Peygambere Selam Nasıl Getirilir?,Peygamber Efendimize Selam Nasıl Gönderilir?,Peygamber Efendimizin Salavatı,Salatu Selam Sözleri,Salatü Selam Duası,Salavat Nasıl Çekilir,Salavat Nasıl Okunur,Salatü Selam Okunuşu...
Süfyan-ı Sevri hazretleri anlatır:
Kâbeyi tavaf ederken, her adımda salevat okuyan birini gördüm. Ona dedim ki:
- Sen tesbihi ve tehlili bırakıp hep salevat okuyorsun. Her yerde okunacak duâ var. Neden hep salevat okuyorsun?
- Allah seni mağfiret etsin, sen kimsin ki?
- Ben Süfyan-ı Sevriyim.
- Meşhur bir zatsın. Cahil olsaydın hâlimi anlatmazdım. Fakat sen âlim olduğun için anlatmakta fayda olur.
- Anlat bakalım!
- Babamla Beytullaha hacı olmak üzere yola çıkmıştık. Yolda babam hastalandı. Onu tedavi etmek için epey uğraştım. Meşgul olurken babam vefat etti. Baktım, ölünce yüzü karardı. Yüzünü kapattım. Yanında uyuya kalmışım. Rüyamda öyle bir zat gördüm ki, dünyada ondan daha güzel yüzlü hiç kimse görmemiştim. Çok güzel kokuyordu. Babamın yanına geldi. Yüzündeki örtüyü kaldırıp elini babamın yüzüne sürdü. Babamın siyah yüzü nurlandı, bembeyaz oldu. Bu zata kim olduğunu sorunca, (Ben Allahü teâlânın Resulüyüm. Baban, ömrünü boşa harcadı. Fakat bana çok salevat okurdu, vefatından sonra benden yardım istedi. Çok salevat okuyan mümine ben de elbette yardım ederim.) buyurdu.
Uyanınca babamın yüzü rüyada gördüğüm gibi bembeyaz olmuştu.
Bilindiği üzere Efendimiz (asm) Hazretlerinin adı anıldığında duyan her Müslümanın salavat getirmesi ihmal edilmez bir görevi, unutulmaz bir vefa borcudur. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de şöyle buyurulur:
"Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin." (Ahzab, 33/56) veya “tam bir teslimiyetle ona teslim olun.”
Peygambere Allah’ın salât etmesi, rahmet etmek; meleklerin ve bizim salât etmemiz de onun için rahmet duası etmek anlamına gelir. Onun rahmete erişmesi ise, ümmeti olarak bizim rahmete erişmemiz demektir. Çünkü hayatı boyunca görüldüğü gibi, onun bütün kaygısı ümmetinden ibarettir. Bir gece sabaha kadar ümmeti için Rabbine yakardıktan sonra Allah ona Cebrail ile “Biz seni ümmetin hakkında hoşnut edeceğiz ve asla üzmeyeceğiz” şeklinde haber göndermiştir. (Müslim, İman: 346.) İsra Suresi 79. ayette de ona “Övülmüş Makam” adıyla şefaat makamının verileceği müjdelenmiştir ki, bu durum, bizi Allah’ın Resulü ile çok yakın ve sıcak bir ilişki içinde bulunmaya davet etmektedir. İşte salâvat, onunla bizim aramızda bu sıcak ilişkiyi kuran, devam ettiren ve pekiştiren en önemli bir vasıtadır.
O kadar ki, O’nun irşadıyla var oluş hikmetini anlayan her Müslüman’ın üzerine bu salavatın ömründe bir keresi farz, sonrakileri vacip, tekrarlarda ise sünnet olduğu bildirilmiş, salavatın terki ise şefaatten mahrumiyete sebeptir, denmiştir.
İyilik gördüğü kimselere iyilik etme minnettarlığı duyan, hatta bir kahvenin kırk yıl hatırını sayan insanlar, ebedi hayatını kurtarmaya vesile olan Resulüllah’a da (asm) elbette minnettarlık duyacak, adını duyunca büyük bir hürmet ve sevgiyle salavat getirecek, böylece gösterdiği bu bağlılıkla da şefaatine nail olacaktır.
"Ey iman edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin." ayetinin emri gereği olarak ömürde bir defa salavat getirmek farz, sonraları her ilk duyuşta vacip, aynı yerde tekrarlanmalarda ise sünnet olduğu ifade edilmiştir. Anlaşılan odur ki, getirilen salat–ü selamdan hem Rabbimiz, hem de melekleri razı olmakta, ayrıca melekler salavat getirenlere de dua etmekteler. Hadis kitaplarında görüyoruz ki, Efendimizin (asm) Cennet’teki makamının yükselmesine sebep olan salavatı okuyan insana melekler, “Allah da senin makamını yükseltsin!” diye dua etmekte, öteki melekler de bu duaya amin demekteler. Salavat getiremeyene ise, “Allah da senin makamını yükseltmesin!” diye tepki göstermekte, öteki melekler de bu tepkiye amin diyerek iştirak etmekteler.
Demek ki, Efendimizin (asm) adını duyunca salavat getirenler meleklerin hayır duasını alır, getirmeyenler ise bedduasına maruz kalırlar. Ayrıca, Peygamberimiz (asm) de, adını duyduğu halde salavat getirmeyen vefasız ümmetine kırılmakta, bunu da “Burnu sürtülsün!” sitemiyle dile getirmektedir.
Salavatın çeşidi sayılamayacak kadar çoktur. Bunların en meşhurları da namazlarda tahiyyattan sonra okuduğumuz, “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” ile“Sallallahü aleyhi vesellem” salavatlarıdır. Manaları şöyle özetlenebilir:
"Rabbimizin rahmeti, meleklerinin istiğfarı ve bizim de selamımız Efendimiz Hazreti Muhammed ve ailesi üzerine olsun."
Bu konuda Peygamberimiz (asm)'in birçok hadisi bulunmaktadır ki, bunlardan birkaç tanesi şöyledir:
“Kabrimi bayram yerine çevirmeyin. Bana salât ve selâm edin. Çünkü nerede olsanız salât ve selâmınız bana ulaşır.” (Ebû Davud, Menâsik: 97)
“Günlerinizin en üstünü cuma günüdür. O gün bana çok salât ve selâm getirin. Çünkü sizin salât ve selâmlarınız bana sunulur.” “Ey Allah’ın Elçisi,” diye sordular. “Sen ölüp de senden bir iz kalmadıktan sonra salât ve selâmlarımız sana nasıl sunulur?” Peygamberimiz buyurdu ki: “Allah, peygamberlerin cesetlerini çürütmeyi toprağa yasaklamıştır.” (Ebû Davud, Salât: 201)
Übeyy ibni Kâ’b birgün Peygamberimize şöyle sordu:
“Ey Allah’ın Elçisi, ben sana çok salâvat getiriyorum. Duamın ne kadarını salâvata ayırayım?” Peygamberimiz
“Dilediğin kadarını” buyurdu. Übeyy yine sordu:
“Dörtte birini ayırayım mı?” Peygamberimiz yine
“Dilediğin kadarını, ama arttırırsan senin için daha iyi olur.” buyurdu
“Yarısını?”
“Dilediğin kadarını. Ama arttırırsan senin için daha iyi olur.”
“Peki, duamın tamamını salâvata ayırsam?”
“İşte o zaman Allah senin bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını da bağışlar.” (Tirmizî, Kıyamet: 23.)
“Yeryüzünde Allah’ın seyyah melekleri vardır; ümmetimin selâmlarını bana ulaştırırlar.” (Müstedrek, 2:456, no. 3576.)
“Ey Allah’ın Elçisi, sana selâm vermeyi anlıyoruz; peki, nasıl salât edeceğiz?” sorusuna karşılık ise, Peygamberimiz, namazların teşehhüdlerinde okumakta olduğumuz “Allahümme salli, Allahümme bârik” duâlarını öğretmiştir. (Buhârî, Tefsir 33:10; Tirmizî, Tefsir 33:23.)
Bu gibi salavatlar Efendimize has bir dua olduğundan O’na mahsus duayı Rabbimiz reddetmez.
Bu niyetle bizler de özel dualarımıza redde uğramayan salavatla başlar, salavatla bitirirsek iki makbul dua arasına aldığımız duamızın kabul olacağını ümit ederiz.
Okuma ve yazmalarda ise Efendimizin (asm) adı geçince açıkça:
“Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” yahut da “Sallallahü aleyhi ve sellem” demek en güzeli olduğu gibi, yazanların salavatın baş harfleriyle (asm) yahut da (asm) şeklinde işaretlemeleri de salavatı hatırlatmak demektir. Ancak yazıda bu gibi salavat getirme işaretleri çoğalınca okuyanlar bazen zorlanmakta ve maksadının aksine, hürmet için konan işaretler bazen hürmet zedelenmesine de sebep olmaktadır. Böyle bir hürmet eksilmesine sebep olmaktansa işaretleri azaltıp okuyanın irfanına bırakmakta isabet olsa gerektir.
Efendimize getirilen salavat, günahının affına sebep denemez. Çünkü O’nun böyle bir durumu söz konusu değildir. Makamının yükselmesine vesiledir. O yüzden Efendimizin makamını kimse tahmin ve tespit edememektedir. Çünkü her saniye, iyiliğine sebep olduğu ümmetinden nehirler gibi salavat duaları akmakta, böylece yükselmenin hiç durmayıp kıyamete kadar da devam edeceği anlaşılmaktadır.
Sultan Mahmud Gaznevi, Muhammed adındaki hizmetçisine her defasında çok sevdiği bu Muhammed adıyla hitap ettiği halde bir defa da babasının ismiyle hitap eder. Buna üzülen hizmetçi, neden çok sevdiği güzel ismiyle değil de babasının ismiyle çağırdığını sorunca Sultan’dan şu cevabı alır:
"Ben her defa abdestli bulunuyor, o yüce ismi abdestle söylüyordum. Bu defa abdestim yok! O mübarek ismi abdestsiz ağzıma almaktan utandım!"
- Sallallahu aleyhi ve sellem
- Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed
- Allahümme salli ala seyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim
- Allahümme salli ala Muhammedin ve enzilhul'muk'adel'mukarrabe indeke yevmel'kıyameti
- Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin tıbbil'kulubi ve devaiha ve afiyetil, abdani ve şifaiha ve nuril'ebsari ve ziyaiha ve ala alihi ve sahbihi ve sellim
Kıyamet günü bana yakın olacak olan, çok salavat getirendir.
Günde yüz salavat getiren, kıyamette şehitlerle birlikte olur.
Bana salavat getirene, melekler salat eder. Salavatı devamlı yapana, meleklerde sürekli salat eder.
İsteği az olan az, çok olan çok salavat getirsin.
Bana çok salavat okuyanın dertleri biter, günahları affedilir.
İsmim anıldığında, salavat okumayan, zelil olsun.
İsmim anıldığında salavat getirmeyen, cimrilerin en cimrisidir.
Her kim kitabına ismimin yanına salat ve selam yazarsa, ismim kitapta olduğu sürece, melekler ona istiğfar eder. Mübarek ismi duyduğu hâlde gönlü kıpırdamayan salavat tembellerine ithaf olunur.
“Salavat” Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’i (sav) anmak, O’na selam göndermektir.
Aşağıda “salavat” örnekleri bulunmaktadır.
Aleyhisselam
Manası: Allahın selamı, onun üzerine olsun.
Aleyhissalatu vesselam
Manası: Allahın salatu selamı onun üzerine olsun.
SallAllahu aleyhi ve sellem
Manası: Allahu Teala, Ona salatu selam etsin.
Allahumme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed
Manası: Allahım! (peygamberimiz) Hz.Muhammed'e ve aline (evladu iyaline) rahmet eyle.
Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim
Manası: Ey Allahım ! Efendimiz, büyüğümüz Muhammed'e, evladu iyaline, ashabına salatu selam eyle.(Rahmet et, selametlik ver.)
Allahumme salli ala Muhammedin ve enzilhul'muk'adel'mukarrabe indeke yevmel'kıyameti.
Manası: Ey Allah'ım! Hz. Muhammed'e Salatu selam et, ve onu kıyamet gününde sana yakın bir yere(makam-ı Mahmut'a) indir.
Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin tıbbil'kulubi ve devaiha ve afiyetil, abdani ve şifaiha ve nuril'ebsari ve ziyaiha ve ala alihi ve sahbihi ve sellim.
Manası: Ey Allahım ! kalblerin doktoru ve devası, vucutların şifası, gözlerin nuru ve ziyası olan Muhammed'e (S.A.V.) aline ve ashabına salatu selam eyle.
Allahumme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammedin bi'adedi ilmike
Manası: Ey Allahım ! efendimiz Hz. Muhammed'e (S.A.V.) ve efendimiz Hz.Muhammedin (S.A.V.) aline nihayetsiz olan ilminin adedince salatu selam ve bereketler ihsan eyle.
Boş vakitlerimizde Allah'ın isimlerini anmanın ve Peygamberimiz (asm)'e salavat getirmenin fazileti büyüktür.
"Allah ve melekleri Peygambere salât ederler. Ey iman edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin." (Ahzab, 33/56) veya “tam bir teslimiyetle ona teslim olun.”
Peygambere Allah’ın salât etmesi, rahmet etmek; meleklerin ve bizim salât etmemiz de onun için rahmet duası etmek anlamına gelir. Onun rahmete erişmesi ise, ümmeti olarak bizim rahmete erişmemiz demektir. Çünkü hayatı boyunca görüldüğü gibi, onun bütün kaygısı ümmetinden ibarettir. Bir gece sabaha kadar ümmeti için Rabbine yakardıktan sonra Allah ona Cebrail ile “Biz seni ümmetin hakkında hoşnut edeceğiz ve asla üzmeyeceğiz” şeklinde haber göndermiştir. (Müslim, İman: 346.) İsra Suresi 79. ayette de ona “Övülmüş Makam” adıyla şefaat makamının verileceği müjdelenmiştir ki, bu durum, bizi Allah’ın Resulü ile çok yakın ve sıcak bir ilişki içinde bulunmaya davet etmektedir. İşte salâvat, onunla bizim aramızda bu sıcak ilişkiyi kuran, devam ettiren ve pekiştiren en önemli bir vasıtadır.
O kadar ki, O’nun irşadıyla var oluş hikmetini anlayan her Müslüman’ın üzerine bu salavatın ömründe bir keresi farz, sonrakileri vacip, tekrarlarda ise sünnet olduğu bildirilmiş, salavatın terki ise şefaatten mahrumiyete sebeptir, denmiştir.
İyilik gördüğü kimselere iyilik etme minnettarlığı duyan, hatta bir kahvenin kırk yıl hatırını sayan insanlar, ebedi hayatını kurtarmaya vesile olan Resulüllah’a da (asm) elbette minnettarlık duyacak, adını duyunca büyük bir hürmet ve sevgiyle salavat getirecek, böylece gösterdiği bu bağlılıkla da şefaatine nail olacaktır.
"Ey iman edenler, siz de ona salât edin ve tam bir teslimiyetle selâm verin." ayetinin emri gereği olarak ömürde bir defa salavat getirmek farz, sonraları her ilk duyuşta vacip, aynı yerde tekrarlanmalarda ise sünnet olduğu ifade edilmiştir. Anlaşılan odur ki, getirilen salat–ü selamdan hem Rabbimiz, hem de melekleri razı olmakta, ayrıca melekler salavat getirenlere de dua etmekteler. Hadis kitaplarında görüyoruz ki, Efendimizin (asm) Cennet’teki makamının yükselmesine sebep olan salavatı okuyan insana melekler, “Allah da senin makamını yükseltsin!” diye dua etmekte, öteki melekler de bu duaya amin demekteler. Salavat getiremeyene ise, “Allah da senin makamını yükseltmesin!” diye tepki göstermekte, öteki melekler de bu tepkiye amin diyerek iştirak etmekteler.
Demek ki, Efendimizin (asm) adını duyunca salavat getirenler meleklerin hayır duasını alır, getirmeyenler ise bedduasına maruz kalırlar. Ayrıca, Peygamberimiz (asm) de, adını duyduğu halde salavat getirmeyen vefasız ümmetine kırılmakta, bunu da “Burnu sürtülsün!” sitemiyle dile getirmektedir.
Salavatın çeşidi sayılamayacak kadar çoktur. Bunların en meşhurları da namazlarda tahiyyattan sonra okuduğumuz, “Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” ile“Sallallahü aleyhi vesellem” salavatlarıdır. Manaları şöyle özetlenebilir:
"Rabbimizin rahmeti, meleklerinin istiğfarı ve bizim de selamımız Efendimiz Hazreti Muhammed ve ailesi üzerine olsun."
Bu konuda Peygamberimiz (asm)'in birçok hadisi bulunmaktadır ki, bunlardan birkaç tanesi şöyledir:
“Kabrimi bayram yerine çevirmeyin. Bana salât ve selâm edin. Çünkü nerede olsanız salât ve selâmınız bana ulaşır.” (Ebû Davud, Menâsik: 97)
“Günlerinizin en üstünü cuma günüdür. O gün bana çok salât ve selâm getirin. Çünkü sizin salât ve selâmlarınız bana sunulur.” “Ey Allah’ın Elçisi,” diye sordular. “Sen ölüp de senden bir iz kalmadıktan sonra salât ve selâmlarımız sana nasıl sunulur?” Peygamberimiz buyurdu ki: “Allah, peygamberlerin cesetlerini çürütmeyi toprağa yasaklamıştır.” (Ebû Davud, Salât: 201)
Übeyy ibni Kâ’b birgün Peygamberimize şöyle sordu:
“Ey Allah’ın Elçisi, ben sana çok salâvat getiriyorum. Duamın ne kadarını salâvata ayırayım?” Peygamberimiz
“Dilediğin kadarını” buyurdu. Übeyy yine sordu:
“Dörtte birini ayırayım mı?” Peygamberimiz yine
“Dilediğin kadarını, ama arttırırsan senin için daha iyi olur.” buyurdu
“Yarısını?”
“Dilediğin kadarını. Ama arttırırsan senin için daha iyi olur.”
“Peki, duamın tamamını salâvata ayırsam?”
“İşte o zaman Allah senin bütün sıkıntılarını giderir ve günahlarını da bağışlar.” (Tirmizî, Kıyamet: 23.)
“Yeryüzünde Allah’ın seyyah melekleri vardır; ümmetimin selâmlarını bana ulaştırırlar.” (Müstedrek, 2:456, no. 3576.)
“Ey Allah’ın Elçisi, sana selâm vermeyi anlıyoruz; peki, nasıl salât edeceğiz?” sorusuna karşılık ise, Peygamberimiz, namazların teşehhüdlerinde okumakta olduğumuz “Allahümme salli, Allahümme bârik” duâlarını öğretmiştir. (Buhârî, Tefsir 33:10; Tirmizî, Tefsir 33:23.)
Bu gibi salavatlar Efendimize has bir dua olduğundan O’na mahsus duayı Rabbimiz reddetmez.
Bu niyetle bizler de özel dualarımıza redde uğramayan salavatla başlar, salavatla bitirirsek iki makbul dua arasına aldığımız duamızın kabul olacağını ümit ederiz.
Okuma ve yazmalarda ise Efendimizin (asm) adı geçince açıkça:
“Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed” yahut da “Sallallahü aleyhi ve sellem” demek en güzeli olduğu gibi, yazanların salavatın baş harfleriyle (asm) yahut da (asm) şeklinde işaretlemeleri de salavatı hatırlatmak demektir. Ancak yazıda bu gibi salavat getirme işaretleri çoğalınca okuyanlar bazen zorlanmakta ve maksadının aksine, hürmet için konan işaretler bazen hürmet zedelenmesine de sebep olmaktadır. Böyle bir hürmet eksilmesine sebep olmaktansa işaretleri azaltıp okuyanın irfanına bırakmakta isabet olsa gerektir.
Efendimize getirilen salavat, günahının affına sebep denemez. Çünkü O’nun böyle bir durumu söz konusu değildir. Makamının yükselmesine vesiledir. O yüzden Efendimizin makamını kimse tahmin ve tespit edememektedir. Çünkü her saniye, iyiliğine sebep olduğu ümmetinden nehirler gibi salavat duaları akmakta, böylece yükselmenin hiç durmayıp kıyamete kadar da devam edeceği anlaşılmaktadır.
Sultan Mahmud Gaznevi, Muhammed adındaki hizmetçisine her defasında çok sevdiği bu Muhammed adıyla hitap ettiği halde bir defa da babasının ismiyle hitap eder. Buna üzülen hizmetçi, neden çok sevdiği güzel ismiyle değil de babasının ismiyle çağırdığını sorunca Sultan’dan şu cevabı alır:
"Ben her defa abdestli bulunuyor, o yüce ismi abdestle söylüyordum. Bu defa abdestim yok! O mübarek ismi abdestsiz ağzıma almaktan utandım!"
Salavat örnekleri nelerdir?
- Aleyhisselam- Sallallahu aleyhi ve sellem
- Allahümme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed
- Allahümme salli ala seyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim
- Allahümme salli ala Muhammedin ve enzilhul'muk'adel'mukarrabe indeke yevmel'kıyameti
- Allahümme salli ala seyyidina Muhammedin tıbbil'kulubi ve devaiha ve afiyetil, abdani ve şifaiha ve nuril'ebsari ve ziyaiha ve ala alihi ve sahbihi ve sellim
Salavat hakkındaki hadislerden örnekler:
Şefaatime layık olacak olan, bana çok salavat okuyandır.Kıyamet günü bana yakın olacak olan, çok salavat getirendir.
Günde yüz salavat getiren, kıyamette şehitlerle birlikte olur.
Bana salavat getirene, melekler salat eder. Salavatı devamlı yapana, meleklerde sürekli salat eder.
İsteği az olan az, çok olan çok salavat getirsin.
Bana çok salavat okuyanın dertleri biter, günahları affedilir.
İsmim anıldığında, salavat okumayan, zelil olsun.
İsmim anıldığında salavat getirmeyen, cimrilerin en cimrisidir.
Her kim kitabına ismimin yanına salat ve selam yazarsa, ismim kitapta olduğu sürece, melekler ona istiğfar eder. Mübarek ismi duyduğu hâlde gönlü kıpırdamayan salavat tembellerine ithaf olunur.
“Salavat” Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’i (sav) anmak, O’na selam göndermektir.
Aşağıda “salavat” örnekleri bulunmaktadır.
Aleyhisselam
Manası: Allahın selamı, onun üzerine olsun.
Aleyhissalatu vesselam
Manası: Allahın salatu selamı onun üzerine olsun.
SallAllahu aleyhi ve sellem
Manası: Allahu Teala, Ona salatu selam etsin.
Allahumme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed
Manası: Allahım! (peygamberimiz) Hz.Muhammed'e ve aline (evladu iyaline) rahmet eyle.
Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim
Manası: Ey Allahım ! Efendimiz, büyüğümüz Muhammed'e, evladu iyaline, ashabına salatu selam eyle.(Rahmet et, selametlik ver.)
Allahumme salli ala Muhammedin ve enzilhul'muk'adel'mukarrabe indeke yevmel'kıyameti.
Manası: Ey Allah'ım! Hz. Muhammed'e Salatu selam et, ve onu kıyamet gününde sana yakın bir yere(makam-ı Mahmut'a) indir.
Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin tıbbil'kulubi ve devaiha ve afiyetil, abdani ve şifaiha ve nuril'ebsari ve ziyaiha ve ala alihi ve sahbihi ve sellim.
Manası: Ey Allahım ! kalblerin doktoru ve devası, vucutların şifası, gözlerin nuru ve ziyası olan Muhammed'e (S.A.V.) aline ve ashabına salatu selam eyle.
Allahumme salli ve sellim ve barik ala seyyidina Muhammedin ve ala ali seyyidina Muhammedin bi'adedi ilmike
Manası: Ey Allahım ! efendimiz Hz. Muhammed'e (S.A.V.) ve efendimiz Hz.Muhammedin (S.A.V.) aline nihayetsiz olan ilminin adedince salatu selam ve bereketler ihsan eyle.
Boş vakitlerimizde Allah'ın isimlerini anmanın ve Peygamberimiz (asm)'e salavat getirmenin fazileti büyüktür.
Salevat, salât kelimesinin çoğuludur. Salât, duâ demektir. Peygamber efendimiz için yapılan duâlara salevat getirmek denir. Kur'an-ı kerimde, (Allah ve melekleri, Resule salât ediyor. Ey iman edenler, siz de salât edin) buyuruluyor. (Ahzab 56) Hadis-i şerifte de, (Bana bir salat getirene, Allah ve melekleri 70 salât getirir.) buyuruldu. (İ.Ahmed) Allahın salât etmesi rahmet, meleklerinki duâ, müminlerinki ise Onun şefaatini taleptir.
İbni Abidin hazretleri, (Her müslümanın ömründe bir defa salevat getirmesi farz, Resulullahın ismini her söyleyince, işitince, okuyunca, yazınca, bir defa söylemesi vacip, tekrar etmesi müstehaptır) buyuruyor. (R.Muhtar)
Salevat kısaca, Allahümme salli ala Muhammed ve ala ali Muhammed demektir. Peygamber efendimizin ismi anılınca, aleyhisselam veya aleyhissalatü vesselam yahut sallallahü aleyhi ve sellem demekle de peygamber efendimize duâ edilmiş, salevat getirilmiş olur.
Namazda Ettehiyyatüden sonra okuduğumuz Salli Barikler de salevattır. Salevat-ı şerife okumanın fazileti büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.) [Tirmizî]
(Kıyamette bana en yakın olan, en çok salevat getirendir.) [Tirmizî]
(Sabah-akşam on salevat getiren, kıyamette şefaatime kavuşur.) [Taberânî]
(Cuma günleri bana 80 salevat okuyanın 80 yıllık günahı affolur.) [Şir’a]
(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.) [Beyhekî]
(Günde yüz salevat okuyan, kıyamette şehitlerle beraber olur.) [Taberânî]
(Günde bin salevat okuyan, cennetteki yerini görmeden ölmez.) [İbni Şahin]
(Duâ perdelidir. Bana salevat getirilince, perdeler yırtılır, duâ kabul olur.) [Taberânî]
(Bana çok salevat getirenin dertleri gider, günahları affolur.) [Tirmizî]
(Söyleyeceğini unutan, hatırlamak için bana salât-ü selam getirsin!) [İbni Sünni]
(Bana bir salevat getirene Allahü teâlâ, on rahmet ihsan eder, on günahını yok eder ve derecesini on kat yükseltir.) [Nesâî]
(İsmim anılınca, bana salevat getirmeyen, zelil olsun!) [Tirmizî]
(İsmim anılınca, salevat okumayan, cimrilerin cimrisidir.) [Tirmizî]
(Salevat sizin için zekâttır.) [İ.Hibban][Burada zekât, temizlik, günahların affıdır.]
Peygamber efendimiz, (Cuma günleri bana çok salevat okuyun! Bunlar, bana bildirilir)buyurdu. Öldükten sonra da bildirilir mi denilince buyurdu ki: (Toprak, peygamberlerin vücudunu çürütmez. Bir mümin salevat okuyunca, bir melek bana haber verir, "Falan oğlu filan, sana selam söyledi" der.) [İbni Mace]
(Bana salevat okuyana, melekler salât okur. Salevata devam edene, melekler de ona salât okumaya devam eder. Artık isteyen az, isteyen çok salevat okusun!) [İ.Mace]
Bir kitap yazmaya veya va’za başlarken Allahü teâlâya hamd ve Resûlüne salevât getirmelidir. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Kim, kitabına ismimi yazdıktan sonra, bana salât ve selam da yazarsa, ismim o kitapta kaldığı müddetçe, melaike, o kimse için istiğfar eder.) [Taberânî]
(Beni sözünüzün başında, ortasında ve sonunda anın!) [İ.Neccâr]
(Allahı zikretmeden ve Resûlüne salevât getirmeden, toplanıp dağılmak, leşten
dağılmak gibidir.) [İ.Ahmed]
İbni Abidin hazretleri, (Her müslümanın ömründe bir defa salevat getirmesi farz, Resulullahın ismini her söyleyince, işitince, okuyunca, yazınca, bir defa söylemesi vacip, tekrar etmesi müstehaptır) buyuruyor. (R.Muhtar)
Salevat kısaca, Allahümme salli ala Muhammed ve ala ali Muhammed demektir. Peygamber efendimizin ismi anılınca, aleyhisselam veya aleyhissalatü vesselam yahut sallallahü aleyhi ve sellem demekle de peygamber efendimize duâ edilmiş, salevat getirilmiş olur.
Namazda Ettehiyyatüden sonra okuduğumuz Salli Barikler de salevattır. Salevat-ı şerife okumanın fazileti büyüktür. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Şefaatime en layık olan, bana en çok salevat okuyandır.) [Tirmizî]
(Kıyamette bana en yakın olan, en çok salevat getirendir.) [Tirmizî]
(Sabah-akşam on salevat getiren, kıyamette şefaatime kavuşur.) [Taberânî]
(Cuma günleri bana 80 salevat okuyanın 80 yıllık günahı affolur.) [Şir’a]
(Cuma günü ve gecesi çok salevat getirene şefaat ederim.) [Beyhekî]
(Günde yüz salevat okuyan, kıyamette şehitlerle beraber olur.) [Taberânî]
(Günde bin salevat okuyan, cennetteki yerini görmeden ölmez.) [İbni Şahin]
(Duâ perdelidir. Bana salevat getirilince, perdeler yırtılır, duâ kabul olur.) [Taberânî]
(Bana çok salevat getirenin dertleri gider, günahları affolur.) [Tirmizî]
(Söyleyeceğini unutan, hatırlamak için bana salât-ü selam getirsin!) [İbni Sünni]
(Bana bir salevat getirene Allahü teâlâ, on rahmet ihsan eder, on günahını yok eder ve derecesini on kat yükseltir.) [Nesâî]
(İsmim anılınca, bana salevat getirmeyen, zelil olsun!) [Tirmizî]
(İsmim anılınca, salevat okumayan, cimrilerin cimrisidir.) [Tirmizî]
(Salevat sizin için zekâttır.) [İ.Hibban][Burada zekât, temizlik, günahların affıdır.]
Peygamber efendimiz, (Cuma günleri bana çok salevat okuyun! Bunlar, bana bildirilir)buyurdu. Öldükten sonra da bildirilir mi denilince buyurdu ki: (Toprak, peygamberlerin vücudunu çürütmez. Bir mümin salevat okuyunca, bir melek bana haber verir, "Falan oğlu filan, sana selam söyledi" der.) [İbni Mace]
(Bana salevat okuyana, melekler salât okur. Salevata devam edene, melekler de ona salât okumaya devam eder. Artık isteyen az, isteyen çok salevat okusun!) [İ.Mace]
Bir kitap yazmaya veya va’za başlarken Allahü teâlâya hamd ve Resûlüne salevât getirmelidir. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:
(Kim, kitabına ismimi yazdıktan sonra, bana salât ve selam da yazarsa, ismim o kitapta kaldığı müddetçe, melaike, o kimse için istiğfar eder.) [Taberânî]
(Beni sözünüzün başında, ortasında ve sonunda anın!) [İ.Neccâr]
(Allahı zikretmeden ve Resûlüne salevât getirmeden, toplanıp dağılmak, leşten
dağılmak gibidir.) [İ.Ahmed]
Süfyan-ı Sevri hazretleri anlatır:
Kâbeyi tavaf ederken, her adımda salevat okuyan birini gördüm. Ona dedim ki:
- Sen tesbihi ve tehlili bırakıp hep salevat okuyorsun. Her yerde okunacak duâ var. Neden hep salevat okuyorsun?
- Allah seni mağfiret etsin, sen kimsin ki?
- Ben Süfyan-ı Sevriyim.
- Meşhur bir zatsın. Cahil olsaydın hâlimi anlatmazdım. Fakat sen âlim olduğun için anlatmakta fayda olur.
- Anlat bakalım!
- Babamla Beytullaha hacı olmak üzere yola çıkmıştık. Yolda babam hastalandı. Onu tedavi etmek için epey uğraştım. Meşgul olurken babam vefat etti. Baktım, ölünce yüzü karardı. Yüzünü kapattım. Yanında uyuya kalmışım. Rüyamda öyle bir zat gördüm ki, dünyada ondan daha güzel yüzlü hiç kimse görmemiştim. Çok güzel kokuyordu. Babamın yanına geldi. Yüzündeki örtüyü kaldırıp elini babamın yüzüne sürdü. Babamın siyah yüzü nurlandı, bembeyaz oldu. Bu zata kim olduğunu sorunca, (Ben Allahü teâlânın Resulüyüm. Baban, ömrünü boşa harcadı. Fakat bana çok salevat okurdu, vefatından sonra benden yardım istedi. Çok salevat okuyan mümine ben de elbette yardım ederim.) buyurdu.
Uyanınca babamın yüzü rüyada gördüğüm gibi bembeyaz olmuştu.
İşte bu yüzden her yerde Peygamberimize çok salevat okuyorum.
Sıkıntılı anlarda İnşirah sûresi, Ayetü'l-Kürsi, Felak ve Nas sûrelerini okumalıyız.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum İçin Teşekkürler...