Son zamanlarda sıkça sorduğunuz sorulardan biride Kur'an-ı Kerim'i Arapçasından okumak mı yoksa mealinden okumak mı daha iyidir?..
Aşağıda paylaşmış olduğumuz makalede kuranın arapça okunması ile ilgili ayetlerden tutunda,kuranı arapça okumak niçin önemlidir?,kuranı arapça okumak farzmı gibi soruların tüm cevaplarını bulacasınız!.. Ayrıca kuranı kerimi arapça okumanın fazileti ve kuranı kerimi türkçe okumak sevap mı sorularınında yanıtını almış olacaksınız!..
Lakin Kuran'ı aslından okumak ile mealinden okumak arasında fark vardır. Asıl olan Kuran okumayı aslından öğrenmek ve manasını anlamak içinde mealden okumaktır. Ancak hiçbir Kuran meali aslının yerini tutmayacağından, namazda Kuran yerine okunmaz. Namazımızda mutlaka Kuran-ı Kerimi aslından okumalıyız. Allah kelamı olan, Arapça olandır.
Bizi yaratan Allah, Kuran-ı Kerimi Arapça olarak bize göndermiş. Elbetteki manasını öğrenmek için Türkçe, İngilizce gibi mealleri okumamız gerekir. Ancak namaz ibadetinde okuduğumuzda mutlaka aslından, orjinalini okumalıyız. Çünkü onun aslı Arapça’dır. Allah Kuran'ı Arapça olarak indirmiştir. Tercümesi Kur'an yerine geçemez.
Örnek verme gerekirse, bir toğumun özünü bozarak parçalara bölüp, sonra da toprağa eksek o toğum yerden bitmeyecek topakta çürüyüp gidecektir. Çünkü özellikleri kaybolmuş olacak. Bunun gibi Kur'an ayetleri, kelimeleri ve harfleri birer tohum gibidir; başka dillere çevrilince özelliğini kaybedeceği için Kur'an olmayacaktır.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Bunlar Kur’an üzerinde akıl yormazlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi vardır?” (Muhammed, 47/24)
“And olsun ki, biz Kur’an’ı, üzerinde düşünülsün diye kolaylaştırdık; ama hani düşünen?” (Kamer, 54/17, 22, 32 ve 40)“
Müslümanlar Kur’an üzerinde düşünmeyi asırlarca unuttular. Kur’an üzerinde akıl yorma gereği unutulunca o, ulaşılamaz, erişilemez bir kutsal sayıldı ve onu anlayamayacağımız şeklinde bir kanaat oluştu. Sonra eskilerin her şeyi hallettiği savunuldu ve yeniliklere kapılar kapandı. Nihayet Kur’an, sevap kazanmak için okunan bir kitap haline dönüştü.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Bu Kuran, gerçekten en doğruya ve en sağlama ulaştırır.” (İsrâ, 17/9)
Kur’an, gerçekten en doğru ve en sağlam olana ulaştırır. Fakat o, anlamak için değil de sadece sevap olsun diye okunursa onunla bir yere ulaşılamaz. Böyle bir şey, tıpkı kaliteli bir balın, sırf görüntüsü ve kokusu ile yetinmeye benzer. Yenmeyen balın vücuda ne faydası olur! Müslümanlar asırlardır böyle yapmışlar ve Kur’an ile yeterince beslelenememişlerdir. Geleneksel kültür kalıpları ile hurafeler iç içe girmiş, halkı hurafeler sarmıştır.
Kur’an okumada asıl maksat onu okumuş olmak değil; onu anlamak, düşünmek ve ona göre davranmaktır.
Abdullah İbn Mes’ûd şöyle demiştir: “Kur’an, ona uyulsun diye indirildi; ama insanlar tuttu, onu okumayı ibadet saydılar.”
Kuran-ı Kerim Sadece Arapça mı Okunmalı? |
Kuran’ı okumakta dinlemekte ibadettir. Fakat ikisi de okunan Kuran’ın anlaşılmasına bağlıdır. Anlaşılmadan salt okumanın veya dinlemenin kişiye yararlı olacağını gösteren hiçbir kanıt bulunmamaktadır. Zira Allah Teâlâ birçok ayette Kur’an’ın anlaşılması ve yaşanması için nâzil olduğunu bildirmiştir. Kuran’ı okumakta veya dinlemekte amaç bu olmalıdır. Hal böyle olunca bizzat okumanın anlamaya daha yakın olduğu bir gerçektir.
Lakin Kuran'ı aslından okumak ile mealinden okumak arasında fark vardır. Asıl olan Kuran okumayı aslından öğrenmek ve manasını anlamak içinde mealden okumaktır. Ancak hiçbir Kuran meali aslının yerini tutmayacağından, namazda Kuran yerine okunmaz. Namazımızda mutlaka Kuran-ı Kerimi aslından okumalıyız. Allah kelamı olan, Arapça olandır.
Bizi yaratan Allah, Kuran-ı Kerimi Arapça olarak bize göndermiş. Elbetteki manasını öğrenmek için Türkçe, İngilizce gibi mealleri okumamız gerekir. Ancak namaz ibadetinde okuduğumuzda mutlaka aslından, orjinalini okumalıyız. Çünkü onun aslı Arapça’dır. Allah Kuran'ı Arapça olarak indirmiştir. Tercümesi Kur'an yerine geçemez.
Örnek verme gerekirse, bir toğumun özünü bozarak parçalara bölüp, sonra da toprağa eksek o toğum yerden bitmeyecek topakta çürüyüp gidecektir. Çünkü özellikleri kaybolmuş olacak. Bunun gibi Kur'an ayetleri, kelimeleri ve harfleri birer tohum gibidir; başka dillere çevrilince özelliğini kaybedeceği için Kur'an olmayacaktır.
Allah Teâlâ şöyle buyurmuştur: “Bunlar Kur’an üzerinde akıl yormazlar mı? Yoksa kalpleri üzerinde kilitler mi vardır?” (Muhammed, 47/24)
“And olsun ki, biz Kur’an’ı, üzerinde düşünülsün diye kolaylaştırdık; ama hani düşünen?” (Kamer, 54/17, 22, 32 ve 40)“
Müslümanlar Kur’an üzerinde düşünmeyi asırlarca unuttular. Kur’an üzerinde akıl yorma gereği unutulunca o, ulaşılamaz, erişilemez bir kutsal sayıldı ve onu anlayamayacağımız şeklinde bir kanaat oluştu. Sonra eskilerin her şeyi hallettiği savunuldu ve yeniliklere kapılar kapandı. Nihayet Kur’an, sevap kazanmak için okunan bir kitap haline dönüştü.
Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Bu Kuran, gerçekten en doğruya ve en sağlama ulaştırır.” (İsrâ, 17/9)
Kur’an, gerçekten en doğru ve en sağlam olana ulaştırır. Fakat o, anlamak için değil de sadece sevap olsun diye okunursa onunla bir yere ulaşılamaz. Böyle bir şey, tıpkı kaliteli bir balın, sırf görüntüsü ve kokusu ile yetinmeye benzer. Yenmeyen balın vücuda ne faydası olur! Müslümanlar asırlardır böyle yapmışlar ve Kur’an ile yeterince beslelenememişlerdir. Geleneksel kültür kalıpları ile hurafeler iç içe girmiş, halkı hurafeler sarmıştır.
Kur’an okumada asıl maksat onu okumuş olmak değil; onu anlamak, düşünmek ve ona göre davranmaktır.
Abdullah İbn Mes’ûd şöyle demiştir: “Kur’an, ona uyulsun diye indirildi; ama insanlar tuttu, onu okumayı ibadet saydılar.”
"Kuran-ı Kerimin Manasını anlamıyoruz" düşüncesine gelince, ister aslıyla isterse mealleriyle Kuran'ın manasını anlamak ve onun hükümleriyle yaşamak, her Müslümanın görevidir. Zaten Kuran anlaşılmak ve yaşanmak için gönderilmiştir. İngilizce bir kitabı bile anlamak için İngilizce öğrenen bir Müslümanın, Kuran'ı anlamak için neden Arapça öğrenmediğini de bir düşünmek gerekir.
Ayrıca biz anlamasak da onun bize faydası vardır. Örneğin, dili tad alma özelliğini kaybetmiş bir insan yediği yemek ve gıdalardan faydalanamayacak mıdır? Dili tad almasa da yediği gıdalar gerekli organlarına gidecektir. Kuran okumak da bunun gibidir. Aklı Kuran'ın manasını anlamayan bir insan, onu ruhunun midesine atınca, aklı anlamasa da ruhunun diğer özellikleri onun manalarını alacaktır.
Ayrıca biz anlamasak da onun bize faydası vardır. Örneğin, dili tad alma özelliğini kaybetmiş bir insan yediği yemek ve gıdalardan faydalanamayacak mıdır? Dili tad almasa da yediği gıdalar gerekli organlarına gidecektir. Kuran okumak da bunun gibidir. Aklı Kuran'ın manasını anlamayan bir insan, onu ruhunun midesine atınca, aklı anlamasa da ruhunun diğer özellikleri onun manalarını alacaktır.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum İçin Teşekkürler...