Bu gün sizlere;Peygamberlere iman nedir?,peygamber ve peygamberlere iman özeti,peygamber ve peygamberlere iman konu anlatımı,peygamberlere iman ile ilgili ayetler, rasûl ve nebî ne demektir?...konularını anlatacağız.
Arapça’da, Peygamber kelimesinin karşılığı olarak, gönderilmiş ve elçi demek olan resul ve mürsel kelimesi kullanılır. Terim olarak resul ve mürsel, yeni bir kitap ve yeni bir şeriatla insanlara gönderilen Peygambere denilir. Çoğulları “rüsul” ve “mürselûn”dür. Nebî de Allah’ın emir ve yasaklarını insanlara haber veren, fakat yeni bir kitap ve yeni bir şeriatla gönderilmeyip, önceki bir Peygamberin kitap ve şeriatını ümmetine bildirmeye görevli olan peygamberdir. Çoğulu “enbiyâ”dır. Risâlet ve nübüvvet kelimeleri masdar olup,Peygamberlik anlamına gelmektedir.
Peygamberler, Yüce Allah'ın insanlar arasından seçtiği, insanlarla kendi arasında elçilik görevi verdiği kimselerdir. Peygamberlik Allah vergisidir, çalışmakla, istemekle elde edilmez.
Peygamberlerin bir kısmına kitap verilmiştir, bir kısmına verilmemiştir. Kendilerine kitap verilmeyen peygamberler kendilerinden önce yaşamış, yada kendi zamanlarında yaşayan bir peygambere verilen kitaba göre insanlara doğru yolu göstermişlerdir. Kitap verilen peygamberlere "RASÛL" denir. Kitap verilmeyen peygamberlere ise "NEBÎ" denir.
Peygamberlerin bir kısmına kitap verilmiştir, bir kısmına verilmemiştir. Kendilerine kitap verilmeyen peygamberler kendilerinden önce yaşamış, yada kendi zamanlarında yaşayan bir peygambere verilen kitaba göre insanlara doğru yolu göstermişlerdir. Kitap verilen peygamberlere "RASÛL" denir. Kitap verilmeyen peygamberlere ise "NEBÎ" denir.
Allah Teâlâ'nın, emirlerini ve yasaklarını kullarına bildirmek üzere elçi seçtiği büyük insanlara Peygamber denir.
Peygamberlere îman, Allah'ın insanları doğru yola iletmek, emir ve yasaklarını onlara duyurmak için Peygamber denilen elçiler gönderdiğine inanmak, Peygamberlik müessesesinin varlığını kabûl etmek, Kur'an'da Peygamber olduğu zikredilen şahısların Peygamber olduklarını tasdik etmek demektir.
Peygamberler de bizim gibi insan olmakla beraber, onlar Allah'ın seçkin kullarıdır. İnsan çalışıp çabalamakla, istemekle Peygamber olamaz. Peygamberlik, Allah vergisidir.
Peygamberlere îman, Allah'ın insanları doğru yola iletmek, emir ve yasaklarını onlara duyurmak için Peygamber denilen elçiler gönderdiğine inanmak, Peygamberlik müessesesinin varlığını kabûl etmek, Kur'an'da Peygamber olduğu zikredilen şahısların Peygamber olduklarını tasdik etmek demektir.
Peygamberler de bizim gibi insan olmakla beraber, onlar Allah'ın seçkin kullarıdır. İnsan çalışıp çabalamakla, istemekle Peygamber olamaz. Peygamberlik, Allah vergisidir.
Peygamberlere iman, imanın altı esasından biridir. Peygamberlere iman demek, insanlara doğru yolu göstermek için, Allah tarafından seçkin kimselerin gönderildiğine, bu kimselerin Allah’tan getirdiği bütün bilgilerin gerçek ve doğru olduğuna inanmak demektir.
Yüce Allah her Müslümana, aralarında herhangi bir ayırım yapmadan bütün Peygamberlere inanmayı farz kılmıştır: “Peygamber de kendisine Rabbi tarafından indirilene iman etti, müminler de. Her biri Allah’a, meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine iman ettiler. Allah’ın Peygamberlerinden hiçbiri arasında ayırım yapmayız” (el-Bakara 2/285).
Bu sebeple Peygamberlerin bir kısmına inanıp, diğerlerini tasdik etmemek küfür sayılmıştır: “Allah’ı ve Peygamberlerini inkâr edenler ve Allah ile Peygamberlerini birbirinden ayırmak isteyip bir kısmına iman ederiz, ama bir kısmına inanmayız diyenler ve bunlar arasında bir yol tutmak isteyenler yok mu? İşte gerçekten kâfirler bunlardır” (en-Nisâ 4/150-151).
Kur’an’da da belirtildiği gibi yüce Allah, asırlar boyunca peygamberler göndermiş, insanları onlar aracılığıyla gerçeği benimseyip yaşamaya çağırmıştır. Kendilerine Peygamber gelmemiş hiçbir topluluk ve ümmet bulunmadığı Kur’an’da şöyle dile getirilmektedir: “(Geçmiş) her ümmet içinde mutlaka bir uyarıcı Peygamber bulunagelmiştir” (el-Fâtır 35/24),
Kur’an’da da belirtildiği gibi yüce Allah, asırlar boyunca peygamberler göndermiş, insanları onlar aracılığıyla gerçeği benimseyip yaşamaya çağırmıştır. Kendilerine Peygamber gelmemiş hiçbir topluluk ve ümmet bulunmadığı Kur’an’da şöyle dile getirilmektedir: “(Geçmiş) her ümmet içinde mutlaka bir uyarıcı Peygamber bulunagelmiştir” (el-Fâtır 35/24),
“Allah’a andolsun ki biz senden önceki ümmetlere de Peygamberler göndermişizdir” (en- Nahl 16/63; ayrıca bk. Yûnus 10/47).
Peygamberlik, Allah vergisidir. Çalışma, ibadet ve taatla elde edilemez. Allah, Peygamberlik yükünü taşıyabilecekleri ve lâyık olanları bilir ve dilediğini Peygamber olarak seçer: “Bu, Allah’ın lutfudur. Onu dilediğine verir” (el-Cum‘a 62/4). Bu seçimde mal, mülk, şan, şöhret ve makam etkili değildir.
Peygamberler Niçin İnsanlar Arasından Seçilmiştir?
Peygamberlik, Allah vergisidir. Çalışma, ibadet ve taatla elde edilemez. Allah, Peygamberlik yükünü taşıyabilecekleri ve lâyık olanları bilir ve dilediğini Peygamber olarak seçer: “Bu, Allah’ın lutfudur. Onu dilediğine verir” (el-Cum‘a 62/4). Bu seçimde mal, mülk, şan, şöhret ve makam etkili değildir.
Peygamberler Niçin İnsanlar Arasından Seçilmiştir?
Allah'ın insanlara elçi olarak gönderdiği Peygamberlerini yine insanlar arasından seçmesi, onların insanlara her hususta rehberlik, örneklik, mürşidlik yapabilmeleri içindir.
Peygamberler melekler arasından gönderilseydi, hiç şüphesiz bu netice alınamazdı. İnsana en iyi rehberliği, yine insanın yapabileceği açık bir gerçektir.
Peygamberler melekler arasından gönderilseydi, hiç şüphesiz bu netice alınamazdı. İnsana en iyi rehberliği, yine insanın yapabileceği açık bir gerçektir.
Rasûl ve Nebî Ne Demektir?
Kendisine müstakil bir din ve kitab verilen peyamberlere Resûl, müstakil bir din ve kitab sâhibi olmayıp kendinden önceki bir peygamberin kitabına uygun hareket etmekle vazifeli peygamberlere de Nebî adı verilir.
Her konuda olduğu gibi Peygamberlik konusunda da orta yolu gözeten İslâm, onları ilâh mertebesine çıkartmamış, Allah’ın elçisi ve kulu saymıştır. Biz Peygamberlerin vahiyle şereflendirilmiş ve diğer insanlarda bulunmayan niteliklere sahip, seçkin kişiler olduklarını kabul ederiz. Fakat onların hiçbirisinde Tanrılık özelliği olmadığına, Allah’ın müsaadesi dışında fayda sağlama ve zararı giderme güçlerinin bulunmadığına, Allah’ın bildirdikleri dışında gaybı bilmediklerine inanırız (bk. el-Mâide 5/72-73, 75; el-A‘râf 7/188; et- Tevbe 9/30).
Peygamberler sadece dini tebliğle yetinmemişler, dinî esasları açıklamışlar, sonra ümmetlerine öğretmişler, onları eğitip kötülüklerden arındırmışlardır. Bu işleri yaparken davalarından tâviz vermemişler, bu uğurda pek çok eza ve sıkıntıya göğüs germişlerdir.
Kur’ân-ı Kerîm’de de bildirildiği gibi, Peygamberlik Hz. Muhammed ile son bulmuştur: “Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur” (el-Ahzâb 33/40). Artık ondan sonra Peygamber gelmeyecektir. Onun getirdiği mesaj da kıyamete kadar sürecektir. Hz. Muhammed’den sonra yeni bir Peygamber geleceği, onun da yeni bir kitap getireceği konusunda ortaya atılan iddialar, Kur’an’ın bu apaçık hükmünü, Hz. Muhammed’in “hâtemü’n nebiyyîn” (Peygamberlerin sonuncusu) olduğu inancını inkârdan başka bir şey değildir.
İnsanlar Niçin Peygamberlere Muhtaçtırlar?
İnsanların peygamberlere ihtiyacı vardır. Çünkü: insan aklıyla her şeyi bilemez. Allah'a nasıl inanacağımızı, nasıl ibadet edeceğimizi, doğruyu, yanlışı, haramı, helali, güzeli, çirkini bize peygamberler öğretirler.
Kendisine müstakil bir din ve kitab verilen peyamberlere Resûl, müstakil bir din ve kitab sâhibi olmayıp kendinden önceki bir peygamberin kitabına uygun hareket etmekle vazifeli peygamberlere de Nebî adı verilir.
Her konuda olduğu gibi Peygamberlik konusunda da orta yolu gözeten İslâm, onları ilâh mertebesine çıkartmamış, Allah’ın elçisi ve kulu saymıştır. Biz Peygamberlerin vahiyle şereflendirilmiş ve diğer insanlarda bulunmayan niteliklere sahip, seçkin kişiler olduklarını kabul ederiz. Fakat onların hiçbirisinde Tanrılık özelliği olmadığına, Allah’ın müsaadesi dışında fayda sağlama ve zararı giderme güçlerinin bulunmadığına, Allah’ın bildirdikleri dışında gaybı bilmediklerine inanırız (bk. el-Mâide 5/72-73, 75; el-A‘râf 7/188; et- Tevbe 9/30).
Peygamberler sadece dini tebliğle yetinmemişler, dinî esasları açıklamışlar, sonra ümmetlerine öğretmişler, onları eğitip kötülüklerden arındırmışlardır. Bu işleri yaparken davalarından tâviz vermemişler, bu uğurda pek çok eza ve sıkıntıya göğüs germişlerdir.
Kur’ân-ı Kerîm’de de bildirildiği gibi, Peygamberlik Hz. Muhammed ile son bulmuştur: “Muhammed sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir. Fakat o, Allah’ın resulü ve Peygamberlerin sonuncusudur” (el-Ahzâb 33/40). Artık ondan sonra Peygamber gelmeyecektir. Onun getirdiği mesaj da kıyamete kadar sürecektir. Hz. Muhammed’den sonra yeni bir Peygamber geleceği, onun da yeni bir kitap getireceği konusunda ortaya atılan iddialar, Kur’an’ın bu apaçık hükmünü, Hz. Muhammed’in “hâtemü’n nebiyyîn” (Peygamberlerin sonuncusu) olduğu inancını inkârdan başka bir şey değildir.
İnsanlar Niçin Peygamberlere Muhtaçtırlar?
İnsanların peygamberlere ihtiyacı vardır. Çünkü: insan aklıyla her şeyi bilemez. Allah'a nasıl inanacağımızı, nasıl ibadet edeceğimizi, doğruyu, yanlışı, haramı, helali, güzeli, çirkini bize peygamberler öğretirler.
İnsanlar kendi akıllarıyla Allah'ın varlık ve birliğini anlayabilseler bile, O'na mahsus sıfatları tamamen kavrayamazlar. Ona ne şekilde ibâdet edileceğini bilemezler. åhiret işlerini, âhiretteki mes'ûliyeti idrâk edemezler. Bütün bu hususları Allah'ın kendilerine bildirip öğretmesine muhtaçtırlar.
İşte Allah, insanların bu ihtiyaçlarına cevap vermek üzere, onlara peygamberler göndermiştir. Onlar vasıtasıyla, bilmeye muhtaç oldukları maddî ve mânevî her hususu insanlara öğretmiştir.
İşte Allah, insanların bu ihtiyaçlarına cevap vermek üzere, onlara peygamberler göndermiştir. Onlar vasıtasıyla, bilmeye muhtaç oldukları maddî ve mânevî her hususu insanlara öğretmiştir.
Eğer peygamberler gelmeseydi, insanlar Allah'ın varlık ve birliğini bilmenin dışında, hiçbir dinî hükümle mükellef tutulamazlardı. Hattâ bâzı Kelâm âlimlerine göre, Allah'ın varlığını, birliğini anlamaktan bile mes'ul olmazlardı.
Nitekim âyet-i kerîmede de:"Rasûl göndermediğimiz müddetçe, hiçbir kavme azâb edici değiliz." (İsrâ: 15) buyurulmuştur.
İnsanlık hiçbir şey'i bilmez durumda iken her şey'i, her san'atı ve her hüneri peygamberlerden öğrenmişlerdir. Dünya ve âhirette mutlu olmanın ve huzurlu yaşamanın yollarını, birbirleriyle hoş geçinme düsturlarını, ahlâk ve görgü kaidelerini insanlara öğreten yine peygamberler olmuştur.
Her Peygamberde şu sıfatlar ve nitelikler bulunur
a) SIDK: Peygamberler doğru ve dürüst kimselerdir. Yalan söylemezler. Hile ve haksızlık yapmazlar. Din adına ne söylemişlerse hepsini Allah'tan almışlardır. Aldıklarını da olduğu gibi insanlara ulaştırmışlardır.
b) EMANET: Peygamberler her yönden güvenilir kimselerdir. Hıyanet ve güvensizlik getirecek davranışları olmaz.
c) TEBLİĞ: Peygamberler Allah'tan aldıkları tüm bilgileri, emir ve yasakları olduğu gibi, hiç bir değişikliğe uğratmadan, eksiksiz olarak insanlara ulaştırma görevini yerine getirirler.
d) FETANET: Peygamberler akıllı, zekî kimselerdir. Ahmaklardan peygamber olmaz.
e) İSMET: Peygamberler örnek kişilerdir. Bu sebeple Allah peygamberleri günah işlemekten korumuştur. Bu nitelik, sadece peygamberiere aittir. Peygamberlerden başkası kim olurlarsa olsunlar günahtan korunmuş sayılamazlar.
Peygamberler melek değil, bizim gibi birer insandır. Yerler, içerler, her türlü beşerî hayatı diğer insanlar gibi yaşarlar. Ömürleri sona erince de ölürler.
İnsanlık hiçbir şey'i bilmez durumda iken her şey'i, her san'atı ve her hüneri peygamberlerden öğrenmişlerdir. Dünya ve âhirette mutlu olmanın ve huzurlu yaşamanın yollarını, birbirleriyle hoş geçinme düsturlarını, ahlâk ve görgü kaidelerini insanlara öğreten yine peygamberler olmuştur.
Her Peygamberde şu sıfatlar ve nitelikler bulunur
a) SIDK: Peygamberler doğru ve dürüst kimselerdir. Yalan söylemezler. Hile ve haksızlık yapmazlar. Din adına ne söylemişlerse hepsini Allah'tan almışlardır. Aldıklarını da olduğu gibi insanlara ulaştırmışlardır.
b) EMANET: Peygamberler her yönden güvenilir kimselerdir. Hıyanet ve güvensizlik getirecek davranışları olmaz.
c) TEBLİĞ: Peygamberler Allah'tan aldıkları tüm bilgileri, emir ve yasakları olduğu gibi, hiç bir değişikliğe uğratmadan, eksiksiz olarak insanlara ulaştırma görevini yerine getirirler.
d) FETANET: Peygamberler akıllı, zekî kimselerdir. Ahmaklardan peygamber olmaz.
e) İSMET: Peygamberler örnek kişilerdir. Bu sebeple Allah peygamberleri günah işlemekten korumuştur. Bu nitelik, sadece peygamberiere aittir. Peygamberlerden başkası kim olurlarsa olsunlar günahtan korunmuş sayılamazlar.
Peygamberler melek değil, bizim gibi birer insandır. Yerler, içerler, her türlü beşerî hayatı diğer insanlar gibi yaşarlar. Ömürleri sona erince de ölürler.
Kur'an'ı Kerîm'de ismi geçen Peygamberler şunlardır
Adem, İdris, Nuh, Hûd, Salih, İshak, İbrahim, İsmail, Şua'yb, Lût, Yakûp, Yusuf, Musa, Harun, Davûd, Süleyman, Eyyüb, Zul'kifl, İlyas, Elyasa, Zekeriyya, Yunus, Yahya, İsa ve Muhammed Aleyhisselam'dır.
Uzeyir, Lokman ve Zül'karneyn'in isimleri de Kur'an'ı Kerîm'de geçmektedir. Bu kimselerin peygamber mi, yoksa Veli mi olduğunda ihtilaf vardır. Bunlar da peygamber kabul edilirse Kur'an'ı Kerîm'de ismi geçen peygamberler 28 olur.
Peygamberler yüce Allah tarafından "MUCİZE" ile desteklenmişlerdir. Mu'cize, peygamberlerin gösterdiği olağanüstü hallerdir. Allah'ın izni olmadan hiç bir peygamber mu'cize gösteremez. Peygamberimizin pek çok mucizesi vardır. Fakat O'nun en büyük mu'cizesi Kur'an'ı Kerîm'dir.
Comments
Post a Comment
Yorum İçin Teşekkürler...