karşılıklı saygı, Karı kocanın birbirine saygı göstermesi ailenin ruh sağlığı, sevginin artması ve aile temelinin sağlamlaşması açısından büyük öneme sahiptir. Bu saygı, karı kocanın birbirinin kişiliğine değer vermesini; birbirinin görüşlerine, düşüncelerine ve zevklerine saygı duymasını kapsar ve hayatlarının tüm alanlarını güzel etkisi altına alır.
2. Karşılıklı sevgi, İnsanların birçok duygusal ihtiyacı vardır ki en önemlilerinden biri de, sevgiye olan ihtiyaçtır. Karı ve koca, birbirinin sevgisine ve ilgisine mazhar olmayı severler Sevgisiz yaşamın cazibesi yoktur; insanların çoğu ondan kaçar. Allah'ın Elçisi Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) buyuruyor ki "Erkeğin, karısına 'Seni seviyorum' demesi, hiçbir zaman onun kalbinden çıkmaz"
3. Affedici ve bağışlayıcı olmak, Karı kocanın birbirinin hataları ve yanlışlarını affedip görmezlikten gelmesi, aile ortamında büyük öneme sahiptir Bu hususa dikkat etmemek, aileye hâkim olan samimiyet ve huzur ortamını huzursuzluk, kötümserlik, asabîlik ve memnuniyetsizlik ortamına dönüştürür. Ruhun sakinliği, kinin bertaraf olması, izzetin artması, ömrün uzaması vs., hadislerde affedici ve bağışlayıcı olmanın etkilerinden sayılmıştır. İmam Sadık (ra) şöyle buyuruyor, "Üç şey dünya ve ahiretin yüceliklerindendir: Sana zulmedeni bağışlaman, seninle ilişkisini kesenle ilişki kurman ve sana karşı cahilce davranana karşı sabırlı ve halim olman"
4. Sorumluluk almak, Aile mutluluğunun temininde etkili olan amillerden biri de, eşlerin karşılıklı sorumluluk duygusuna sahip olmasıdır. Kadın ve erkek, müşterek bir yaşamı kabullenmekle, aile kurmadan önce üzerlerine görev olmayan birtakım sorumluluklar aldıklarını bilmelidirler Bu sorumluluklar, kadın ve erkeğin yetenekleri, yetkileri ve özel koşulları dikkate alınarak belirlenir. Geçimi sağlamak, aileyi idare etmek, eşlik görevlerini yapmak, çocukları eğitmek vs. gibi. Bu duygunun varlığı, aile bağının güçlenmesine ve ruhun huzurlu olmasına sebep olur
5. Ahlâk: Ahlâk, insan hayatında önemli ve belirgin bir niteliktir İnsanlara, özellikle de eşe ve çocuklara karşı güzel ahlâklı olmak, insanın kişiliğinde derin bir etki bırakır; toplumu ve aile ortamını sefa ve samimiyetle doldurur Güzel ahlâkın olmayışı da, hayatı karartır ve asabîlik, asık suratlılık, sabırsızlık, bahanecilik vs. gibi olumsuz yan etkilere neden olur, korku, kaygı, kişilik kaybı vs. gibi etkileri beraberinde getirir. Tatlı dillilik, insanlara saygı göstermek, alçak gönüllülük, geniş kalplilik, selâm vermek, hâl hatır sormak ve şefkat göstermek, güzel ahlâklılığın tecellilerinden sayılır
6. İyimserlik, Tarafların birbirine güvenmesi, müşterek hayat için büyük bir sermayedir Nitekim güvensizliğin de hayatta birçok menfi etkisi vardır. Kötümser bir kimse, negatif ve hasta bir ruha sahiptir. Onun ruh sağlığı ve dengesi bozuktur. Kötümserlik sonucu eşine güveni olmayan bir insan, aile hayatının sefa ve huzurundan mahrum kalır. Böyle bir insan, sosyal ilişkilerde de başarılı olamaz. Çünkü başkaları hakkında kötü zan besleyen biri, dostları ve arkadaşlarını kaybeder ve yalnız kalır. İmam Ali (ra) buyuruyor ki, "Bir insana kötümserlik galip gelirse, onunla hiçbir dostu arasında barış ve huzur kalmaz"
7. Rıfk ve müdara, Eşlerin birbirine karşı görevlerinden biri de, rıfk ve müdaradır. Şöyle ki; eşimizin kusurları, eksiklikleri ve hoşlanılmayan davranışları karşısında sert bir tepki göstermemeli ve şiddete başvurmamalıyız, tam tersine, şefkat ve samimiyetle yaklaşmalıyız. Çünkü kadının da, erkeğin de sözlerinde ve davranışlarında karşı tarafın hoşlanmayacağı eksikliklerinin olması doğaldır. Ne var ki müdara etmek, eşimizin kusurları ve eksiklikleri karşısında umursamaz olmamız anlamına gelmez. Müdaranın anlamı, eşimizin kusuru veya eksikliğini gidermeye çalışırken onun kapasitesini göz önünde bulundurmamız, yapabileceğinden fazlasını ondan beklemememiz ve istenmeyen özellikleri karşısında büyük insanlara yakışan bir davranış sergilememizdir
8. İffetli ve namuslu olmak, Günümüz toplumunda bu özellik, genellikle kadınlardan beklenir. Ancak hadislerin bu husustaki bakış açısı daha geniştir. Hadislerde, iffetli olmak, karı kocanın karşılıklı görevlerinden biri ve en üstün ibadet olarak sayılmıştır. Hz Ali'nin (ra) tabiriyle iffet, şehvetler karşısında direnmektir. Bu da hem kadından ve hem de erkekten istenilen bir şeydir. Hadislerde, karı kocaya, birbiri için süslenerek iffetlerini korumada birbirine yardımcı olmaları tavsiye edilmiştir. İffetli olmak; eşin kirli insanlardan korunması, aile bağının güçlenmesi, eşin güvenini kazanmak vs gibi faydaları beraberinde getirir
9. Birbirini anlamak, Ailevî sorunların birçoğunun temelinde eşlerin birbirini anlaması yatmaktadır. Eşinin içinde bulunduğu şartları ve yaşadığı sıkıntıları anlayan bir kimse, onun iyiliklerini daha iyi derk eder ve zahmetlerinin kadrini bilir. Eşini anlamayan bir kimse, onun bütün çabalarını görmezlikten gelir, kusurları ve eksiklerini gözünde büyütür; zahmetlerinin kadrini bilmediği ve onu teşvik etmediği gibi, iğneli ve kinayeli sözleriyle de onu incitir ve yaşama sevincini ondan alır. Gurur ve kibirden kurtulmak, birbirinin ruh hâllerini ve sıkıntılarını bilmek, eşlerin birbirini anlaması yolunda atılacak ilk adımlardır
b) Kocanın görevleri:
1. Aile müdüriyeti, Çünkü o, bedenen daha kuvvetlidir ve aileyi idare etmek için daha güçlüdür. Kadın, tıpkı gül gibidir; gül, yakıcı güneşe, rüzgâra ve kasırgaya dayanamadığı gibi kadın da, ağır ve yıpratıcı sorumluluklara dayanamaz.
İmam Ali (ra), oğlu İmam Müçteba'ya şöyle vasiyet etmiştir "Kadına, şahsî işlerinden fazlasını yükleme. Çünkü o, reyhandır, kahraman değildir"
Erkeğin sorumlulukları, sadece ailenin geçimini sağlamakla sınırlı değildir. Aile fertlerine doğru yolu göstermek, eğitim ve terbiyelerine nezaret etmek, onlara iyiliği emretmek, ahlâkî yönden sapmalarına engel olmak vs erkeğin önemli vazifelerindendir. Dikkat edilmesi gereken husus ise şudur, Erkeğin aile müdüriyetinde başarılı olması, ancak aile fertlerinin gönüllerine taht kurmasıyla mümkündür
2. Ailenin geçimini sağlamak: Evin asıl işlerini idare etmek kadının sorumluluğunda olduğu için, doğal olarak erkek de ailenin geçimini temin etmelidir. Ancak bunu minnetsiz bir şekilde yapmalıdır. Çünkü bu, aile reisliğinden dolayı üzerine düşen bir görevdir.
3. Aileyi rahat yaşatmaya çalışmak, Aile bireyleri, geçimlerinin temininin yanında nispî bir refah içinde yaşayabilmeleri için erkeğin cömertliğine muhtaçtırlar. Bu yönden bir kısma ve kısıtlamayla karşı karşıya kalırlarsa, birçok ruhsal ve bedensel darbeye maruz kalırlar. Ancak aileyi rahat yaşatmak, savurganlık yapmak ve israf etmek anlamına gelmemektedir. Bunun anlamı, cimrilik yapmamak ve erkeğin ekonomik imkânlarına uygun biçimde aileyi refah içinde yaşatmaya çalışmaktır. İmam Rıza (ra) buyuruyor ki "Erkeğin, ailesinin geçimini kısmaması gerekir ki ölümünü arzu etmesinler"
4. Diktatörlükten sakınmak, Erkek, her ne kadar ailenin reisi ise de, emir ve nehiyde bulunmaktan sakınmalıdır; eşinin ve çocuklarının görüşlerini dikkate almalıdır. Kendini beğenmişlik ve yersiz sıkmalar, ailede diktatörlük düzeninin hâkim olmasına sebep olur; sağlıklı aile ilişkilerine ve çocukların doğru biçimde eğitilmesine zarar verir. Bu husus o kadar önemlidir ki Resulullah (s.a.a.) şöyle buyurmuştur: "Mümin, ailesinin yemek istediğini yer. Ama münafık, kendi yemek istediğini ailesine yedirir."
c) Kadının görevleri:
1. Kocasının sırlarını korumak: Kadın, asla kocasının sırlarını ifşa etmemelidir. Aksi hâlde kocasının güvenini kaybeder. Bazı erkeklerin işleri hakkında hanımına fikir danışmamasının bir nedeni de, hanımının sır saklayacağından emin olmaması ve söylediği şeyin ertesi gün ağızdan ağza dolaşmasından korkmasıdır
2. Kocasının işine yersiz yere karışmamak: İnsan, fıtrî olarak özgürlük ve bağımsızlık ister. Bu eğilim, erkeklerde daha güçlüdür. Hanımlar, hayırhahlıklarının her zaman kocalarının yararına olacağını zannetmesinler Bu konu, evlilik hayatında zaman zaman ciddî krizlere yol açabilir. Bu yüzden erkeğin bağımsızlığına zarar vermemeye çalışın.
3. Evi idare etmek, Evi idare etmek ve ev işlerini evirip çevirmek, hukukî olarak kadının sorumluluğunda olmasa da, ahlâkî olarak onun görevlerinden sayılmıştır. Evi idare etmek, oldukça önemli bir iştir. Maalesef yalnızca ev işlerini yapan kadınlar (ev kadınları), kendilerinin ve yaptıkları işin gerçek değerini bilmiyorlar. Gerçek bir ev kadını, önemli bir birimin tüm işlerini tek başına yapan liyakatli bir müdürdür. Hem plânlayıcı, hem uygulayıcıdır. Uluslararası çapta kariyer sahibi olan birçok erkek, bu başarısını "bir ev kadını"nın tedbiri, ahlâkı ve liyakatine borçludur.
4. Ailenin harimini ve değerlerini korumak: Kadının kocası hakkındaki en büyük vazifesi, erkeğin evdeki namusu ve vekili olarak davranışları ve sözleriyle ailenin harimini ve değerlerini korumaktır. Böyle bir kadın, hem kocasının malını korur, israfa ve lükse kaçarak kocasının servetini zayi etmez; hem tehlikeler karşısında aile haysiyetini ve kocasının şerefini korur; hem de tesettüre riayet ederek namahremlere karşı örtünür
Kocanın cinsel ihtiyacını karşılamak, onu övüp teşvik etmek, sevgiyi şarta bağlamamak vs de, riayet edilmesi hâlinde hayatı neşeli ve sefalı kılacak olan diğer hususlardandır.
Kadının kocasına karşı vazifelerinden en birincisi itaattir
“Erkekler kadınlar üzerine hâkimdirler. O sebeple ki Allah onlardan kimini (erkekleri) kiminden (kadından) üstün kılmıştır. Birde (erkekler onların) mallarından infak etmektedirler. İyi kadınlar itaatli olanlardır." (Nisa, 34)
“Şayet ben bir insanın başka bir insana secde etmesini emredecek olsaydım kadına kocasına secde etmesini emrederdim.” (Tirmizi)
Hz. Aişe (ra) anlatıyor: "Resulullah (asm) buyurdular ki:
"Eğer bir kimsenin bir başkasına secde etmesini emretseydim, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim ve eğer bir erkek karısına kırmızı bir dağdan siyah bir dağa ve siyah bir dağdan kırmızı bir dağa taş taşımayı emretseydi, uygun olan, kadının bu emri yerine getirmesidir." (Buhari, Müslim)
Kadının eşine karşı olan diğer vazifelerini de yine Peygamber Efendimiz’in (asm) hadis-i şeriflerinden anlıyoruz.
İbn Abbas şöyle anlatıyor: Haysam kabilesinden bir kadın gelip “Ben kocası olmayan bir kadınım, evlenmek istiyorum. Acaba kocanın eşi üzerindeki hakkı nedir?” diye sorunca, Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurdu:
• Kocanın eşi üzerindeki hakkından birisi; kocası onu yatağa davet ettiği zaman, o devenin sırtında bile olsa kocasını reddetmemesidir.
• Yine kocanın hakkından birisi de kocanın izni olmaksızın onun evinden herhangi bir şeyi başkasına vermemesidir. Eğer kocasından izin almadan onun evinden başkasına bir şey verirse günahı onun boynuna, sevabı ise kocasına yazılır.
• Kocanın hakkından birisi de, kocanın izni olmaksızın nafile oruç tutmamasıdır. Eğer kocanın izni olmadan nafile oruç tutarsa, boşu boşuna acıkmış ve susamış olur, o oruç kendisinden kabul olunmaz.
• Eğer kocanın izni olmadığı halde kocasının evinden çıkarsa, eve dönünceye veya tevbe edinceye kadar melekler ona lânet okurlar. (Beyhaki)
Kadın kocasına hizmet etmelidir
• Resûlullah Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: Hangi kadın, kocası kendisinden razı olarak ölürse, o kadın Cennet’e girer. (Tirmizî)
Kadın kocasının hoşlanmadığı kimseyi eve sokmamalıdır
• Resûlullah (asm) şöyle buyurmaktadır: Kadın kocasının izni olmadan evine kimsenin girmesine izin veremez.
Kadın yabancı erkeklere bakmamalı ve onlarla konuşmamalıdır
• Ümmü Seleme (ra) şöyle anlatıyor: Hz. Meymûne Resûlullah’ın (asm) yanındayken ben de oradaydım. Tesettürle emrolunduktan sonra İbn-i Ümmü Mektûm oraya gelmişti. Resûlullah (asm) bize hitaben; Ondan sakının yani örtünün buyurdu. Biz; O âmâ değil mi, o bizi göremiyor ve bilemiyor? Deyince Resûlullah (asm) cevaben şöyle buyurdular: Siz de mi âmâsınız? O sizi görmese bile siz onu görüyorsunuz. (Ebû Dâvûd)
Kadın israftan sakınmalıdır
• Hz. Âişe’den (ra) rivayetle Resûlullah (asm) şöyle buyuruyor: Bereket yönünden kadınların en hayırlısı, geçimi (idaresi) en kolay olanıdır. (Beyhâkî)
Erkeğin kadınına karşı borçları nafakadır: Yiyecek, giyecek, mesken temini. Dinimiz bunların asgarî miktarını tayin ederken devrin şartlarını, örfü, kadının geldiği ailenin iktisadî seviyesini göz önünde bulundurmuştur. Nikâh akdi, istihdam(kadını hizmetlenme) akdi değildir. Bu sebeple yemek yapmak, evi süpürmek, çamaşır yıkamak gibi dahili; dükkanda, tarlada çalışmak gibi harici işleri yapmakla mükellef değildir. Kadın, bu çeşit hizmetlerin görülmesi için, masrafı kocası tarafından karşılanmak üzere en az bir hizmetçi tutmak “hakkına sahiptir. Kadın bir kısım ev işlerini yapıyorsa bunu hukukî bir mecburiyet olarak değil, bir iyilik, hoş bir âdet, örf olarak yapar. Bu çeşit işleri yapmak istemese kocası onu zorlayamaz. Bu davranışı sebebiyle kadın günahkâr da olmaz. Ona terettüb eden hukuki vecîbe: Kocasından izin almadan evden ayrılmaması, kocasının istemediklerini eve almaması, çağırdığı takdirde yatağa gelmemesi. (Kütüb-i Sitte)
Peygamber Efendimizin (asm) Hz. Fatıma’ya tavsiyesi:
Ebu'l Verd İbnu Sümâme anlatıyor: "Hz. Ali (ra) İbnu Ağyed'e dedi ki: "Sana kendimden ve Resulullah’ın (asm) kızı Fâtıma’dan (ra) -ki o, babasına, ailesinin en sevgili olanı idi- bahsedeyim mi?''
"Evet, bahsedin!'' dedim. Bunun üzerine:
"Fâtıma (ra) değirmen çevirirdi; elinde yaralar meydana gelirdi. Kırba ile su taşırdı. Bu da boynunda yaralar açtı. Evi süpürüyordu. Üstü başı toz-toprak oldu. (Bu sıralarda) Resûlullah'a bir kısım köleler getirilmişti.. Fâtıma 'ya:
"Babana kadar gidip bir köle istesen!" dedim. Gitti. Aleyhisselâtu vesselâm'ın yanında bazılarının konuşmakta olduklarını gördü ve geri döndü. Ertesi gün Resulullah (asm) Fâtıma'ya gelerek:
"Kızım ihtiyacın ne idi?" diye sordu. Fâtıma sükût edip cevap vermedi. Ben araya girip:
"Ben anlatayım Ey Allah'ın Resülü!'' dedim ve açıkladım: "Fatıma'nın değirmen kullanmaktan elleri yara oldu, kırba ile su taşımaktan da omuzları incindi. Köleler gelince ben kendisine, size uğramasını, sizden bir hizmetçi istemesini ve böylece biraz rahata kavuşmasını söyledim. Bu açıklamam üzerine Resulullah:
"Ey Fatıma, Allah'tan kork, Allah'a olan farzlarını eda et, ailenin işlerini yap. Yatağına girince otuzüç kere sübhanallah, otuzüç kere elhamdülillah, otuzüç kere Allahuekber de. Böylece hepsi yüz yapar. Bu senin için hizmetçiden daha hayırlıdır.." buyurdular. Fatıma (ra):
"Allah'dan ve Allah'ın Resulünden razıyım" dedi. Resulullah (asm) ona hizmetçi vermedi." (Buhari, Müslim)
Bu zikrettiğimiz maddeler İslam adabında kadının eşine karşı vazifeleridir. Bununla beraber kadın eşinin anne ve babasına da hürmet ve saygıda bulunmasının fazileti büyüktür. Çünkü dinimiz büyüklerimize karşı hürmet ve muhabbetti emreder.
Kadının Kocasına Karşı Vazifeleri:
1. Kanaat. Çünkü kanaatkar olmak kalp rahatlığının sebebidir. Bir kadın arsızlık ve açgözlülük ederek efendisini, kendisinden ve evinden soğutmaktan sakınmalıdır. Kanaat; kafi gelecek miktar ile yetinmek, tamahkarlık etmemek demektir.2. Kocaya itaat. Peygamberimiz (a.s.m.)"Bir kadın kocası kendisinden memnun olarak ölürse cennete girer." (İbn Mace, Nikah, 4) buyurmuşlardır.
3. Temiz olma. Kocanın göreceği yerlere itina ile dikkat etmek ve temizlemek. Bilinmelidir ki, güzellik ve temizliği getiren şeylerin en güzeli sudur. Daima güzel kokular sürünmeli.
4. İhtiyaçların karşılanması. Kocanın yemek yiyeceği vakte dikkat etmek, uyku saatini geçirmeme. Kocanın adeti nasılsa o zamanlarda yemek ve yatağını hazırlamak
5. Malın korunması. Kocanın mal ve eşyasını korumak, çünkü mal ve eşyayı korumak iş bilmekten geçer.
6. Akrabaya saygı. Kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmek. Çünkü kadının kocanın akrabasına ve yakınlarına hürmet etmesi, güzel idare ve tedbirden ileri gelmektedir.
7. Sır saklanması. Kadın kocasından edindiği sırrını hiç kimseye duyurmaması. Eğer duyuracak olursa kocasının itimadını kaybeder. Kadında ondan emin olamaz.
8. Saygı ve hürmet. Kocanın emrini yerine getirmek. Ona karşı çıkmama ve asi olmamak. Eğer ona karşı gelecek olunursa onu kendine kinlendirip düşman yapma ihtimali yüksektir.
Ayrıca bir koca hanımını istediği şeye zorlaması da caiz değildir ve kadın bu gibi şeyleri dinen yapmak zorunda değildir. Mesela, bir kadın yemek yapmak veya kendi çocuğuna bakmak zorunda değildir. Ama ailenin huzuru ve selameti için, aile fertleri arasında karşılıklı hürmetin tesisi için kadının meşru ve müspet olan (kendi hoşuna gitmese de) yapması elbette güzeldir.
Aile İçinde Karı Kocanın Görev Paylaşması:
İslam'da aile, korunması gereken kutsalların başında yer alır. Bu sebeple aile başı boş bırakılmamış, bireylerini koruyacak biri aile reisi olarak en başta sorumlu tutulmuştur. Bu sorumlu kimse, sözünü dinletecek güç ve kuvvette olmalı ki, ailede haddi aşanları meşruluk çizgisinde muhafaza edip sözünü dinletebilsin. Bu da aile içinde etkisini herkese kabul ettirecek güçte olan baba ve koca olacaktır.İslam’da ailenin bu reisi, başına buyruk kimse değildir. Tam aksine reisi olduğu ailenin sorumluluklarını olanca ağırlığıyla yüklenen, geçimini temin etme görevini de omuzlarına alan kimse demektir; yani baba ve kocanındır dışarıda çalışıp ailenin geçimini temin etme sorumluluğu. Hanım aile reisi gibi dış işlerinde çalışarak , geçim temin etme zorunda değildir.
Efendimiz (asm) Hazretleri, kızı Fatıma (ra) ile damadı Ali (ra)’yi evlendirdiği sırada, evin iç işlerini kızı Fatıma’ya, dış işlerini de damadı Ali’ye verirken şu tavsiyede bulunmuştur:
"Çeşmeden su getirmek, hamur yoğurup ekmek yapmak, evin temizliğini yapıp iç işlerini düzenlemek Fatıma’ya aittir. Dış işleri de Ali’nin sorumluluğundadır!."
Bununla beraber, bey ev işlerine de yardım edebileceği gibi, hanımın da dış ilerinde beye destek olması da caiz görülmüştür. Nitekim Efendimiz (sav) Hazretleri ev işlerinde ailesine yardım etmiş, hatta evdeki bu yardımın ümmetine de sünnet olduğu kitaplarımızda ifadesini de bulmuştur.
Kadın Kocasına Yemek Yapmak Zorunda mıdır?
Kadının yiyecekleri, elbisesi, oturacağı yerden ibaret olan nafakası, meşrû şartlar dâhilinde kadının nikâhlı kocasına aittir. İsraftan sakınmak gerekir. Zira Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem Efendimiz, “Kocanın malından, iyilikle sana ve çocuğuna yetecek kadar al.” buyurmuşlardır.Hanımların yemek ve ekmek pişirmesi, elbise yıkaması, oda süpürmesi, ev işlerini tertip ve düzenlemesi, kocasının yükünü hafifletmeye çalışması ahlaki birer görevdir ve şerefli bir hizmettir. (Hukuku İslamiyye Ö. N. Bilmen 2/483)
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem kızı Fatıma'ya: "Kızım sen ev işlerini, Ali de dış işleri görsün." buyurdu.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem her şeyde olduğu gibi aile hayatında bize en güzel örnektir. Bu günkü aile sıkıntılarımızın başında Kur'an ve sünnetten ayrılmamız gelir.
Anne Çocuğu Emzirmeye Zorlanır mı?
“Çocukların, annelerinin nafakaları ve elbiseleri kendileri için çocuk doğurdukları (kocaları) üzerinedir." (Bakara, 2/233)Bir anneye doğurduğun çocuğu emzir diye cebrolunmaz. Ancak çocuk anasından başka kadınları emmez ise cebrolunur. Allah Teala Kur'an-ı Kerim'de:
"Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler.”(Bakara, 2/233) ayet-i kerimesi, kadınların çocuklarını emzirmelerine delildir.
Annesi çocuğunu emzirmediği müddetçe babası ücretle bir sütanne tutup, annesinin yanında çocuğu emzirir. Zira çocuğu koruma ve terbiye etme hakkı annenindir.
Çocuğunu emzirmek, anne üzerine diyaneten lazımdır. Çünkü Kur'an-ı Kerim'de geçen, "Anneler çocuklarını tam iki sene emzirirler." ifadesi, haber sigası ile tekitli emirdir.(Mevkufat, 1/597)
Kadın Eşinin Ailesine İyi Davranmalı
Müslüman bir hanımın eşine iyi davranmasının bir diğer yönü de, eşinin anne ve babasına karşı iyi davranması, onlara hürmeti ve takdiri elden bırakmamasıdır. Kadın, kayınvalidesine yardımcı olarak kocasına ikram ve iyilikte bulunur. Dolayısı ile koca da bu durumu göz önünde bulundurarak hanımına ve onun annesine karşı iyi davranır. Kadın bunu yapmakla aslında kendine iyilik yapmış olur. Zira Allah Teâlâ, "İyiliğin karşılığı iyilikten başka bir şey midir?” (Rahman, 55/60) buyuruyor.Peygamberimiz sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor:
"İnsanların hayırlısı, insanlar için hayırlı olandır."
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellemin ümmetine öğrettiği merhamet, sadece yakınlarını değil bütün insanlığı kucaklamaktadır. Bir hadis-i şerifte şöyle ifade edilmiştir:
"İnsanlara merhamet etmeyene Allah merhamet etmez.” (Buhâri, Tevhid 2, Edeb 27; Müslim, Fedail 66, Tirmizi, Birr 16)
"Merhamet edenlere Allah da merhamet eder. Siz yeryüzündekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin." (bk. Ebû Dâvûd, Edeb 58; Tirmizî, Birr 16)
Merhamet bazı kimselerin sandığı gibi, sadece bir acıma duygusu değildir. Sevgiyle gelişen yardım ve fedakârlıkla büyüyen şümullü bir histir. Eğer bir kalpte merhamet duygusu yoksa o kalp hastadır.
Zamanımızda bazı kişiler "Kadın, erkeğinin çamaşırını yıkamak zorunda değildir, çocuğunu emzirmek mecburiyeti yoktur." diyerek, aile hayatının yaşanmaz hale gelmesine vesile oluyorlar. Her ne kadar kazaen mecbur değilse de işin bir de dinî yönü, insanî yönü, merhamet boyutu vardır.
Memure kadın, alacağı para karşılığında tanıdığı, tanımadığı insanlara günlük en az sekiz saat hizmet ederken kocasına, çocuğuna, kocasının anne, babasına neden itaat etmesin. Bu garip düşünceler ve benzeri yanlışlar nice ailelerin çözülmesine ve huzursuzluğa vesile oluyor. Aileler her şeyden fazla muhabbete muhtaçtırlar.
Ailelerin dünya ve ahiret saadeti için önce Allah ve Rasulü’ne itaat etmesi birbirlerine meşrû zeminlerde itaatleri gerekir. Masiyette hiç kimseye itaat gerekmez.
Diğer taraftan, herkesin birbirlerine karşı sorumluluklarını yerine getirmeleri ailenin mutluluğunu sağlar. Aksi halde aile hayatı yaşanmaz hale gelir. Bir diğer yönü ise, hayat sadece bu dünya ile sınırlı değil, bir de asıl hayat olan ahiret hayatı vardır. Biz öyle bir aile ortamı oluşturalım ki haramlrdan uzak, Kur’an ve sünnet ikliminde, cennetî bir hayat yaşanan aklıselim sahibi insanların hayatı olsun. Zira Allah Teala güzel davranışta bulunanları sever.
Çalışan kadın iş gereği,işin zaruri kıldığı ölçüler içinde erkeklerle beraber ve yan yana olabilirler. Ancak, bu beraberlik zaruret sınırını aşmamalı ve ihtilat ( karışım ) çerçevesine girmemelidir. İş yerlerinde amirler bu ölçüye özen göstermeli, Müslüman (dindar ) kadınları gereksiz ihtilata zorlamamalı, bunun için baskı yapmamalı, iş arkadaşları da kadınlara anlayış göstermelidirler.
Şehirler arası seyahatlerde kadınlarımızın yanına yabancı erkeklerin oturtulmaması, ikinci bir kadın bulunamadığı zaman koltuğun maddi fedakarlık yapılarak boş bırakılması takdire şayan bir davranıştır. Bu titizliğin devlet dairelerinde ve iş yerlerinde de gösterilmesini beklemek Müslüman (inandığını yaşamak isteyen) kadınların hakkıdır.” (Hayreddin Karaman, Kadın ve Aile, s, 98)
Evet, İslam’ın aile anlayışındaki ölçü aşağı yukarı böyledir: Bey evin dış işlerini ve ihtiyaçlarını karşılamalı, hanım da iç işlerini ve hizmetlerini görmelidir. Aralarında yardımlaşma her zaman mümkündür. Ancak hanım dış işte çalışma zaruretini duyarsa, bunun şartlarını beyiyle konuşup birlikte karar vermeli, çalışma mekân ve şartları müsait değilse bunda ısrarcı olmamalı, ailenin mutluluğunu en başta tutmalıdır
“Erkek, kadın, inanmış olarak kim iyi iş işlerse ona hoş bir hayat yaşatacağız. Ve mükâfatlarını, elbette yapmakta olduklarının en güzeli ile veririz.”(Nahl, 16/97)
“Ben sizden erkek ya da kadın olsun çalışan hiç kimsenin amelini zayi etmeyeceğim. Hep birbirinizdensiniz...”(Âl-i İmran, 3/195)
Aile ve aile fertlerinin karşılıklı görevleri pedagoji, sosyoloji, hukuk vb. bilimlerin alanına giren önemli konulardan biridir. Bu bilimlerin her biri, farklı bir açıdan bu konuya yaklaşmıştır. Biz burada bu yaklaşımların tümüne değinecek durumda değiliz Sadece konuya bir eğitimci gözüyle bakıp neşeli ve huzurlu bir hayat için gerekli olan hususları açıklamak istiyoruz. Bu amaçla karı kocanın görevlerini üç bölümde ele alıyoruz
1. Karı kocanın karşılıklı görevleri
2. Kocanın görevleri
3. Kadının görevleri
Hemen belirtelim ki bu bölme, ev ve karı koca ile sınırlı bir bölmedir. Eğer bu çerçevenin dışına çıkacak olursak, başka görevler de gündeme gelir. Eşlerin ailelerinin görevleri, toplumun karı koca karşısındaki görevleri, devletin bu husustaki görevleri vs gibi Ancak bu kısa yazıda onlara değinmemiz mümkün değildir. Dolayısıyla bu üç görevi esas alarak yazımızı üç bölüme ayırıyoruz Her bölümde kısaca bu görevlerin bir kısmına değineceğiz
a) Karı kocanın karşılıklı görevleri:
1. Karşılıklı saygı, Karı kocanın birbirine saygı göstermesi ailenin ruh sağlığı, sevginin artması ve aile temelinin sağlamlaşması açısından büyük öneme sahiptir. Bu saygı, karı kocanın birbirinin kişiliğine değer vermesini; birbirinin görüşlerine, düşüncelerine ve zevklerine saygı duymasını kapsar ve hayatlarının tüm alanlarını güzel etkisi altına alır.
2. Karşılıklı sevgi, İnsanların birçok duygusal ihtiyacı vardır ki en önemlilerinden biri de, sevgiye olan ihtiyaçtır. Karı ve koca, birbirinin sevgisine ve ilgisine mazhar olmayı severler Sevgisiz yaşamın cazibesi yoktur; insanların çoğu ondan kaçar. Allah'ın Elçisi Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav) buyuruyor ki "Erkeğin, karısına 'Seni seviyorum' demesi, hiçbir zaman onun kalbinden çıkmaz"
3. Affedici ve bağışlayıcı olmak, Karı kocanın birbirinin hataları ve yanlışlarını affedip görmezlikten gelmesi, aile ortamında büyük öneme sahiptir Bu hususa dikkat etmemek, aileye hâkim olan samimiyet ve huzur ortamını huzursuzluk, kötümserlik, asabîlik ve memnuniyetsizlik ortamına dönüştürür. Ruhun sakinliği, kinin bertaraf olması, izzetin artması, ömrün uzaması vs., hadislerde affedici ve bağışlayıcı olmanın etkilerinden sayılmıştır. İmam Sadık (ra) şöyle buyuruyor, "Üç şey dünya ve ahiretin yüceliklerindendir: Sana zulmedeni bağışlaman, seninle ilişkisini kesenle ilişki kurman ve sana karşı cahilce davranana karşı sabırlı ve halim olman"
4. Sorumluluk almak, Aile mutluluğunun temininde etkili olan amillerden biri de, eşlerin karşılıklı sorumluluk duygusuna sahip olmasıdır. Kadın ve erkek, müşterek bir yaşamı kabullenmekle, aile kurmadan önce üzerlerine görev olmayan birtakım sorumluluklar aldıklarını bilmelidirler Bu sorumluluklar, kadın ve erkeğin yetenekleri, yetkileri ve özel koşulları dikkate alınarak belirlenir. Geçimi sağlamak, aileyi idare etmek, eşlik görevlerini yapmak, çocukları eğitmek vs. gibi. Bu duygunun varlığı, aile bağının güçlenmesine ve ruhun huzurlu olmasına sebep olur
5. Ahlâk: Ahlâk, insan hayatında önemli ve belirgin bir niteliktir İnsanlara, özellikle de eşe ve çocuklara karşı güzel ahlâklı olmak, insanın kişiliğinde derin bir etki bırakır; toplumu ve aile ortamını sefa ve samimiyetle doldurur Güzel ahlâkın olmayışı da, hayatı karartır ve asabîlik, asık suratlılık, sabırsızlık, bahanecilik vs. gibi olumsuz yan etkilere neden olur, korku, kaygı, kişilik kaybı vs. gibi etkileri beraberinde getirir. Tatlı dillilik, insanlara saygı göstermek, alçak gönüllülük, geniş kalplilik, selâm vermek, hâl hatır sormak ve şefkat göstermek, güzel ahlâklılığın tecellilerinden sayılır
6. İyimserlik, Tarafların birbirine güvenmesi, müşterek hayat için büyük bir sermayedir Nitekim güvensizliğin de hayatta birçok menfi etkisi vardır. Kötümser bir kimse, negatif ve hasta bir ruha sahiptir. Onun ruh sağlığı ve dengesi bozuktur. Kötümserlik sonucu eşine güveni olmayan bir insan, aile hayatının sefa ve huzurundan mahrum kalır. Böyle bir insan, sosyal ilişkilerde de başarılı olamaz. Çünkü başkaları hakkında kötü zan besleyen biri, dostları ve arkadaşlarını kaybeder ve yalnız kalır. İmam Ali (ra) buyuruyor ki, "Bir insana kötümserlik galip gelirse, onunla hiçbir dostu arasında barış ve huzur kalmaz"
7. Rıfk ve müdara, Eşlerin birbirine karşı görevlerinden biri de, rıfk ve müdaradır. Şöyle ki; eşimizin kusurları, eksiklikleri ve hoşlanılmayan davranışları karşısında sert bir tepki göstermemeli ve şiddete başvurmamalıyız, tam tersine, şefkat ve samimiyetle yaklaşmalıyız. Çünkü kadının da, erkeğin de sözlerinde ve davranışlarında karşı tarafın hoşlanmayacağı eksikliklerinin olması doğaldır. Ne var ki müdara etmek, eşimizin kusurları ve eksiklikleri karşısında umursamaz olmamız anlamına gelmez. Müdaranın anlamı, eşimizin kusuru veya eksikliğini gidermeye çalışırken onun kapasitesini göz önünde bulundurmamız, yapabileceğinden fazlasını ondan beklemememiz ve istenmeyen özellikleri karşısında büyük insanlara yakışan bir davranış sergilememizdir
8. İffetli ve namuslu olmak, Günümüz toplumunda bu özellik, genellikle kadınlardan beklenir. Ancak hadislerin bu husustaki bakış açısı daha geniştir. Hadislerde, iffetli olmak, karı kocanın karşılıklı görevlerinden biri ve en üstün ibadet olarak sayılmıştır. Hz Ali'nin (ra) tabiriyle iffet, şehvetler karşısında direnmektir. Bu da hem kadından ve hem de erkekten istenilen bir şeydir. Hadislerde, karı kocaya, birbiri için süslenerek iffetlerini korumada birbirine yardımcı olmaları tavsiye edilmiştir. İffetli olmak; eşin kirli insanlardan korunması, aile bağının güçlenmesi, eşin güvenini kazanmak vs gibi faydaları beraberinde getirir
9. Birbirini anlamak, Ailevî sorunların birçoğunun temelinde eşlerin birbirini anlaması yatmaktadır. Eşinin içinde bulunduğu şartları ve yaşadığı sıkıntıları anlayan bir kimse, onun iyiliklerini daha iyi derk eder ve zahmetlerinin kadrini bilir. Eşini anlamayan bir kimse, onun bütün çabalarını görmezlikten gelir, kusurları ve eksiklerini gözünde büyütür; zahmetlerinin kadrini bilmediği ve onu teşvik etmediği gibi, iğneli ve kinayeli sözleriyle de onu incitir ve yaşama sevincini ondan alır. Gurur ve kibirden kurtulmak, birbirinin ruh hâllerini ve sıkıntılarını bilmek, eşlerin birbirini anlaması yolunda atılacak ilk adımlardır
b) Kocanın görevleri:
1. Aile müdüriyeti, Çünkü o, bedenen daha kuvvetlidir ve aileyi idare etmek için daha güçlüdür. Kadın, tıpkı gül gibidir; gül, yakıcı güneşe, rüzgâra ve kasırgaya dayanamadığı gibi kadın da, ağır ve yıpratıcı sorumluluklara dayanamaz.
İmam Ali (ra), oğlu İmam Müçteba'ya şöyle vasiyet etmiştir "Kadına, şahsî işlerinden fazlasını yükleme. Çünkü o, reyhandır, kahraman değildir"
Erkeğin sorumlulukları, sadece ailenin geçimini sağlamakla sınırlı değildir. Aile fertlerine doğru yolu göstermek, eğitim ve terbiyelerine nezaret etmek, onlara iyiliği emretmek, ahlâkî yönden sapmalarına engel olmak vs erkeğin önemli vazifelerindendir. Dikkat edilmesi gereken husus ise şudur, Erkeğin aile müdüriyetinde başarılı olması, ancak aile fertlerinin gönüllerine taht kurmasıyla mümkündür
2. Ailenin geçimini sağlamak: Evin asıl işlerini idare etmek kadının sorumluluğunda olduğu için, doğal olarak erkek de ailenin geçimini temin etmelidir. Ancak bunu minnetsiz bir şekilde yapmalıdır. Çünkü bu, aile reisliğinden dolayı üzerine düşen bir görevdir.
3. Aileyi rahat yaşatmaya çalışmak, Aile bireyleri, geçimlerinin temininin yanında nispî bir refah içinde yaşayabilmeleri için erkeğin cömertliğine muhtaçtırlar. Bu yönden bir kısma ve kısıtlamayla karşı karşıya kalırlarsa, birçok ruhsal ve bedensel darbeye maruz kalırlar. Ancak aileyi rahat yaşatmak, savurganlık yapmak ve israf etmek anlamına gelmemektedir. Bunun anlamı, cimrilik yapmamak ve erkeğin ekonomik imkânlarına uygun biçimde aileyi refah içinde yaşatmaya çalışmaktır. İmam Rıza (ra) buyuruyor ki "Erkeğin, ailesinin geçimini kısmaması gerekir ki ölümünü arzu etmesinler"
4. Diktatörlükten sakınmak, Erkek, her ne kadar ailenin reisi ise de, emir ve nehiyde bulunmaktan sakınmalıdır; eşinin ve çocuklarının görüşlerini dikkate almalıdır. Kendini beğenmişlik ve yersiz sıkmalar, ailede diktatörlük düzeninin hâkim olmasına sebep olur; sağlıklı aile ilişkilerine ve çocukların doğru biçimde eğitilmesine zarar verir. Bu husus o kadar önemlidir ki Resulullah (s.a.a.) şöyle buyurmuştur: "Mümin, ailesinin yemek istediğini yer. Ama münafık, kendi yemek istediğini ailesine yedirir."
c) Kadının görevleri:
1. Kocasının sırlarını korumak: Kadın, asla kocasının sırlarını ifşa etmemelidir. Aksi hâlde kocasının güvenini kaybeder. Bazı erkeklerin işleri hakkında hanımına fikir danışmamasının bir nedeni de, hanımının sır saklayacağından emin olmaması ve söylediği şeyin ertesi gün ağızdan ağza dolaşmasından korkmasıdır
2. Kocasının işine yersiz yere karışmamak: İnsan, fıtrî olarak özgürlük ve bağımsızlık ister. Bu eğilim, erkeklerde daha güçlüdür. Hanımlar, hayırhahlıklarının her zaman kocalarının yararına olacağını zannetmesinler Bu konu, evlilik hayatında zaman zaman ciddî krizlere yol açabilir. Bu yüzden erkeğin bağımsızlığına zarar vermemeye çalışın.
3. Evi idare etmek, Evi idare etmek ve ev işlerini evirip çevirmek, hukukî olarak kadının sorumluluğunda olmasa da, ahlâkî olarak onun görevlerinden sayılmıştır. Evi idare etmek, oldukça önemli bir iştir. Maalesef yalnızca ev işlerini yapan kadınlar (ev kadınları), kendilerinin ve yaptıkları işin gerçek değerini bilmiyorlar. Gerçek bir ev kadını, önemli bir birimin tüm işlerini tek başına yapan liyakatli bir müdürdür. Hem plânlayıcı, hem uygulayıcıdır. Uluslararası çapta kariyer sahibi olan birçok erkek, bu başarısını "bir ev kadını"nın tedbiri, ahlâkı ve liyakatine borçludur.
4. Ailenin harimini ve değerlerini korumak: Kadının kocası hakkındaki en büyük vazifesi, erkeğin evdeki namusu ve vekili olarak davranışları ve sözleriyle ailenin harimini ve değerlerini korumaktır. Böyle bir kadın, hem kocasının malını korur, israfa ve lükse kaçarak kocasının servetini zayi etmez; hem tehlikeler karşısında aile haysiyetini ve kocasının şerefini korur; hem de tesettüre riayet ederek namahremlere karşı örtünür
Kocanın cinsel ihtiyacını karşılamak, onu övüp teşvik etmek, sevgiyi şarta bağlamamak vs de, riayet edilmesi hâlinde hayatı neşeli ve sefalı kılacak olan diğer hususlardandır.
Kadının kocasına karşı vazifelerinden en birincisi itaattir
“Erkekler kadınlar üzerine hâkimdirler. O sebeple ki Allah onlardan kimini (erkekleri) kiminden (kadından) üstün kılmıştır. Birde (erkekler onların) mallarından infak etmektedirler. İyi kadınlar itaatli olanlardır." (Nisa, 34)
“Şayet ben bir insanın başka bir insana secde etmesini emredecek olsaydım kadına kocasına secde etmesini emrederdim.” (Tirmizi)
Hz. Aişe (ra) anlatıyor: "Resulullah (asm) buyurdular ki:
"Eğer bir kimsenin bir başkasına secde etmesini emretseydim, kadına, kocasına secde etmesini emrederdim ve eğer bir erkek karısına kırmızı bir dağdan siyah bir dağa ve siyah bir dağdan kırmızı bir dağa taş taşımayı emretseydi, uygun olan, kadının bu emri yerine getirmesidir." (Buhari, Müslim)
Kadının eşine karşı olan diğer vazifelerini de yine Peygamber Efendimiz’in (asm) hadis-i şeriflerinden anlıyoruz.
İbn Abbas şöyle anlatıyor: Haysam kabilesinden bir kadın gelip “Ben kocası olmayan bir kadınım, evlenmek istiyorum. Acaba kocanın eşi üzerindeki hakkı nedir?” diye sorunca, Hz. Peygamber (asm) şöyle buyurdu:
• Kocanın eşi üzerindeki hakkından birisi; kocası onu yatağa davet ettiği zaman, o devenin sırtında bile olsa kocasını reddetmemesidir.
• Yine kocanın hakkından birisi de kocanın izni olmaksızın onun evinden herhangi bir şeyi başkasına vermemesidir. Eğer kocasından izin almadan onun evinden başkasına bir şey verirse günahı onun boynuna, sevabı ise kocasına yazılır.
• Kocanın hakkından birisi de, kocanın izni olmaksızın nafile oruç tutmamasıdır. Eğer kocanın izni olmadan nafile oruç tutarsa, boşu boşuna acıkmış ve susamış olur, o oruç kendisinden kabul olunmaz.
• Eğer kocanın izni olmadığı halde kocasının evinden çıkarsa, eve dönünceye veya tevbe edinceye kadar melekler ona lânet okurlar. (Beyhaki)
Kadın kocasına hizmet etmelidir
• Resûlullah Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: Hangi kadın, kocası kendisinden razı olarak ölürse, o kadın Cennet’e girer. (Tirmizî)
Kadın kocasının hoşlanmadığı kimseyi eve sokmamalıdır
• Resûlullah (asm) şöyle buyurmaktadır: Kadın kocasının izni olmadan evine kimsenin girmesine izin veremez.
Kadın yabancı erkeklere bakmamalı ve onlarla konuşmamalıdır
• Ümmü Seleme (ra) şöyle anlatıyor: Hz. Meymûne Resûlullah’ın (asm) yanındayken ben de oradaydım. Tesettürle emrolunduktan sonra İbn-i Ümmü Mektûm oraya gelmişti. Resûlullah (asm) bize hitaben; Ondan sakının yani örtünün buyurdu. Biz; O âmâ değil mi, o bizi göremiyor ve bilemiyor? Deyince Resûlullah (asm) cevaben şöyle buyurdular: Siz de mi âmâsınız? O sizi görmese bile siz onu görüyorsunuz. (Ebû Dâvûd)
Kadın israftan sakınmalıdır
• Hz. Âişe’den (ra) rivayetle Resûlullah (asm) şöyle buyuruyor: Bereket yönünden kadınların en hayırlısı, geçimi (idaresi) en kolay olanıdır. (Beyhâkî)
Erkeğin kadınına karşı borçları nafakadır: Yiyecek, giyecek, mesken temini. Dinimiz bunların asgarî miktarını tayin ederken devrin şartlarını, örfü, kadının geldiği ailenin iktisadî seviyesini göz önünde bulundurmuştur. Nikâh akdi, istihdam(kadını hizmetlenme) akdi değildir. Bu sebeple yemek yapmak, evi süpürmek, çamaşır yıkamak gibi dahili; dükkanda, tarlada çalışmak gibi harici işleri yapmakla mükellef değildir. Kadın, bu çeşit hizmetlerin görülmesi için, masrafı kocası tarafından karşılanmak üzere en az bir hizmetçi tutmak “hakkına sahiptir. Kadın bir kısım ev işlerini yapıyorsa bunu hukukî bir mecburiyet olarak değil, bir iyilik, hoş bir âdet, örf olarak yapar. Bu çeşit işleri yapmak istemese kocası onu zorlayamaz. Bu davranışı sebebiyle kadın günahkâr da olmaz. Ona terettüb eden hukuki vecîbe: Kocasından izin almadan evden ayrılmaması, kocasının istemediklerini eve almaması, çağırdığı takdirde yatağa gelmemesi. (Kütüb-i Sitte)
Peygamber Efendimizin (asm) Hz. Fatıma’ya tavsiyesi:
Ebu'l Verd İbnu Sümâme anlatıyor: "Hz. Ali (ra) İbnu Ağyed'e dedi ki: "Sana kendimden ve Resulullah’ın (asm) kızı Fâtıma’dan (ra) -ki o, babasına, ailesinin en sevgili olanı idi- bahsedeyim mi?''
"Evet, bahsedin!'' dedim. Bunun üzerine:
"Fâtıma (ra) değirmen çevirirdi; elinde yaralar meydana gelirdi. Kırba ile su taşırdı. Bu da boynunda yaralar açtı. Evi süpürüyordu. Üstü başı toz-toprak oldu. (Bu sıralarda) Resûlullah'a bir kısım köleler getirilmişti.. Fâtıma 'ya:
"Babana kadar gidip bir köle istesen!" dedim. Gitti. Aleyhisselâtu vesselâm'ın yanında bazılarının konuşmakta olduklarını gördü ve geri döndü. Ertesi gün Resulullah (asm) Fâtıma'ya gelerek:
"Kızım ihtiyacın ne idi?" diye sordu. Fâtıma sükût edip cevap vermedi. Ben araya girip:
"Ben anlatayım Ey Allah'ın Resülü!'' dedim ve açıkladım: "Fatıma'nın değirmen kullanmaktan elleri yara oldu, kırba ile su taşımaktan da omuzları incindi. Köleler gelince ben kendisine, size uğramasını, sizden bir hizmetçi istemesini ve böylece biraz rahata kavuşmasını söyledim. Bu açıklamam üzerine Resulullah:
"Ey Fatıma, Allah'tan kork, Allah'a olan farzlarını eda et, ailenin işlerini yap. Yatağına girince otuzüç kere sübhanallah, otuzüç kere elhamdülillah, otuzüç kere Allahuekber de. Böylece hepsi yüz yapar. Bu senin için hizmetçiden daha hayırlıdır.." buyurdular. Fatıma (ra):
"Allah'dan ve Allah'ın Resulünden razıyım" dedi. Resulullah (asm) ona hizmetçi vermedi." (Buhari, Müslim)
Bu zikrettiğimiz maddeler İslam adabında kadının eşine karşı vazifeleridir. Bununla beraber kadın eşinin anne ve babasına da hürmet ve saygıda bulunmasının fazileti büyüktür. Çünkü dinimiz büyüklerimize karşı hürmet ve muhabbetti emreder.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum İçin Teşekkürler...