Bu gün sizlerle paylaşacağımız bu yazıda;hz osman ölümü nasıl olmuştur?,hz osman özellikleri nelerdi?,hz osman hayası ve hz osmanın hayatı nasıldı?,hz. osman kimdir?,hz osmanı kim öldürdü?,hz osman şehadeti,osman bin affan eş hz osman'ın sözleri,hz osman halifelik dönemi nasıldı?.. sorularının cevaplarını bulabilirsiniz.
Hazreti Osman (ra) Künyesi: Ebû Abdullah,
Hazreti Osman’ın Hayatı
Dört Büyük Halife’nin üçüncüsü olan Hazreti Osman (ra) 644 yılından 656’daki refahatına kadar, 12 yıl boyunca, halifelik görevini en güzel bir şekilde icra etmiştir;
Cenneti müjdeliyordu;
Peygamber efendimiz, bu durumu gördükçe üzülüyordu. Kuyuyu satın alıp, Müslümanlara sebil edecek kimsenin, Cennette karşılığını kat kat alacağını müjdeliyor, açıkça Cenneti va'dediyorlardı.
Hazreti Osman’ın Ölümü
Hazreti Osman, yumuşak huyluluğun dan ve saflığından faydalanan bazı münafıklar evini ablukaya aldı.Bu sırada haberi alan Hazreti Ali oğulları Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin’i koruma olarak Hazreti Osman’ın yanına gönderdi. Zalim ve cahil İsyancılar buna rağmen Kuran ı Kerim okumakta olan Hazreti Osman’ı şehit ettiler.
1. Bu olayla ilk kez bir halife isyan sonucu öldürülmüş oldu.
2. Bu yapılan zulüm ve fitne ile Müslümanlar arasında görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır.
Hz. Osman'ın Hayatı |
Meleklerin bile hayâ ettiği halîfe:Hz. OSMAN
Hazreti Osman (ra) Künyesi: Ebû Abdullah,
Dünyaya teşrifleri:580,
Ölümü: 17 Temmuz 656, Değerli
Nesebleri: Ümeyyeoğulları
Hazreti Osman’nın Özellikleri
Hazreti Osman’nın Özellikleri
- Hazreti Osman 3. halifedir.
- Hazreti Osman dört halifenin en zenginidir.
- Peygamberimizin evli olduğu kızı hakkın rahmetine kavuşunca bir diğer kızıyla evlenmiştir.
- Hazreti Osman zamanında Muaviye tarafından ilk İslam donanması kuruldu. Donanmanın ilk hedefi Kıbrıs adası olmuştur.
Hz. Osman, Müslüman olmadan önce ticâretle uğraşırdı. Zengin bir tüccârdı. Cemiyette, sevilen, sayılan bir kimseydi. İ'tibârı yüksek idi. Hz. Ebû Bekir'in de arkadaşı, yakın dostu idi. Önemli işlerinde ona danışır, onun fikrini alırdı. Câhiliye devrinin pisliklerine bulaşmadı.
Hazreti Osman’ın Hayatı
Dört Büyük Halife’nin üçüncüsü olan Hazreti Osman (ra) 644 yılından 656’daki refahatına kadar, 12 yıl boyunca, halifelik görevini en güzel bir şekilde icra etmiştir;
Dört Büyük Halife’den en uzun süre halifelik yapan Hazreti Osman (ra) olmuştur. Hazreti Osman İslam’a teslim olan ilk sahabilerdendir. Aynı zamanda peygamberi efendimizin muhterem damadırdır. Peygamber efendimizin kızlarında Rukiyye annemiz ile evlenmiş ve Hazreti Rükiye’nin vefat etmesinden sonra efendimizin bir başka kızı olan Ümmü Gülsüm ile evlenmiştir.
Hazreti Ümmü Gülsüm’de Rükiye annemiz gibi Hazreti Osman’dan önce hakkın rahmetine kavuşmuştur. Peygamberin ilk damadı olması ve iki kızıyla evlenmiş olması hasebiyle kendisine ‘Zi’n-Nureyn’ yani “iki nur sahibi” olarak da anılır.
Habeşistan’a hicret eden sahabiler arasında olan Hazreti Osman Mekke’ye geri dönmüştür.Daha sonra Medine’ye hicret kararının alınmasından sonra da Medine’ye hicret etmiştir. Hazreti Osman Bedir Savaşı hariç peygamberin hayatta olduğu sürede yapılan bütün savaşlara iştirak etmiştir. Veda Haccı’nda da peygamberin yanında yer almıştır. Peygamber efendimizin vefatından sonra halife seçilen Hazreti Ebu Bekir’e bey’at etmiştir. Ridde Savaşları sırasında Hazreti Ebu Bekir’in danışmanı olarak görev yapmış ve Medine’de kalmıştır. Daha sonra Hazreti Ebu Bekir’in Hazreti Ömer’i bir sonraki halife olarak tayin eden belgesini kaleme alan da Hazreti Osman’dır. Hazreti Ömer’in hilafeti sırasında Ömer’de danışmanlık yapmış ve Medine’de kalmıştır.
Hazreti Ömer kendisinden sonra aralarından bir sonraki halifenin seçileceği bir şura kurulmasını istemiştir. Hazreti Ömer’den sonra kimin halife olacağı tartışması sırasında arabulucu Hz.Abdurrahman bin Avf’ın, başkalarının görüşlerini de alarak kendisini Hazreti Osman’ı seçmesiyle Hazreti Osman halife olmuş, kendisiyle birlikte halife olabileceği düşünülen Hazreti Ali de kendisine bey’at etmiştir. Halife olduğu dönemde İslam devletinin sınırları bir hayli genişlemiştir.
Habeşistan’a hicret eden sahabiler arasında olan Hazreti Osman Mekke’ye geri dönmüştür.Daha sonra Medine’ye hicret kararının alınmasından sonra da Medine’ye hicret etmiştir. Hazreti Osman Bedir Savaşı hariç peygamberin hayatta olduğu sürede yapılan bütün savaşlara iştirak etmiştir. Veda Haccı’nda da peygamberin yanında yer almıştır. Peygamber efendimizin vefatından sonra halife seçilen Hazreti Ebu Bekir’e bey’at etmiştir. Ridde Savaşları sırasında Hazreti Ebu Bekir’in danışmanı olarak görev yapmış ve Medine’de kalmıştır. Daha sonra Hazreti Ebu Bekir’in Hazreti Ömer’i bir sonraki halife olarak tayin eden belgesini kaleme alan da Hazreti Osman’dır. Hazreti Ömer’in hilafeti sırasında Ömer’de danışmanlık yapmış ve Medine’de kalmıştır.
Hazreti Ömer kendisinden sonra aralarından bir sonraki halifenin seçileceği bir şura kurulmasını istemiştir. Hazreti Ömer’den sonra kimin halife olacağı tartışması sırasında arabulucu Hz.Abdurrahman bin Avf’ın, başkalarının görüşlerini de alarak kendisini Hazreti Osman’ı seçmesiyle Hazreti Osman halife olmuş, kendisiyle birlikte halife olabileceği düşünülen Hazreti Ali de kendisine bey’at etmiştir. Halife olduğu dönemde İslam devletinin sınırları bir hayli genişlemiştir.
Hazreti Osman döneminde büyük bir bir donanma kurulmuş, birçok ekonomik reform gerçekleştirilmiştir. ilk İslam parası da Hazreti Osman zamanında basılmıştır; Bu paranın üzerine Bismillah basılmış İran dirhemleri idi. İlk İslam devleti dirhemi daha sonraları Emeviler döneminde basılmıştır. Ayrıca Kabe ve Mescid-i Nebevi de Hz.Osman zamanında genişletilmiştir.
Hazreti Osman’ın yaptığı en önemli iş Kuran ı Kerim’in musaf yani bir kitap haline getirerek çoğaltılmasıdır. Hz.Osman’ın emriyle Kuran ı Kerim, o gün yaşayan sahabilerin hepsinin ortak bir çalışmasıyla bir araya gelmiştir. Çoğaltılan Kuran ı Kerim nüshaları Mekke, Basra, Kufe, Şam ve Mısır’a gönderilmiş ve bütün ümmete ulaştırılması için büyük çabalar harcanmıştır. Bir Nüsha ise Medine’de bırakıldı ve böylece Kuran’ın yanlış okunması,değiştirilmesi önlenmiş oldu.
Hz.Osmanın Müslüman olması şöyle anlatılır:
Hazreti Osman’ın yaptığı en önemli iş Kuran ı Kerim’in musaf yani bir kitap haline getirerek çoğaltılmasıdır. Hz.Osman’ın emriyle Kuran ı Kerim, o gün yaşayan sahabilerin hepsinin ortak bir çalışmasıyla bir araya gelmiştir. Çoğaltılan Kuran ı Kerim nüshaları Mekke, Basra, Kufe, Şam ve Mısır’a gönderilmiş ve bütün ümmete ulaştırılması için büyük çabalar harcanmıştır. Bir Nüsha ise Medine’de bırakıldı ve böylece Kuran’ın yanlış okunması,değiştirilmesi önlenmiş oldu.
Hz.Osmanın Müslüman olması şöyle anlatılır:
Benim firâset sahibi olan bir teyzem vardı. Hastalandığında ziyâretine gitmiştim. Bana dedi ki:
- Yâ Osman! Sen öyle biri ile evleneceksin ki, ne o senden önce bir erkek görmüş olacak, ne de sen ondan önce bir kadın görmüş olacaksın. Bu kız çok güzel olup, sâliha biridir. Ayrıca bu kız, Peygamber kızı olsa gerek.Ben teyzemin bu sözüne çok hayret ettim. Çünkü, peygamber olarak bildiğim kimse yoktu. Hiç ortada böyle bir şey yok iken, teyzem bunları nereden çıkartmıştı. Şunu da biliyordum ki, teyzem pek çok lâf etmezdi. Benim hayretler içinde kendisine baktığımı görünce konuşmasına şöyle devam etti:
- Merak etme, O kimseye cenâb-ı Haktan vahiy gelmeye başladı. Sen O'nu bulmakta güçlük çekmiyeceksin!
- Ey teyzem, hep sır olan şeyler söylüyorsun. Beni meraklandırıyorsun. Sözlerini biraz açarak beni meraktan kurtar.
- Muhammed bin Abdullah'a peygamberliği bildirildi. Artık halkı hak dîne da'vete başladı. Çok zaman geçmez ki, sen O'nun dînine girer kurtulursun. O'nun dîni, bütün âlemi aydınlatacaktır.
Bu mes'ele benim zihnimi çok meşgûl etmeye başladı. Her önemli mes'elede fikrini aldığım, Hz. Ebû Bekir'e koştum. Teyzemin söylediklerini kendisine aynen bildirdim. Bana dedi ki:
- Teyzen doğru söylemiş. Yâ Osman, sen akıllı adamsın. Hiç görmiyen, işitmiyen, fayda veya zarar veremiyen şeye nasıl tapınılır? O nasıl ilâh olarak kabûl edilir?
- Yâ Ebâ Bekir, doğru söylüyorsun. Ben de bu mantıksızlığın farkındayım. Fakat çâre bulamamıştım.
- Merak etme, artık bize hak yolu gösteren zât geldi. Ben kendisinin peygamber olduğuna inandım, îmân ettim. Gel seni de huzûruna götüreyim, sen de îmân et!
Cennete da'vet eder;
Beraberce Resûlullahın huzûruna vardık. Bana buyurdu ki:
Cennete da'vet eder;
Beraberce Resûlullahın huzûruna vardık. Bana buyurdu ki:
- Yâ Osman, Hak teâlâ seni Cennete misâfirliğe da'vet eder. Sen de bu da'veti kabûl et! Ben bütün insanlara hidâyet rehberi olarak gönderildim.Resûlullahın, güler yüzle gâyet samîmî bir şekilde yaptığı bu da'vet üzerine, hemen büyük bir şevkle kelime-i şehâdet getirip, Müslüman oldum.Daha sonra Resûlullaha, Şam'a gittiğimde gördüğüm rü'yâyı anlattım. Rü'yâmda, Ey insanlar, uyanın! Ahmed Mekke'de zuhûr etti diye nidâ işitmiştim. Sonra da Mekke'ye gelince de, teyzem bana Resûlullah efendimizden haber vermişti.
Hz. Osman, çok cömert idi. İyilik yapmayı, muhtaç kimselerin ihtiyaçlarını görmeyi çok severdi. Güzel hâllerinden dolayı, Resûlullah efendimiz kendisini çok severdi.Peygamber efendimiz, Eshâbının ileri gelenlerinden çoğunun bulunduğu bir toplantıda, sohbet buyururken:
- Herkes dostunun yanına varsın, buyurdu.Sen benim sevdiğimsin
Herkes sevdiği arkadaşının yanına gitti. Peygamber efendimiz de, Hz. Osman'ı yanına alıp buyurdu ki:
- Sen, dünyada ve âhırette benim sevdiğimsin.Hz. Âişe anlatır:Resûlullah efendimiz, bir gün istirahat ediyordu. Bu sırada Hz. Ebû Bekir içeri girmek için izin istedi.İzin verilip içeri girdi. Resûlullah hiç hâlini değiştirmedi. Sonra, Hz. Ömer izin alıp içeri girdi. Yine hâlini değiştirmedi. Uzanmış vaziyette iken onlarla sohbet ettiler.Daha sonra, Hz. Osman kapıya gelip içeri girmek için izin istedi. Peygamber efendimiz oturdular. Hz. Osman'ı bu şekilde kabûl ettiler.Hepsi gittikten sonra sordum:
- Babam Ebû Bekir ve Hz. Ömer içeri girdiklerinde hiç hâlinizi bozmadınız. Fakat Hz. Osman içeri girince, oturdunuz. Bunun sebebi nedir?
- Meleklerin hayâ ettikleri bir kimseden ben nasıl hayâ etmem. İbni Mes'ûd hazretleri anlatır:Bir gün gazâda, Resûlullah ile beraberdim. Yiyecek bitti, asker sıkıntı içerisindeydi. Resûl-i ekrem bu hâle vâkıf olunca buyurdu ki:
- Allahü teâlâ size, güneş batmadan rızık gönderecektir.Hz. Osman bu sözü işitince, Resûl-i ekremin her sözü muhakkak doğru çıkar diye düşünüp, yiyecek bulmaya çalıştı. Bu rızkın gelmesine sebep olmak ve Resûlullahı memnûn etmek istiyordu.
Bunlar nedir?
Bir yerde dört deve yükü yiyecek buldu. Bunu yüksek fiyatla satın alıp, Resûlullahın huzûruna getirdi. Peygamber efendimiz Hz. Osman'a sordu:
Bunlar nedir?
Bir yerde dört deve yükü yiyecek buldu. Bunu yüksek fiyatla satın alıp, Resûlullahın huzûruna getirdi. Peygamber efendimiz Hz. Osman'a sordu:
- Yâ Osman! Bunlar, nedir?
- Osman'dan Allahü teâlânın Resûlüne hediyedir.Seyyid-i Kâinatın buyurdukları, gecikmeden yerine gelince, mü'minler sevindiler, münâfıklar mahzûn oldular. Server-i âlem hazretleri mübârek ellerini açıp, şöyle duâ ettiler:
- Yâ Rabbî! Osman'a çok ecir ver.Hz. Osman muhtaç olanlara bol bol yemek yedirirdi. Fakat kendisi evde sirke ve zeytinyağı yerdi. Yola giderken, devesinin arkasına kölesini de alırdı. Peygamber efendimiz şöyle duâ buyurmuştur:
- Yâ Rabbî! Osman'ın geçmiş ve gelecek gizli, âşikâr bütün günâhlarını affet.Müslümanlar, Medîne'ye hicret ettikleri zaman, su sıkıntısı vardı. Rûme kuyusundan başka içilecek su yoktu. Bu kuyu da bir Yahûdîye âit idi.
Yahûdî, Müslümanları zor durumda bırakmak için, kuyudan her zaman su vermiyordu. Verdiği günlerde de çok yüksek fiyatla sattığı için herkes alamıyor, fakir Müslümanlar çok sıkıntı çekiyorlardı.
Cenneti müjdeliyordu;
Peygamber efendimiz, bu durumu gördükçe üzülüyordu. Kuyuyu satın alıp, Müslümanlara sebil edecek kimsenin, Cennette karşılığını kat kat alacağını müjdeliyor, açıkça Cenneti va'dediyorlardı.
Bu müjdeyi işiten Hz. Osman, hemen Yahûdînin yanına varıp, pazarlığa başladı.Yahûdî, Müslümanların mecbûren bu kuyuyu satın alacaklarını bildiği için, ödenmesi mümkün olmayan bir fiyat istedi. Bu duruma Hz. Osman çok üzüldü. Fakat ne yapıp yapıp bu kuyuyu satın alarak Resûlullahı memnun etmek istiyordu. Yahûdîye dedi ki:
- Senin dediğin fiyatla bu kuyuyu ben satın alamam. Sana bir teklîfim var. Gel seninle beraber ortaklaşa bu kuyuyu işletelim. Böylece kuyu elinden çıkmamış olur. Kuyunun yarı hissesini bana sat. Birgün sen, birgün ben kuyuyu işletelim.Yahûdî, işin neticesinin nereye varacağını anlayamadı. Teklîf çok hoşuna gitti. On iki bin dirheme kuyunun yarı hissesini verdi. Kuyunun başında bir gün Yahûdî, diğer gün Hz. Osman durup, su veriyorlardı. Yahûdî yine yüksek fiyatla suyu satıyor, Hz. Osman ise bedava olarak veriyordu. Müslümanlar, sıra Hz. Osman'a geldiği vakit, o günün ihtiyaçlarını aldıkları gibi, ertesi günün ihtiyaçlarını da doldurup gidiyorlardı.
Dolayısıyla ertesi gün Yahûdîye gelen olmuyordu.Yahûdî oyuna geldiğini anladı. Fakat iş işten geçmiş oldu. Sonra gelip, kuyunun diğer yarısını da aynı fiyatla Hz. Osman'a satmak istedi. Fakat Hz. Osman kabûl etmedi. Bir müddet sonra tekrar gelip, daha aşağı bir fiyat teklîf etti. Hz. Osman yine kabûl etmedi. Biliyordu ki, Yahûdî mecbûren bu kuyuyu satacaktı. Çünkü başka çâresi yoktu. Daha sonra Yahûdinin ısrârına dayanamıyarak, ucuz bir fiyatla diğer yarısını da satın aldı. Böylece kuyunun tamamı Müslümanların ihtiyaçları için sebil edildi. Peygamber efendimiz, bu habere çok sevinip Hz. Osman'a hayır duâ ettiler.
Her adımına bir köle;
Hz. Osman, her fırsatta, Peygamber efendimizi memnûn etmek, O'nun mübârek duâsına mazhâr olmak için fırsat kollardı.Bir gün Hz. Osman, Resûlullah efendimizi evine da'vet etti. Resûlullah buyurdu ki:
Hz. Osman, her fırsatta, Peygamber efendimizi memnûn etmek, O'nun mübârek duâsına mazhâr olmak için fırsat kollardı.Bir gün Hz. Osman, Resûlullah efendimizi evine da'vet etti. Resûlullah buyurdu ki:
- Yalnız beni mi da'vet ediyorsun?
- Eshâb-ı kirâm da da'vetlidir.Peygamber efendimiz, Bilâl-i Habeşî hazretlerini, bütün Eshâbına haber vermesi için yolladı. Kendisi de Hz. Ali ile, Hz. Osman'ın evine doğru yürümeye başladı.Hz. Osman geriden, Peygamber efendimizin adımlarını sayıyordu. Resûlullah bunu fark edip, sebebini sorduğunda, şu cevâbı verdi:
- Yâ Resûlallah! Her adımınıza bir köle azâd edeceğim.Da'vetten sonra da, saydığı adım kadar köle azâd etti.Hz. Ömer'den sonra üstünlük sırası, Hz. Osman-ı Zinnûreyn'e gelir. Bunun hilâfeti de ümmetin icmâ'ı ile sâbittir.
Müslüman olduktan sonra, Peygamberimizin kızı Rukayye ile evlendi. Peygamberimizin kızları Rukayye ve Ümmü Gülsüm daha önce Ebû Leheb'in oğulları Utbe ve Uteybe ile nişanlanmışlardı.
Peygamberimiz, insanları Müslüman olmaya da'vete başlayınca, Ebû Leheb düşmanlık etmeye başladı. Oğulları da düşmanlık edip, Resûlullahın kızlarını almaktan vazgeçtiler. Böylece Resûlullahı sıkıntıya düşürmek istediler.
Osman'a verirdim;
Bunun üzerine vahiy gelerek Rukayye Hz. Osman'a nikâh edildi. Rukayye, Bedir savaşından sonra vefât edince, Peygamberimizin diğer kızı Ümmü Gülsüm de Hz. Osman'a nikâh edildi. Bu bakımdan ona, Peygamberimizin iki kızıyla evlenme ni'metine kavuşmuş olduğu için, iki nûr sahibi ma'nâsına Zinnûreyn denilmiştir.Resûlullah efendimiz, ona, birbiri ardınca, iki kızını vermiştir. İkinci kızı vefât edince;
Osman'a verirdim;
Bunun üzerine vahiy gelerek Rukayye Hz. Osman'a nikâh edildi. Rukayye, Bedir savaşından sonra vefât edince, Peygamberimizin diğer kızı Ümmü Gülsüm de Hz. Osman'a nikâh edildi. Bu bakımdan ona, Peygamberimizin iki kızıyla evlenme ni'metine kavuşmuş olduğu için, iki nûr sahibi ma'nâsına Zinnûreyn denilmiştir.Resûlullah efendimiz, ona, birbiri ardınca, iki kızını vermiştir. İkinci kızı vefât edince;
- Bir kızım daha olsaydı, onu da Osman'a verirdim, buyurmuştur.İkinci kızını verdiğinde, Hz. Osman'ı gâyet medhetmişti. Düğünden sonra kızı dedi ki:
- Ey benim gözümün nûru babam! Hz. Osman'ı gâyet medheylediniz. Buyurduğunuz kadar değil.Bunun üzerine Resûlullah efendimiz kızına buyurdu ki:
- Ey benim kızım! Osman'dan gökteki melekler hayâ ederler. Ey canım kızım, Osman'a çok saygı göster. Çünkü, Eshâbım arasında, ahlâkı bana en çok benzeyen odur. Başka bir zaman da:
- Ben Allahü teâlânın huzûrunda, Osman'ın düşmanlarının hasmıyım, onlara karşıyım, buyurdu.Bir başka zaman da:
- Bütün peygamberler, hayatlarında bir kimse ile iftihâr etmiştir. Ben de Osman bin Affân ile iftihar ederim, buyurdu.Resûlullah, Hz. Osman'a buğzeden bir kimsenin cenâze namazını kılmamıştır.
Hakkında âyet nâzil oldu;
İslâmiyet yayılmaya başlayınca, her taraftan Müslümanlar çoğalıp Medîne'ye geliyordu. Peygamberimizin mescidi dar gelmeye başlamıştı. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
Hakkında âyet nâzil oldu;
İslâmiyet yayılmaya başlayınca, her taraftan Müslümanlar çoğalıp Medîne'ye geliyordu. Peygamberimizin mescidi dar gelmeye başlamıştı. Bunun üzerine Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Bizim mescidimizi bir zrâ genişleten Cennete gider. Hz. Osman dedi ki:
- Yâ Resûlallah, malım mülküm sana fedâ olsun! Mescidi genişletme işini üzerime alıyorum.Mescidi 40 zrâ ya'nî 20 metre genişletti ve bütün masraflarını karşıladı. Bunun üzerine, Allahın mescidlerini ancak, Allaha, âhiret gününe inanan, namaz kılan, zekât veren ve yalnız Allahtan korkan kimseler ta'mîr eder. İşte hidâyet üzere bulunanlardan oldukları umulanlar bunlardır meâlindeki Tevbe sûresi 18. âyeti nâzil oldu.
Hz. Osman, Peygamber efendimizin vahiy kâtiplerinden idi. Güzel yazar, güzel konuşurdu. Hitâbeti kuvvetli idi. Kur'ân-ı kerîmi çok okurdu. Ezberi çok ileri derecede idi. Namazda, bir rek'atte bütün Kur'ân-ı kerîmi okuyan dört kişiden biri de Hz. Osman'dır. Çok okuduğu için elinde iki mushaf eskimiştir. 12 sene hilâfet makâmında kalan Hz. Osman, çok cesûr idi. Hiçbir felâket karşısında sarsılmamıştı. Bunun için halîfeliği çok başarılı geçmiştir. Bilhassa halîfeliğinin ilk yılları, İslâm târihinin altın yılları olmuştur. Devrinde birçok yerler fethedilmiştir.
Horasan, Hindistan, Mâverâünnehir, Kafkasya, Kıbrıs adası ve Kuzey Afrika'nın birçok yerleri, O'nun devrinde İslâm topraklarına katılmıştır.
Resûlullah efendimiz haber verdi;
Hz. Osman, herkese lâyık olduğu vazîfeyi verirdi. Onun ta'yîn ettiği vâliler, askerlikte ve memleketleri fethetmekte, en seçme kimselerdi. İslâm memleketleri batıda İspanya'ya, doğuda, Kâbil ve Belh'e kadar genişledi.Birgün Resûlullah efendimiz, Eshâb-ı kirâma, meydana gelecek fitneleri zikrediyordu. O sırada kendini örtmüş bir kişi geçiyordu. Server-i âlem buyurdu ki:
Resûlullah efendimiz haber verdi;
Hz. Osman, herkese lâyık olduğu vazîfeyi verirdi. Onun ta'yîn ettiği vâliler, askerlikte ve memleketleri fethetmekte, en seçme kimselerdi. İslâm memleketleri batıda İspanya'ya, doğuda, Kâbil ve Belh'e kadar genişledi.Birgün Resûlullah efendimiz, Eshâb-ı kirâma, meydana gelecek fitneleri zikrediyordu. O sırada kendini örtmüş bir kişi geçiyordu. Server-i âlem buyurdu ki:
- O fitne günü bu şahıs, hidâyet üzere olacaktır.Kalkıp o şahsa baktılar. Osman bin Affân idi.O şahsı Resûl-i ekreme göstererek dediler ki:
- Yâ Resûlallah. Bu mudur?Resûlullah efendimiz buyurdu ki:
- Evet.Yine aynı husûsta Hz. Âişe-i Sıddîka'dan rivâyet edilen hadîs-i şerîfte buyurulmuştur ki:(Yâ Osman! Allahü teâlâ sana hilâfet denen bir gömlek giydirecek. Eğer münâfıklar onu soymak isterlerse, bana kavuşuncaya kadar sakın onu çıkarma!) Bu hadîs-i şerîf sebebiyle Hz. Osman, muhâsara edildiği zaman halîfelikten çekilmemiştir.Halîfeliği sırasında adâlet ile davranmaya çok dikkat ederdi. Birgün bir gencin kulağını çekti. Gencin kulağı acıyıp şöyle dedi:
- Efendim, herkesin birbirinden hakkını alacağı kıyâmet gününü düşününüz.
Benim kulağımı çek;
Bu söz Hz. Osman'a çok te'sîr etti. Buyurdu ki:
Bu söz Hz. Osman'a çok te'sîr etti. Buyurdu ki:
- Ey genç, sen de benim kulağımı çek, ödeşelim.Genç, Hz. Osman'ın kulağını çekti. Hz. Osman;
- Biraz daha çek, buyurunca, genç dedi ki:
- Siz Kıyâmet gününü düşünerek korktunuz. Ben de o günkü hesaptan korkuyorum.Hz. Osman buyurdu ki:
- On şey çok zâyi olmuştur: Suâl sorulmayan âlim, amel edilmeyen ilim, kabûl edilmeyen doğru görüş, kullanılmayan silâh, içinde namaz kılınmayan mescid, okunmayan mushaf, Allah yolunda dağıtılmayan mal, binilmeyen vâsıta, dünyayı isteyenin içindeki zühd ilmi, içinde âhiret yolculuğu için azık edinilmeyen uzun ömür.
Hz. Osman zamanında İslâm dünyası çok genişledi. Bütün Arabistan, Afrika'nın büyük bir kısmı, Irak, Hindistan, Çin, Buhara, Türkistan, İran İslâmın idâresi altına girdi. İslâm sancağı İstanbul surları önüne kadar götürüldü.Fethedilen yerlerdeki halk seve seve Müslüman oluyordu. Böylece Müslümanların sayısı milyonları buldu. Müslümanların bu kadar çoğalması, her milletten insanın bulunması sebebiyle, karışıklıklar da baş göstermeye başladı. Münâfıklar, Müslümanların arasına fitne tohumları ekmeye başladılar.
İbni Sebe yapıyordu;
Yahûdîler ve diğer İslâm düşmanları, Müslümanları birbirine düşürmek için el birliği ederek gece gündüz çalışıyordu. Bunların elebaşılığını da Yemenli bir Yahûdî olan, Abdullah bin Sebe yapıyordu.Mısır'da fitneci kimseleri başına topladı.
İbni Sebe yapıyordu;
Yahûdîler ve diğer İslâm düşmanları, Müslümanları birbirine düşürmek için el birliği ederek gece gündüz çalışıyordu. Bunların elebaşılığını da Yemenli bir Yahûdî olan, Abdullah bin Sebe yapıyordu.Mısır'da fitneci kimseleri başına topladı.
Kurduğu bir teşkilâtla, câhil ve başıboş Mısır kıptîlerini dünyalık şeylerle kandırarak, çapulcu alayı meydana getirdi.Onüç bin kişilik bu çapulcu takımı, Medîne'ye kadar yürüyüp Halîfeyi indirmek istediler. Hz. Osman'ın evini kuşattılar. Hz. Hasan, Hz. Hüseyin, Hz. Talhâ, Hz. Osman'ın kapısında nöbet tutuyorlardı.
Hz. Osman, evini saran âsîlere seslenip dedi ki:
- Elebaşlarınızdan iki kişi benim yanıma gelsin!İstediği iki kişi gelince onlara sordu:
- Resûl-i ekrem efendimiz, Medîne'ye teşrîf ettiği vakit, Müslümanlar susuzluktan kırılıyordu. Peygamber efendimiz, Rûme kuyusunu satın alıp, Müslümanlara bedava su veren kimseye Cenneti va'detti. Bu va'd üzerine kuyuyu satın alıp, Müslümanlara vakfeden ben değil miyim?
- Evet sen idin?
- Darda kalan, İslâm ordusunun tamamını donatan, ben değil miyim?
- Evet sendin?- Mescid dar geldiği vakit, Resûl-i ekrem efendimiz, Cennette daha hayırlısını almak üzere, falancanın arsasını kim alıp mescide ilâve eder buyurduğu vakit onu satın alıp, mescide katan ben değil miyim?
- Evet sensin.
- Resûl-i ekrem, Ebû Bekir ve Ömer ve ben, Sebir dağında otururken, dağ sallanmaya başladığında, Ey Sebir dağı dur! Zîrâ senin üzerinde bir Peygamber, bir sıddîk ve iki şehîdden başka kimse yoktur! buyurmadı mı?
- Vallahi doğru söylüyorsun. Aynen öyle oldu.
Fitneden koru;
Hz. Osman, Allahü ekber diye tekbîr aldı. Sonra:
Fitneden koru;
Hz. Osman, Allahü ekber diye tekbîr aldı. Sonra:
- Şâhid olun ki, ben şehîdim, buyurdu.Bu sırada, âsîler duvarı atlayarak içeri girdiler. Hz. Osman Kur'ân-ı kerîm okurken, saldırıp şehîd ettiler. Son nefesini verirken şöyle duâ etti:
- Yâ Rabbî, Ümmet-i Muhammedi, tefrikadan, fitneden koru! Bunu üç defa tekrarladı.Eshâb-ı kirâmın büyüklerinden Abdullah bin Selâm hazretleri anlatır:Muhâsara esnâsında, Hz. Osman'ın yanına gittim.
Bana şunu anlattı:Bu gece rü'yâmda, şu pencereden Resûl-i ekrem efendimizi gördüm. Aramızda şu konuşma geçti:
- Osman seni muhâsara ettiler öyle mi?
- Evet yâ Resûlallah!
- Seni susuz bıraktılar öyle mi?
- Evet yâ Resûlallah!
ftârı bizimle yap;
Bunun üzerine Resûlullah efendimiz bana bir bardak su verdi. Ve ben bu suyu içtim. Göğsümde soğukluğunu hâlâ duyuyorum. Bana buyurdu ki:
ftârı bizimle yap;
Bunun üzerine Resûlullah efendimiz bana bir bardak su verdi. Ve ben bu suyu içtim. Göğsümde soğukluğunu hâlâ duyuyorum. Bana buyurdu ki:
- İstersen seni onlara galip getirelim veya istersen iftârı bizim yanımızda yap!
- Yâ Resûlallah, ben sizin yanınızda iftâr etmeyi tercîh ederim.Abdullah bin Selâm hazretleri, Hz. Osman'ın yanından çıktıktan sonra isyâncılara dedi ki:
- Tarihte öldürülen her peygamber için yetmiş bin asker öldürülmüştür. Öldürülen her halîfe için de onbeş bin kişi öldürülmüştür. Gelin bu işten vazgeçin! Yoksa âhirette bunun cezâsını çok şiddetli olarak çekeceksiniz! Ayrıca Hz. Osman'ın üzerinizde çok hakkı vardır.Fakat âsîler sözünü dinlemediler, ayrıca kendisine hakâret ettiler.Hz. Osman, bir çocuğu doğduğu zaman, onu yedinci günü kucağına alırdı.Kendisine bunun sebebi sorulduğunda şu cevabı verdi.
- Kalbime onun sevgisinin düşmesini istiyorum. Eğer ölürse göstereceğim sabır ve metânetten dolayı alacağım sevâb daha büyük olur.
Bire yediyüz verene verdik;
Bir defasında Medîne'de kıtlık vardı. O sırada Hz. Osman'ın Şam'dan yüz deve yükü buğday kervanı gelmişti. Eshâb-ı kirâm satın almak için yanına gittiler. Hz. Osman dedi ki:
Bire yediyüz verene verdik;
Bir defasında Medîne'de kıtlık vardı. O sırada Hz. Osman'ın Şam'dan yüz deve yükü buğday kervanı gelmişti. Eshâb-ı kirâm satın almak için yanına gittiler. Hz. Osman dedi ki:
- Sizden daha iyi alıcım var ve sizden daha fazla veren var, ona vereceğim.Eshâb-ı kirâm durumu Hz. Ebû Bekir'e bildirip dediler ki:
- Kıtlık zamanında böyle yapması uygun olur mu?Hz. Ebû Bekir buyurdu ki:
- Hz. Osman Resûlullahın dâmâdı olmakla şeref kazanmıştır ve Cennette onun arkadaşıdır. Siz onun sözünü yanlış anladınız, beraber gidelim.Hz. Ebû Bekir, Hz. Osman'ın yanına gidip durumu anlatarak buyurdu ki:
- Yâ Osman, Eshâb-ı kirâm senin bir sözüne üzülmüşler.Hz. Osman şu cevabı verdi:
- Evet ey Resûlullahın halîfesi, onlardan iyi alıcı olan, bire yediyüz veriyor. Onlar bire yedi veriyor. Biz bu buğdayı bire yediyüz verip alana verdik.Bundan sonra yüz deve yükü buğdayı Medîne'de bulunan fakîrlere, Eshâb-ı kirâma bedava dağıttı. Yüz deveyi de kesip fakîrlere yedirdi. Hz. Ebû Bekir bu işe çok sevinip, Hz. Osman'ın alnından öptü.
Hazreti Osman, yumuşak huyluluğun dan ve saflığından faydalanan bazı münafıklar evini ablukaya aldı.Bu sırada haberi alan Hazreti Ali oğulları Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin’i koruma olarak Hazreti Osman’ın yanına gönderdi. Zalim ve cahil İsyancılar buna rağmen Kuran ı Kerim okumakta olan Hazreti Osman’ı şehit ettiler.
1. Bu olayla ilk kez bir halife isyan sonucu öldürülmüş oldu.
2. Bu yapılan zulüm ve fitne ile Müslümanlar arasında görüş ayrılıkları ortaya çıkmıştır.
Comments
Post a Comment
Yorum İçin Teşekkürler...