Eşcinsellik Günah mıdır?,Eşcisellikten Nasıl Kurtulunur?,Livita(Homoseksüellik) Günah mıdır?,Cennet Eşcinsellere Kapalı mıdır?,Lezbiyenlik Günah mıdır?,Kadının Kadına İlgi Duyması Günah mıdır?,Erkeğin Erkeğe İlgi Duyması Günah mıdır?,Kadının Kadınla Cinsel İlişki Yaşaması Günah mıdır?,Erkeğin Erkekle Cinsel İlişkisi Günah mıdır?,Gay Olmak Günah mıdır?,Gay Olmaktan Nasıl Kurtulnur?,Eşcinsel İlişki Haram mıdır?,İslam ve Eşcinsellik,Eşcinsellik Hastalık mıdır?...
SORU: Livata nedir? Günahı nedir?
CEVAP: Erkeğin erkeğe veya kadına arkadan yaklaşmasına livata denir. Eşi ile de livata yapmak büyük günahtır.Allahü teâlâ livatanın habis [çirkin] iş olduğunu bildiriyor. (Enbiya 74)
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Livata yapan melundur.) [İ.Ahmed]
(Hanımı ile livata eden melundur.) [Şir’a]
(Bir erkek veya kadının dübüründen ilişkiye girene Allah rahmet etmez.) [Tirmizi]
(Kendi rızası ile üç defa livata yaptıran alışır, her zaman bu işi ister.) [R.Nasıhin]
Erkeğin erkek için ve kadının kadın için avret yeri, diz ile göbek arasıdır. Bir kadın, başka bir kadının, göbek ile diz arasına bakamaz. Zaruretsiz bakarsa, haram işlemiş olur. Kadının yabancı erkek için avret yeri, el ve yüzünden başka, bütün bedenidir. Başkasının avret yerine, lüzum yokken, şehvetsiz de bakmak haramdır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Erkek erkeğin, kadın kadının avret yerine bakamaz, haramdır.)[Abdurrezzak]
(Erkeğin kadına, kadının da erkeğe [şehvetle] bakması haramdır.)[Taberani]
SORU: Büyük günahların sayısı belli midir? Bir günaha müptela olan ne yapmalı?
CEVAP: Dinimizde büyük günah sayısı pek çoktur. Bunlardan yetmiş kadarı İslam Ahlakı kitabında bildirilmiştir. Bazıları şöyle:Katillik, zina, livata, alkollü içki, hırsızlık, gasp, yalancı şahitlik, faiz, ana-babaya isyan, namazı kazaya bırakmak, kibir, gıybet, sihir yani büyücülük, yetim malı yemek, namuslu kadına iftira etmek, küçük günaha devam etmek.
Günaha bağımlılık
Günah işleyen kâfir olmaz. Fakat her günah insanı küfre sürükler. Bir günaha müptela olanın, yeni tabirle bağımlılık kazanan kimsenin, o günahı bırakması çok zor olur. Artık o kimse o günahı, günah gibi görmez. Günah işlediği için suçu ona buna yüklemeye çalışır. İşlediği günahlara kılıf arar. Günaha alışmak, o günahı günah olmaktan çıkarmaz.
İçkiye müptela olan kimsenin, tedavi neticesinde, içkiden zor kurtulduğu bir gerçektir. Uyuşturucu kullananların durumu da böyledir. Bunlardan birine yakalanan kimse, kolay kolay kurtulamaz. Az bir şeyden zarar olmaz diyerek başlanıyor, büyük felaketlere maruz kalınıyor. Kötü alışkanlıklara elini veren kolunu alamıyor. Kumara, zina ve livataya alışmak da böyle tehlikelidir. Sigaraya, hatta çaya bile alışan kolay kolay bırakamıyor.
Herkese günah işleten ruhu değil, nefsidir. Her insanın nefs-i emmaresi kâfirdir. Kâfir olan nefsimiz, hep günah işlemek ister. Nefsine hakim olan, günahtan kendini alıkoyar. Kendi rızası ile üç defa livata yaptıranın, alışıp bu işi isteyeceği hadis-i şerif ile bildirilmiştir. Bu işe alışan kimse, (Ben erkeğim ama ruhum kadın) derse, nefsine, şeytana uymuş olur. Hangi sebeple olursa olsun, bu işi yapan ve yaptıran lanetlenmiştir. Derhal tevbe etmelidir! Cenab-ı Hak, tevbe edenlerin tevbesini kabul eder.
Kötü alışkanlıklara, günahlara müptela olma işlerine daha çok çevrenin etkisi büyüktür. Çevreyi değiştirmeli, iyi insanlarla beraber olmalı, her haramdan kaçmaya çalışmalı ve bilhassa namazı asla aksatmamalıdır.
SORU: Aids hakkında hadis olduğu söyleniyor. Doğru mudur?
CEVAP: Bilindiği gibi, Frengi ve Aids gibi bulaşıcı hastalıklar, Avrupa’dan, [Frenkten] gelmiştir. Bir zamanlar Avrupa’dan gelen şeylere frenk malı denirdi. Frenk üzümü, frenk gömleği gibi. Fuhuşla yayılan hastalığa da, onlardan geldiği için frengi denmiştir. Aids hakkında açıkça hadis-i şerif yoktur. Bir hadis-i şerifte buyuruldu ki:(Kötü kadınlar, çoğalıp, zina bir toplum içinde yayılırsa, halk, daha önce görülmemiş bulaşıcı hastalıklara maruz kalır. Alışverişte hile yapılırsa, geçim darlığı başlar. Zekat verilmezse yağmur yağmaz. Hayvanlar olmasaydı, rahmet yüzü görülmezdi. Dine olan bağlılık zayıflayınca, düşmanların saldırısına maruz kalınır. Dine uymayan idareciler zuhur edince, anarşi çıkar, millet birbiriyle boğuşur.) [Beyheki]
Livata yapanlarda Aids ismindeki bulaşıcı hastalığın virüsünün, domuzlarda bulunduğu tespit edilmiştir.
SORU: Livatadan ve lezbiyenlikten kurtulmanın ilacı nedir?
CEVAP:Beş vakit namazı doğru kılmak ve hemen evlenmek.Eşcinsel düşünce
SORU: Eşcinsel bir erkeğim. Bu işi fiilen yapmıyorum, ama düşünce olarak kafamdan hiç çıkmıyor. Hep bir erkekle beraber olmak istiyorum. Bu da beni çok rahatsız ediyor. Doktorlara sordum, bu hastalığın ilacı yok dediler. İntihar mı edeyim, yoksa, eşcinsel düşünceler içinde mi yaşamalıyım?
CEVAP: Tedavisi olmayan dert, hastalık yoktur. Bilinmiyordur o ayrı bir şey. Her hastalığın çaresi olduğunu, kâinatı yoktan var eden Allahü teâlâ tarafından âlemlere rahmet olarak gönderilen Peygamber efendimiz haber veriyor. Buyuruyor ki:
(Allahü teâlâ, devasını, çaresini vermediği hastalık, dert yaratmadı. Bilen bildi, bilmeyen bilmedi, yalnız ölüme çare yoktur.) [Taberani]
(Her derdin devası vardır. İlacı kullanıldığında Allahü teâlâ şifasını verir.) [Buhari, Müslim]
(Ey Allah’ın kulları, tedavi olun. Allahü teâlâ, ilacını, devasını vermediği hiçbir hastalık yaratmadı. İhtiyarlık bundan müstesnadır.) [Ebu Ya’la, İbni Hibban]
İçki, zina, hırsızlık, eşcinsellik gibi her türlü günahın tek ilacı vardır. Bu ilaç Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor. Bu ilacı kullanan her Müslüman, alışkanlık haline gelen, bağımlısı olduğu büyük günahlardan mutlaka kurtulur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Namaz, münker ve fahşadan [edepsizlikten, akla ve dine uymayan esrar, içki, zina, livata, eşcinsellik gibi her türlü kötülükten, her türlü günahtan] alıkoyar.) [Ankebut 45]
Bir genç, namaz kılar ve her türlü kötülüğü de yapardı. Bu gencin durumu Resulullah efendimize bildirilince, (Bir gün namaz, onu diğer günahları işlemekten alıkoyar) buyurdu. Aradan çok zaman geçmedi. O genç günahlarına tevbe etti, iyi hâl sahibi oldu. Bu bakımdan mutlaka namaz kılmalıdır. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Her hastalığın, her derdin şifası vardır, kalbin şifası ise, zikirdir, Allahü teâlâyı anmaktır.) [Deylemi]
Zikrin yani Allahü teâlâyı anmanın başında namaz gelir. Bir âyet-i kerime meali:
(Namaz, her türlü kötülükten, alıkoyar. Çünkü zikrullah [Namaz kılmak] elbette en büyüktür. [En büyük ibadettir]) [Ankebut 45] (Zikrullah, namazdır. Namaz diğer ibadetlerden daha büyüktür.)(Beydavi)
(Onlar ayakta, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler.) [Al-i İmran 191] (Namazı, gücü yeten ayakta kılar, ayakta kılmaktan aciz olan oturarak kılar, bundan da aciz olan, yatarak ima ile kılar demektir.) (Bahr-ür-raık)
Eğer namaz, kötülükten alıkoymuyorsa, namaz doğru kılınmıyor demektir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Bir kişinin namazı, onu kötülüklerden alıkoyamıyorsa, [namazın şartlarına riayet etmeyip doğru kılmadığı için] Allah’tan uzaklığı artar.) [Taberani]
O halde yapılacak iş, namazı doğru kılmaya çalışmaktır. Namazı doğru kılabilmek için önce itikadın düzgün olması şarttır. Daha sonra diğer şartlar gelir. Bu şartlara riayet eden, mutlaka her türlü kötülüğü bırakır.
Cinsel sapıklıklar
Eşcinsellik
CEVAP: Böyle söyleyerek, kendi işlediği suçu Allahü teâlâya yüklemek çok çirkindir.
Allahü teâlâ hiçbir günaha razı olmaz. O zaman her suçlu, suçunu Allahü teâlâya yükleyebilir. Uyuşturucuya alışan, (Allah beni uyuşturucuya meyyal yarattı, benim suçum yok) diyebilir. Zina eden, (Bana bu duyguyu Allah verdi, benim suçum yok) diyebilir. Kumara alışan, (Bu kumar oynama arzusunu bana Allah verdi, benim suçum yok) diyebilir. Her günah için böyle söylenebilir. Allahü teâlâ insanları, günah veya sevab işleyecek vasıfta yarattıysa da, günah işlemeye mecbur etmedi. Bir âyet-i kerime meali:
(Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin! İnkârcılara Cehennemi hazırladık.) [Kehf 29]
Şu halde inanmak ve inkâr etmek, iyilik ve kötülük yapmak insanın elinde ki, böyle buyuruluyor. Allahü teâlâ, günah işleyenleri cezalandıracağını, sevab işleyenlere mükâfat vereceğini bildirdi. Herkes, yaptığı zerre kadar hayır veya şerrin karşılığını görecektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Zerre kadar hayır ve şer işleyen, karşılığını görür.) [Zilzal 7,8]
İçkiyi, kumarı, hırsızlığı yasakladığı gibi, zinayı da, livatayı da [eşcinselliği de] yasakladı. Eşcinsellikle ilgili iki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ahir zamanda eşcinseller üç kısma ayrılır: Bir kısmı konuşmak ve bakmakla, diğeri tokalaşmak ve kucaklaşmakla yetinir. Bir kısmı da bu işi bilfiil yapar. Allah bunlara lanet etsin! Tevbe edenin tevbesini Allahü teâlâ kabul eder.) [Deylemi]
(Livata mubah sayılmadıkça, gökten taş yağmadıkça kıyamet kopmaz.) [Deylemi]
Çirkin iş
Sizin bu durumunuz fıtri ve yaratılış olarak her insanda ve erkekte olabilir. Bu da insan için imtihan vesilesidir. Yani bir insan için karşı cinsten birisiyle nikahsız ilişki yasaklandığı gibi, aynı cinsten olanlar içinde, beraberlik yasaklanmıştır. Şeriat, bunların tadil edilmesi yolunda bazı tavsiyelerde bulunmaktadır. Bunlar şöyle sıralayabiliriz:
1. Oruç tutmak,
2. Bol bol Kur’an okumak veya zikir çekmek,
3. Kur’an tefsiri veya İslami kitap okumak,
4. Allah’ı bol bol hatırlamak
5. Ölümü hatırdan çıkarmamak.
Bu noktada dikkat çekici olan, çoğumuzun üzerinde konuşmayı bile ayıp saydığı bu konuda Kur’ân’da o derece çok ve açık ifadelerin bulunmasıdır. Kur’ân, Lût kavmi örneğinde kendisine temas ettiğine göre, demek ki, bu problem ‘Lût kavmi kadar eski, yok farz edilmeyecek kadar önemli, zinadan bile çirkin, ama herhangi bir insanî yanılgı kadar da konuşulabilir’ imiş.
Peki, neden böyle bir şey oluyor? Böylesi bir cinsel sapma neden ve nasıl yaşanıyor?
Önce biyolojik-genetik faktörlerle başlayalım:
Aslında hepimizin vücudunda karşı cinsin hormonları da az miktarda bulunur. Zaten, öyle olmasa, bütün erkekler aşırı sert ve maço, bütün kadınlar ise aşırı kırılgan olurlardı ve cinslerin birbirini anlayıp hissetmesi pek de mümkün olmazdı. Ancak normalde var olan bu minimal yönelimler, genetik ve hormonal bozulmalar sonucu, bazı kişilerde ileri düzeylere varabiliyor. Ve ortaya doğuştan eşcinselliğe yatkın bireyler çıkabiliyor.
"E, sonra?" diyorsanız, şu sohbeti dinleyin:
Geçenlerde bir psikiyatrist arkadaşım beni telefonla aradı. Kısa bir girişten sonra, "Baksana!" dedi, "Biliyorsun; son araştırmalar eşcinselliğin bazı durumlarda neredeyse önlenemez olduğunu gösteriyor. İşin doğuştan gelen genetik bir boyutu da olduğu tesbit edildi; sen de okumuşsundur. Yani, bu kişilerin en azından bir kısmı, yaratılışlarında var olan meyil dolayısıyla o yöne gidiyorlarmış; bu açık artık. Oysa biz İslâmî yönden bunun kabul edilemez bir yönelim olduğunu, hatta ceza gerektirdiğini okuyoruz. Nasıl çözüyorsun bu ikilemi?"
Ona, "Belki garip bir örnek olacak ama" dedim, "Biliyorsun, meselâ çok eşlilik de erkekler için neredeyse genetik ve tabiî bir meyildir." "Evet?" dedi. "Peki sen çok-eşli misin?" diye sordum. "Tabiî ki hayır" dedi. "Neden?" diye üsteledim. "İçinde böyle bir meyil yok mu? Açık konuş lütfen." "Var aslında" dedi, "Ama hem eşim buna izin vermez, hem toplumsal kurallar, kanunlar vs. bir yığın engel var; biliyorsun. Üstelik günaha girmiş olurum. O yüzden düşünmem bile."
"Kendi sorunun cevabını kendin vermiş oldun işte." dedim. "Eşcinsel meyiller de bazı kişiler için genetik bir temelden kaynaklanan, neredeyse zorunlu bir yönelim olabilir; ama o kişilerin de bu anormal yönelimlerini kontrol etmeleri beklenir, bunu becerebilirler de aslında."
"Bu yönden düşünmemiştim" dedi arkadaşım.
Ardından, kısa bir düşünme sonrası, "Ama" dedi, "meselâ, bilirsin, beyindeki bazı bozukluklar, örneğin temporal epilepsi gibi hastalıklar, kontrolü güç saldırganlıklara yol açabiliyor. Böyle bir hastalığın da etkisiyle, diyelim ki bilincinde olmadan birini öldüren bir şahıs ceza görür mü? Görmez. Bünyesel hastalığın etkisiyle bu suçu işlediği tesbit edilirse Türk Ceza Kanununun 46. veya 47. maddesine göre cezası ya hafifletilir ya da tamamen affedilir. Buna ne diyeceksin?"
"Peki," dedim, "O hasta, cezası affedildikten sonra, bir cinayet daha işlesin diye serbest mi bırakılır? Yoksa hastalığı düzelene kadar tedaviye alınıp sonra da uzun süre izlenip kontrol mü edilir?"
Arkadaşım, "Yine haklısın" dedi.
Ergenliğe geçiş döneminde sırf meraktan bu tür bir ilişkiyi (kısmen) denemiş gençler de olabilir. Nerdeyse ne yaptığını bilmeden, ‘doktorculuk’ oynarcasına.
"Çocukça bir hata" bile denebilir belki. Ancak, esas önemli olan, bundan sonrasıdır. Bu tür bir olayın ardından, bazen yıllar sonra, "Eyvah, ben ne yapmışım?" muhasebesi yaşanır genellikle. Bu dönemde bunalımını paylaşmayıp kendi kendini yiyip bitirmek; kendini aşırı suçlayıp "Yoksa ben ‘gay’dım mı?" sorgulamasına dalmak, bazen genci tam zıt bir sonuca götürebilir. "Battı balık yan gider" durumu gerçekleşir. Gerçekte öyle olmayan genç, gerçekte öyle olmadığı halde kendisini öyle zannettiği için, gerçekten öyle olur!
Traji-komik bir örnek anlatayım: Bir eşcinsel hastam vardı. İlkokul yıllarında bağırsak paraziti problemi varmış. Bilen bilir; bu parazit anüs kaşıntısı yapar. Belki inanmazsınız ama, bu kaşıntı gitgide delikanlıyı "Yoksa ben?.." kuşkusuna götürmüş. Sonuç maalesef kötü! Üstelik, anlattığım tek değil. Literatürde, sadece ve sadece bağırsak paraziti yüzünden cinsel tercihi bozulan birçok vak’a var. Yani? Utanıp konuşmamak, gurur yüzünden anlatmamak, yardım istemeyip kendi kendini yemek yok mu? İşte bu şey o kadar çok yerde ayaklara dolanıyor ki! Sırf bu yüzden ne hayatlar kayıyor, bilemezsiniz.
Şimdi, gelelim konunun bizi esas ilgilendiren kısmına:
1. Bu tür hassas konuları ne yok farz etmeli, ne de kaşınmayan yeri kaşımalı. Uyanık bir sessizlik ve dengeli bir müdahale gerek.
2. Küçük yaşlardan itibaren giyim, oyuncak gibi konularda cinsiyeti vurgulayacak ve cinsel kimlik oluşmasına yardım edecek yönlendirmeler yapılmalı. Meselâ, cinsiyete göre giydirmek, uygun oyuncaklar almak gibi.
3. Çocuk, normal gelişimi içinde, özellikle belli dönemlerde, cinselliği çok merak eder; onu doğru bilgilendirmek gerekir. Eşcinselliği anlatın demiyorum. Normal, doğal, insanî merakların doyurulması ilerisi için sağlam bir temel olacaktır diyorum. Bu konularda çekinip utanmayın lütfen: Siz doğrudan utanıyorsunuz ama, birileri yanlıştan bile utanmıyor. Ve hiç unutmayın: "Çocuklar öğrenmeye hazır olmadıkları konuları zaten sormazlar." Çocuk birşeyi soruyorsa mutlaka cevap vermeniz gerekir—elbette, usulünce!
4. Özellikle ergenlik çağında gençlerin kendi cinslerinden ebeveynlerle, yani babayla daha fazla vakit geçirip paylaşım içinde olması şarttır. Bunu vurguluyorum; tâ ki, "İşten eve, evden işe," ‘pijama-terlik-televizyon,’ "Hanım, sen ilgileniver, ben çok yorgunum" hastalıklarına yakalanmış babaların kulakları çınlasın!
5. Aile içinde erkeğin hafif başat ve saygın konumunun korunması lazım. Yoksa, meselâ evde kadın bariz biçimde baskın, erkekse pasif ise -ki, neredeyse ahirzaman alameti olarak çoğu evde mevcut durum maalesef budur- erkek çocuk için kadın konumu imrenilecek bir durum kazanabilir.
6. Bu tür bir problemle karşılaşıldığında aşırı tepki ve açıklamasız yasaklar merakı artırır sadece. Konuş(tur)masanız bile, gencin aklındaki soru işaretleri artarak devam eder.
7. Darda kalırsanız bir psikiyatristten yardım isteyin.
Not: Eşcinsellik aslında sadece erkeklere has bir durum değil. Kadınlar arasında da bu problem hatırı sayılır biçimde yaşanıyor. Yalnız, bayanlardaki şekli daha belirsiz seyrediyor ve pek de dirençli, devamlı olmuyor. Normal bir cinsel hayat ve mutlu bir evlilik, problemi çözmeye yetiyor genellikle. Yine de, özellikle bayanların toplu kaldığı yerlerde dikkatli olmak gerekiyor.
Maalesef biz toplum olarak kadın-erkek mahremiyetine ‘çok’ dikkat ederken, mahremiyetin erkek-erkek ve kadın-kadın arasındaki biçimlerini bazı zamanlar sanırım ihmal ediyoruz. Her iki cins açısından, problemin bir sebebi de bu. Bu noktada, biraz kitap karıştırıp erkeğin erkeğe, kadının kadına karşı mahremiyet ve tesettür ölçüsünü öğrenmeye ne dersiniz?
(Her derdin devası vardır. İlacı kullanıldığında Allahü teâlâ şifasını verir.) [Buhari, Müslim]
(Ey Allah’ın kulları, tedavi olun. Allahü teâlâ, ilacını, devasını vermediği hiçbir hastalık yaratmadı. İhtiyarlık bundan müstesnadır.) [Ebu Ya’la, İbni Hibban]
İçki, zina, hırsızlık, eşcinsellik gibi her türlü günahın tek ilacı vardır. Bu ilaç Kur'an-ı kerimde açıkça bildiriliyor. Bu ilacı kullanan her Müslüman, alışkanlık haline gelen, bağımlısı olduğu büyük günahlardan mutlaka kurtulur. Kur'an-ı kerimde mealen buyuruluyor ki:
(Namaz, münker ve fahşadan [edepsizlikten, akla ve dine uymayan esrar, içki, zina, livata, eşcinsellik gibi her türlü kötülükten, her türlü günahtan] alıkoyar.) [Ankebut 45]
Bir genç, namaz kılar ve her türlü kötülüğü de yapardı. Bu gencin durumu Resulullah efendimize bildirilince, (Bir gün namaz, onu diğer günahları işlemekten alıkoyar) buyurdu. Aradan çok zaman geçmedi. O genç günahlarına tevbe etti, iyi hâl sahibi oldu. Bu bakımdan mutlaka namaz kılmalıdır. Bir hadis-i şerif meali de şöyledir:
(Her hastalığın, her derdin şifası vardır, kalbin şifası ise, zikirdir, Allahü teâlâyı anmaktır.) [Deylemi]
Zikrin yani Allahü teâlâyı anmanın başında namaz gelir. Bir âyet-i kerime meali:
(Namaz, her türlü kötülükten, alıkoyar. Çünkü zikrullah [Namaz kılmak] elbette en büyüktür. [En büyük ibadettir]) [Ankebut 45] (Zikrullah, namazdır. Namaz diğer ibadetlerden daha büyüktür.)(Beydavi)
(Onlar ayakta, otururken, yanları üzerine yatarken Allah’ı zikrederler.) [Al-i İmran 191] (Namazı, gücü yeten ayakta kılar, ayakta kılmaktan aciz olan oturarak kılar, bundan da aciz olan, yatarak ima ile kılar demektir.) (Bahr-ür-raık)
Eğer namaz, kötülükten alıkoymuyorsa, namaz doğru kılınmıyor demektir. Hadis-i şerifte buyuruluyor ki:
(Bir kişinin namazı, onu kötülüklerden alıkoyamıyorsa, [namazın şartlarına riayet etmeyip doğru kılmadığı için] Allah’tan uzaklığı artar.) [Taberani]
O halde yapılacak iş, namazı doğru kılmaya çalışmaktır. Namazı doğru kılabilmek için önce itikadın düzgün olması şarttır. Daha sonra diğer şartlar gelir. Bu şartlara riayet eden, mutlaka her türlü kötülüğü bırakır.
Cinsel sapıklıklar
SORU: Ateistler, (Müslüman ülkelerde cinsel ilişkiler [zina] günah sayılarak, cinsel duygular baskı altında tutulduğu için homoseksüellik gibi sapıklıklar ortaya çıkıyor) diyorlar. Gayrimeşru ilişkiler günah olmasaydı acaba bu kadar yaygınlaşma olmaz mıydı?
CEVAP: Tam tersine daha da çok olurdu. Allah’tan korkmayanlar bile, toplumdan çekindiği için gayrimeşru ilişkilerden ister istemez uzak kalıyorlar. Batı ülkelerinde tam bir cinsel özgürlük vardır. Hiçbir baskı da yoktur. Hatta bazılarında eşcinsel evliliklere dahi kanunla izin veriliyor. Buna rağmen Avrupa, özellikle İngiltere cinsi sapıklarla doludur. Ateistlerin maksadı cinsel sapıklıklardan rahatsız olmak değil, İslamiyet’e olan düşmanlıklarından dolayı böyle iddialar ortaya atıyorlar.Eşcinsellik
SORU: (Allah beni eşcinsel olarak yarattıysa, bunda benim suçum ne? Bu nedenle eşcinsellik günah olmaz) diyen kişinin iddiası yanlış değil midir?
CEVAP: Böyle söyleyerek, kendi işlediği suçu Allahü teâlâya yüklemek çok çirkindir.
Allahü teâlâ hiçbir günaha razı olmaz. O zaman her suçlu, suçunu Allahü teâlâya yükleyebilir. Uyuşturucuya alışan, (Allah beni uyuşturucuya meyyal yarattı, benim suçum yok) diyebilir. Zina eden, (Bana bu duyguyu Allah verdi, benim suçum yok) diyebilir. Kumara alışan, (Bu kumar oynama arzusunu bana Allah verdi, benim suçum yok) diyebilir. Her günah için böyle söylenebilir. Allahü teâlâ insanları, günah veya sevab işleyecek vasıfta yarattıysa da, günah işlemeye mecbur etmedi. Bir âyet-i kerime meali:
(Dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin! İnkârcılara Cehennemi hazırladık.) [Kehf 29]
Şu halde inanmak ve inkâr etmek, iyilik ve kötülük yapmak insanın elinde ki, böyle buyuruluyor. Allahü teâlâ, günah işleyenleri cezalandıracağını, sevab işleyenlere mükâfat vereceğini bildirdi. Herkes, yaptığı zerre kadar hayır veya şerrin karşılığını görecektir. Bir âyet-i kerime meali:
(Zerre kadar hayır ve şer işleyen, karşılığını görür.) [Zilzal 7,8]
İçkiyi, kumarı, hırsızlığı yasakladığı gibi, zinayı da, livatayı da [eşcinselliği de] yasakladı. Eşcinsellikle ilgili iki hadis-i şerif meali şöyledir:
(Ahir zamanda eşcinseller üç kısma ayrılır: Bir kısmı konuşmak ve bakmakla, diğeri tokalaşmak ve kucaklaşmakla yetinir. Bir kısmı da bu işi bilfiil yapar. Allah bunlara lanet etsin! Tevbe edenin tevbesini Allahü teâlâ kabul eder.) [Deylemi]
(Livata mubah sayılmadıkça, gökten taş yağmadıkça kıyamet kopmaz.) [Deylemi]
Çirkin iş
SORU: Belli bir mezhebi olmayan, bid’at mezhepler dâhil her mezhepten aklına uygun gelenlere uyan biri, İbni Sebecilikte livata, [Pederasty ve Pédérastie de denilen çirkin iş] caizdir diyerek, Ehl-i sünnet olanlara da tavsiye ediyormuş. Bu hüküm, Kitap ve Sünnetle açıkça haram edilmemiş midir? Mezhepler, Nass'a, yani âyet ve hadise aykırı hüküm koyabilir mi?
CEVAP: Elbette koyamaz. Livatanın, İbni Sebecilikte veya başka sapık bir mezhepte caiz olup olmadığını bilmiyoruz; fakat Ehl-i sünnetin dört hak mezhebinin dördüne göre de, livata, erkekle de olsa, kadınla da olsa veya kendi hanımıyla da olsa haramdır, büyük günahtır.Sizin bu durumunuz fıtri ve yaratılış olarak her insanda ve erkekte olabilir. Bu da insan için imtihan vesilesidir. Yani bir insan için karşı cinsten birisiyle nikahsız ilişki yasaklandığı gibi, aynı cinsten olanlar içinde, beraberlik yasaklanmıştır. Şeriat, bunların tadil edilmesi yolunda bazı tavsiyelerde bulunmaktadır. Bunlar şöyle sıralayabiliriz:
Eşcinsellikten Kurtulmak İçin Yapılması Gerekenler:
1. Oruç tutmak,2. Bol bol Kur’an okumak veya zikir çekmek,
3. Kur’an tefsiri veya İslami kitap okumak,
4. Allah’ı bol bol hatırlamak
5. Ölümü hatırdan çıkarmamak.
Bu noktada dikkat çekici olan, çoğumuzun üzerinde konuşmayı bile ayıp saydığı bu konuda Kur’ân’da o derece çok ve açık ifadelerin bulunmasıdır. Kur’ân, Lût kavmi örneğinde kendisine temas ettiğine göre, demek ki, bu problem ‘Lût kavmi kadar eski, yok farz edilmeyecek kadar önemli, zinadan bile çirkin, ama herhangi bir insanî yanılgı kadar da konuşulabilir’ imiş.
Peki, neden böyle bir şey oluyor? Böylesi bir cinsel sapma neden ve nasıl yaşanıyor?
Önce biyolojik-genetik faktörlerle başlayalım:
Aslında hepimizin vücudunda karşı cinsin hormonları da az miktarda bulunur. Zaten, öyle olmasa, bütün erkekler aşırı sert ve maço, bütün kadınlar ise aşırı kırılgan olurlardı ve cinslerin birbirini anlayıp hissetmesi pek de mümkün olmazdı. Ancak normalde var olan bu minimal yönelimler, genetik ve hormonal bozulmalar sonucu, bazı kişilerde ileri düzeylere varabiliyor. Ve ortaya doğuştan eşcinselliğe yatkın bireyler çıkabiliyor.
"E, sonra?" diyorsanız, şu sohbeti dinleyin:
Geçenlerde bir psikiyatrist arkadaşım beni telefonla aradı. Kısa bir girişten sonra, "Baksana!" dedi, "Biliyorsun; son araştırmalar eşcinselliğin bazı durumlarda neredeyse önlenemez olduğunu gösteriyor. İşin doğuştan gelen genetik bir boyutu da olduğu tesbit edildi; sen de okumuşsundur. Yani, bu kişilerin en azından bir kısmı, yaratılışlarında var olan meyil dolayısıyla o yöne gidiyorlarmış; bu açık artık. Oysa biz İslâmî yönden bunun kabul edilemez bir yönelim olduğunu, hatta ceza gerektirdiğini okuyoruz. Nasıl çözüyorsun bu ikilemi?"
Ona, "Belki garip bir örnek olacak ama" dedim, "Biliyorsun, meselâ çok eşlilik de erkekler için neredeyse genetik ve tabiî bir meyildir." "Evet?" dedi. "Peki sen çok-eşli misin?" diye sordum. "Tabiî ki hayır" dedi. "Neden?" diye üsteledim. "İçinde böyle bir meyil yok mu? Açık konuş lütfen." "Var aslında" dedi, "Ama hem eşim buna izin vermez, hem toplumsal kurallar, kanunlar vs. bir yığın engel var; biliyorsun. Üstelik günaha girmiş olurum. O yüzden düşünmem bile."
"Kendi sorunun cevabını kendin vermiş oldun işte." dedim. "Eşcinsel meyiller de bazı kişiler için genetik bir temelden kaynaklanan, neredeyse zorunlu bir yönelim olabilir; ama o kişilerin de bu anormal yönelimlerini kontrol etmeleri beklenir, bunu becerebilirler de aslında."
"Bu yönden düşünmemiştim" dedi arkadaşım.
Ardından, kısa bir düşünme sonrası, "Ama" dedi, "meselâ, bilirsin, beyindeki bazı bozukluklar, örneğin temporal epilepsi gibi hastalıklar, kontrolü güç saldırganlıklara yol açabiliyor. Böyle bir hastalığın da etkisiyle, diyelim ki bilincinde olmadan birini öldüren bir şahıs ceza görür mü? Görmez. Bünyesel hastalığın etkisiyle bu suçu işlediği tesbit edilirse Türk Ceza Kanununun 46. veya 47. maddesine göre cezası ya hafifletilir ya da tamamen affedilir. Buna ne diyeceksin?"
"Peki," dedim, "O hasta, cezası affedildikten sonra, bir cinayet daha işlesin diye serbest mi bırakılır? Yoksa hastalığı düzelene kadar tedaviye alınıp sonra da uzun süre izlenip kontrol mü edilir?"
Arkadaşım, "Yine haklısın" dedi.
Ergenliğe geçiş döneminde sırf meraktan bu tür bir ilişkiyi (kısmen) denemiş gençler de olabilir. Nerdeyse ne yaptığını bilmeden, ‘doktorculuk’ oynarcasına.
"Çocukça bir hata" bile denebilir belki. Ancak, esas önemli olan, bundan sonrasıdır. Bu tür bir olayın ardından, bazen yıllar sonra, "Eyvah, ben ne yapmışım?" muhasebesi yaşanır genellikle. Bu dönemde bunalımını paylaşmayıp kendi kendini yiyip bitirmek; kendini aşırı suçlayıp "Yoksa ben ‘gay’dım mı?" sorgulamasına dalmak, bazen genci tam zıt bir sonuca götürebilir. "Battı balık yan gider" durumu gerçekleşir. Gerçekte öyle olmayan genç, gerçekte öyle olmadığı halde kendisini öyle zannettiği için, gerçekten öyle olur!
Traji-komik bir örnek anlatayım: Bir eşcinsel hastam vardı. İlkokul yıllarında bağırsak paraziti problemi varmış. Bilen bilir; bu parazit anüs kaşıntısı yapar. Belki inanmazsınız ama, bu kaşıntı gitgide delikanlıyı "Yoksa ben?.." kuşkusuna götürmüş. Sonuç maalesef kötü! Üstelik, anlattığım tek değil. Literatürde, sadece ve sadece bağırsak paraziti yüzünden cinsel tercihi bozulan birçok vak’a var. Yani? Utanıp konuşmamak, gurur yüzünden anlatmamak, yardım istemeyip kendi kendini yemek yok mu? İşte bu şey o kadar çok yerde ayaklara dolanıyor ki! Sırf bu yüzden ne hayatlar kayıyor, bilemezsiniz.
Şimdi, gelelim konunun bizi esas ilgilendiren kısmına:
1. Bu tür hassas konuları ne yok farz etmeli, ne de kaşınmayan yeri kaşımalı. Uyanık bir sessizlik ve dengeli bir müdahale gerek.
2. Küçük yaşlardan itibaren giyim, oyuncak gibi konularda cinsiyeti vurgulayacak ve cinsel kimlik oluşmasına yardım edecek yönlendirmeler yapılmalı. Meselâ, cinsiyete göre giydirmek, uygun oyuncaklar almak gibi.
3. Çocuk, normal gelişimi içinde, özellikle belli dönemlerde, cinselliği çok merak eder; onu doğru bilgilendirmek gerekir. Eşcinselliği anlatın demiyorum. Normal, doğal, insanî merakların doyurulması ilerisi için sağlam bir temel olacaktır diyorum. Bu konularda çekinip utanmayın lütfen: Siz doğrudan utanıyorsunuz ama, birileri yanlıştan bile utanmıyor. Ve hiç unutmayın: "Çocuklar öğrenmeye hazır olmadıkları konuları zaten sormazlar." Çocuk birşeyi soruyorsa mutlaka cevap vermeniz gerekir—elbette, usulünce!
4. Özellikle ergenlik çağında gençlerin kendi cinslerinden ebeveynlerle, yani babayla daha fazla vakit geçirip paylaşım içinde olması şarttır. Bunu vurguluyorum; tâ ki, "İşten eve, evden işe," ‘pijama-terlik-televizyon,’ "Hanım, sen ilgileniver, ben çok yorgunum" hastalıklarına yakalanmış babaların kulakları çınlasın!
5. Aile içinde erkeğin hafif başat ve saygın konumunun korunması lazım. Yoksa, meselâ evde kadın bariz biçimde baskın, erkekse pasif ise -ki, neredeyse ahirzaman alameti olarak çoğu evde mevcut durum maalesef budur- erkek çocuk için kadın konumu imrenilecek bir durum kazanabilir.
6. Bu tür bir problemle karşılaşıldığında aşırı tepki ve açıklamasız yasaklar merakı artırır sadece. Konuş(tur)masanız bile, gencin aklındaki soru işaretleri artarak devam eder.
7. Darda kalırsanız bir psikiyatristten yardım isteyin.
Not: Eşcinsellik aslında sadece erkeklere has bir durum değil. Kadınlar arasında da bu problem hatırı sayılır biçimde yaşanıyor. Yalnız, bayanlardaki şekli daha belirsiz seyrediyor ve pek de dirençli, devamlı olmuyor. Normal bir cinsel hayat ve mutlu bir evlilik, problemi çözmeye yetiyor genellikle. Yine de, özellikle bayanların toplu kaldığı yerlerde dikkatli olmak gerekiyor.
Maalesef biz toplum olarak kadın-erkek mahremiyetine ‘çok’ dikkat ederken, mahremiyetin erkek-erkek ve kadın-kadın arasındaki biçimlerini bazı zamanlar sanırım ihmal ediyoruz. Her iki cins açısından, problemin bir sebebi de bu. Bu noktada, biraz kitap karıştırıp erkeğin erkeğe, kadının kadına karşı mahremiyet ve tesettür ölçüsünü öğrenmeye ne dersiniz?
Kendi rizasi ile bu isi uc defadan cok yapan bu isden kurtula bilirmi.19 yasindayim
ReplyDeleteBen kurtulamadım yaşım 19. Ama bazı yolları deniyorum bazı çabalarım ve araştırmalarım var bana istersen ulaşabilirsin.
DeleteAllah sizleri korusun güzel kardeşlerim. Tez vakitte bu sıkıntılarımızdan kurtulmayı nasip etsin Allah'ım.
DeleteCanım kardeşim sen ALLAHA iman et Peygamberimize inan iman et namaz kıl oruç tut uzak durmaya çalış zikret ALLAH seni kurtarıcaktır zaten bende aynı durumdayım lakin yapmadım yapıcaktım ama yapmadım bende kurtlumak istiyorum ALLAH inşallah hastalığımızın tedavisini bize vericek sadece İman et.
ReplyDeleteKafayi yemek uzereyim bu nasil bisey ya ben akil sir erdiremiyorum rabbim hidayet etsin yardimcimiz olsun insallah
ReplyDeleteBunun günah olduğunu biliyorum fakat hislerime engel de olamıyorum. Bütün ibadetlerimi de yapıyorum ama nasıl kurtulacagimi da bilmiyorum.
ReplyDeleteAllah yardimcimiz olsun canim kardesim.
DeleteÇok zor bir durum hislerimin üstesinden gelemiyorum ne yapsamda olmuyor dünyadaki en kötü durum olabilir ... Allah hepimize yardım etsin
ReplyDeleteDemişsiniz ki kumar oynayan insan da kumar oynama isteğini içime Allah verdi." diebilir. Escinsellik hormonel+psikolojik bir durum yani birey bir payı olmadan çoğulukla doğuştan dirende 2-3 yaş arasında oluşan bir durum. Kur-an da lut kavminden "onlar kendi eşlerini bırakıp erkeklere gittiler. Şüphesiz bu çok çirkin bir iştir." diye buyurmuş Allah. Eşlerini bırakıp demiş yani bu insanlar gay yahut lezbiyen değil. Evlenmiş ve sadece daha fazla zevk almak için erkeklere gitmiş. Lanetlenen şey bu. Siz namazınızı kılın duanızı eksik etmeyin. Allah karşınıza içinize verdiği duyguya uygun bir eş cıkarsın. Onunla dininizide hayatınızıda yaşayın
ReplyDelete