Safer Ayı Nedir?,Safer Ayı Hangi Aydır?,Safer Ayı Ne zaman?,Safer Ayı Duası,Safer Ayı Üzerine,Safer Ayı Bela Ayı mıdır?,Safer Ayında Okunacak Dualar...
"26 Aralık Pazartesi Safer Ayının ilk günüdür." Safer ayında Levhi Mahfuz'dan birinci kat semaya 320.000 bela inmektedir. Bu belalar ve kazalar sene içine yayılmaktadır. Bir dahaki safer ayına kadar bu 320.000 beladan birinin size isabet etmesinden korunmak isterseniz, aşağıda tarif edilen namazları kılınız, tesbihatları yapınız. Aile efradınıza ve çevrenize de tavsiye ediniz. Bu namazları kılanların, bir dahaki sene aynı güne kadar (üzerine kat'i yazılmış yani ALLAH'ın Teâlâ'nın C.C., senin üzerinde gerçekleşmesine kesin hüküm verdiği kazalar müstesna) kazalardan korunacağı rivayeti vardır.
Safer ayı, Hicrî ayların ikincisidir. Hicrî ayların birincisi, bilindiği gibi Muharrem ayıdır ve içinde aşûre günü vardı. Üçüncüsü ise Rebî’ül-Evvel ayıdır ve bu ayın 12. Gecesinde Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimiz (asm) arzımıza ve gönlümüze teşrif etti.
Hicri takvimde bazı ayların ve günlerin; gerek içinde farz kılınan ibadetler, gerekse bir kudsi tarihin unvanı olmaları hasebiyle mukaddes tanındığı biliniyor. Mesela Recep, Şaban ve Ramazan ayları, nafile ve farz ibadetlerin içerisinde teşrî kılındığı üç ibâdet ayı olarak bilinir; bu aylardan bilhassa Ramazan ayı ve bu ay içindeki Kadir Gecesi Kur’ân’da da ifadesini bulur; diğer ikisi de muhtelif nafile ibâdetler için münbit birer zemin teşkil ettiği sahih hadislerde beyan edilir. İslamiyet öncesi Araplar arasında da Muharrem, Recep, Zi’l-Kâde ve Zi’l-Hicce aylarının hürmet duyulan aylardan olduğu ve bu aylarda Arapların savaş yapmaktan çekindikleri biliniyor.
Sahih kaynaklarda mübarek olduğu bildirilen diğer gün ve geceleri de burada zikretmek lazım: Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Arefe günü ve geceleri, Kandil geceleri, Cuma günleri, Aşure günü vs. gibi. Bu günlerde de gerek nafile, gerek vacip, gerekse farz olmak üzere değişik eda şekilleriyle muhtelif ibadetler yapılır.
Görüldüğü gibi İslâmiyet’te hürmet duyulan ve belli ibadetler için tahsis edilen aylar, günler ve geceler bulunmakla beraber; afetler, musibetler ve semavi belalar için tahsis edilen muayyen her hangi bir zaman diliminden söz etmek mümkün değildir. Böyle bir tahsisat, İslâm’ın ruhuna uygun değildir. Belli ayları İlahî musibet ayı olarak ilan etmek doğru da değildir. Allah’ın iradesini aylarla veya günlerle sınırlamak mümkün olmadığı gibi; böyle bir sınırlama çabası kulluk terbiyesine de yakışmaz.
İlâhî îkâz ve felaketler başka aylarda olmuyor mu? Kaldı ki, belli aylarda İlahî ikazların yoğunlaştığını farz etsek bile, o ayların musibet ve uğursuzluk ayı olarak ilan edilmesi Resûlullah (asm) tarafından nehy edilmiştir.
Safer ayı, cahiliye Arapları tarafından uğursuz ay olarak tanınıyor ve bu ayda umre yapmak büyük günahlardan sayılıyordu. Resûlullah (asm) ise “Umre her zaman helaldir!” buyrarak bu aya atfedilen uğursuzluk inancını kırmıştı. (Buhari, Hac, H. No:777) Ama ne yazık ki; bu ayda akdedilen nikâhların uzun ömürlü olmayacağı, bu ayda yapılan faaliyetlerin sonuçsuz kalacağı, bu ayda başlanılan işlerin uğursuzlukla biteceği tarzındaki inançların, cahiliye Araplarından beri halk arasında yer yer varlığını sürdüre gelen hurafelerden olduğunu görüyoruz.
Ebû Hüreyre’nin (ra) rivâyetiyle Resûlullah (asm) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"İslâm'da taşe'üm (uğursuz sayma, kötüye yorma) yoktur; en iyisi tefe'ül (iyiye yorma) dır." (Buharî, Tıb, 54)
Böylece bu zararlı anlayışın İslam'da bulunmadığını ifade etmiştir. Diğer bir hadiste ise şöyle buyurmuştur:
"Eşya da uğursuzluk yoktur, Safer ayında uğursuzluk yoktur, baykuşun ötmesinde bir uğursuzluk yoktur." (Müslim, Selâm, 102)
Safer ayının normal aylardan olduğunu tespit ettikten sonra; her ne kadar güvenilir kaynaklarla teyit edilmese de, burada, Safer ayında yapılması uygun bulunan şu duâyı zikredebiliriz:
“Bismillâhirrahmânirrahîm: Allah’ım; hamd ve şükür Sana mahsustur! Minnetim Sana’dır! Ben Senin kulunum; ve ben bundan dolayı huzurluyum! Nefsimi, dînimi, dünyamı, âhiretimi, işlerimin sonunu ve amelimi Sana emânet ediyorum. Bütün Muhammed (asm) ümmetini Senin gücünün, havlinin, kudretinin ve kuvvetinin şiddetinden, Sana emânet ediyorum! Muhakkak Sen, emâneti koruyansın; hükmü nâfiz olansın; kazâsı gâlib olansın!"
"Yâ Ahkeme’l-Hâkimîn ve yâ Esrae’l-Hâsibîn ve yâ Ekrame me’mûlin ve ecvede mes’ûlin yâ Hayyu yâ Kayyûmu yâ Kadîmü yâ Ferdu yâ Vitru yâ Ehadu yâ Samedu yâ men lem yelid ve lem yûled ve lem yekun lehû küfüven ehad! Yâ Azîzu Yâ Vehhâbu Salla’llâhu alâ hayr-i halkıhî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecma’în! Âmin!"
Bu ayın son çarşamba gününde de iki rek’at namaz kılınması; bu namazda her rek’atte bir Fatiha ve on bir İhlâs-ı Şerif okunması; namazdan sonra da on bir istiğfar ile, on bir salavât-ı şerîfe okunması tavsiye edilmiştir.
Sadakanın bu aya özel bir konumu yoktur. Diğer aylarda olduğu gibi, bu ayda da sadaka vermeye devam etmelidir.
Safer ayının ilk çarşambası öğle ve ikindi arasında şu duayı 100 defa okumak sünnet midir?
“YA DAFİAL BELAYA İDFA’ ANNEL BELAYA FALLAHÜ HAYRÜN HAFİZAN VE HÜVE ERHAMÜRRAHİMİN İNNEKE ALA KÜLLİ ŞEY’İN KADİR."
Meali: “Ey belaları def eden Allahım! Belaları bizden uzaklaştır. Allah muhafaza edicilerin en merhametlisidir. Muhakkak ki senin kudretin her şeye yeter."
Cevap:Bu güzel bir duadır ve her zaman yapılabilir. Bu açıdan elbette Safer ayında da okunabilir. Ancak bu duanın özellikle Safer ayında yapılacağıyla ilgili bir hadis bulamadık. Buna göre, bu duayı belli bir zaman dilimine indirgemeden her zaman her yerde okumak en uygun olanıdır.
“Hastalığın, sahibinden bir başkasına kendi kendine sirâyeti yoktur, eşyâda uğursuzluk yoktur. Ükey ve baykuş ötmesinin te’sîri ve kötülüğü de yoktur. Safer ayında uğursuzluk yoktur. Bunlar Cahiliyet hurâfeleridir. Fakat ey mü’min! Sen cüzzâmlıdan, arslandan kaçar gibi kaç!” buyurdu. (Buhari, Tıp: 19)
Bu aralar en çok merak edilen konulardan biri, Safer ayının bela ayı olup olmadığı. Bu ayın bela ayı olmadığını biliyorum fakat yine araştırmakta fayda gördüm. Güvenilir hiçbir kaynakta Safer ayının uğursuz ay olduğuna dair bir ibare bulamadım. Hatta hepsinde yukarıda paylaştığım hadis var ve aylara , günlere ve eşyalara uğur veya uğursuzluk yüklenemeyeceğini bu hadisten anlıyoruz. Safer ayında belaların 1. kat semaya indiği, bu aya özel namazların ve özel zikirlerin hiçbiri sahih bir bilgiye dayanmıyor. Efendimiz(s.a.v)den, sahabeden veya tabiinden bize böyle bir uygulama intikal etmemiş.
Safer: Kamerî aylardan Safer ayının uğursuz bir ay olduğunu, bütün uğursuz işlerin bu ayda meydana geldiği düşüncesidir. Halbuki Safer ayının diğer aylardan hiçbir farkı yoktur. Diğer aylar zamanın bir dilimi olduğu gibi Safer ayı da zamanın bir dilimidir. Bu batıl akide cahil halk arasında yaşamakta ve Safer ayında nikah yapmanın uğursuzluk getireceğine inanılmaktadır. Bu batıl inancı yıkmak için İslâm alimleri mücadele etmişler, hatta pek çok alim özellikle bu ayda nikah kıymışlardır.
"26 Aralık Pazartesi Safer Ayının ilk günüdür." Safer ayında Levhi Mahfuz'dan birinci kat semaya 320.000 bela inmektedir. Bu belalar ve kazalar sene içine yayılmaktadır. Bir dahaki safer ayına kadar bu 320.000 beladan birinin size isabet etmesinden korunmak isterseniz, aşağıda tarif edilen namazları kılınız, tesbihatları yapınız. Aile efradınıza ve çevrenize de tavsiye ediniz. Bu namazları kılanların, bir dahaki sene aynı güne kadar (üzerine kat'i yazılmış yani ALLAH'ın Teâlâ'nın C.C., senin üzerinde gerçekleşmesine kesin hüküm verdiği kazalar müstesna) kazalardan korunacağı rivayeti vardır.
Safer ayının ilk ve son çarşamba gününün gecesinde, yani salı gecesi kılınacak namazdır; (İSLÂM'da gece günden önce gelir. Yani Cuma günü, Perşembe Günü akşam ezanı okunduğunda giriyor)
1 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 17 Kevser Sûresi
2 Rekât : Fatiha'dan Sonda; 5 İhlâs Sûresi
3 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 1 Felâk Sûresi
4 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 1 Nâs Sûresi
Safer ayının ilk ve son çarşamba günü, öğlen ve ikindi namazı arasında kılınacak namazdır;
1 Rekât : Fatiha'dan Sonra ; 11 İhlâs Sûresi
2 Rekât : Fatiha'dan Sonda; 11 İhlâs Sûresi
Bu namazdan sonra 100 kere "Yâ dâfia'l-belâyâ, idfâ anna'l-belâyâ, fallâhü hayrun hâfizan ve hüve Erhâmü'r-Râhimin, inneke alâ külli şey'in kadir"okunmalı ve dua edilmelidir.
Safer ayı, Hicrî ayların ikincisidir. Hicrî ayların birincisi, bilindiği gibi Muharrem ayıdır ve içinde aşûre günü vardı. Üçüncüsü ise Rebî’ül-Evvel ayıdır ve bu ayın 12. Gecesinde Kâinatın Efendisi Sevgili Peygamberimiz (asm) arzımıza ve gönlümüze teşrif etti.
Hicri takvimde bazı ayların ve günlerin; gerek içinde farz kılınan ibadetler, gerekse bir kudsi tarihin unvanı olmaları hasebiyle mukaddes tanındığı biliniyor. Mesela Recep, Şaban ve Ramazan ayları, nafile ve farz ibadetlerin içerisinde teşrî kılındığı üç ibâdet ayı olarak bilinir; bu aylardan bilhassa Ramazan ayı ve bu ay içindeki Kadir Gecesi Kur’ân’da da ifadesini bulur; diğer ikisi de muhtelif nafile ibâdetler için münbit birer zemin teşkil ettiği sahih hadislerde beyan edilir. İslamiyet öncesi Araplar arasında da Muharrem, Recep, Zi’l-Kâde ve Zi’l-Hicce aylarının hürmet duyulan aylardan olduğu ve bu aylarda Arapların savaş yapmaktan çekindikleri biliniyor.
Sahih kaynaklarda mübarek olduğu bildirilen diğer gün ve geceleri de burada zikretmek lazım: Ramazan Bayramı, Kurban Bayramı, Arefe günü ve geceleri, Kandil geceleri, Cuma günleri, Aşure günü vs. gibi. Bu günlerde de gerek nafile, gerek vacip, gerekse farz olmak üzere değişik eda şekilleriyle muhtelif ibadetler yapılır.
Görüldüğü gibi İslâmiyet’te hürmet duyulan ve belli ibadetler için tahsis edilen aylar, günler ve geceler bulunmakla beraber; afetler, musibetler ve semavi belalar için tahsis edilen muayyen her hangi bir zaman diliminden söz etmek mümkün değildir. Böyle bir tahsisat, İslâm’ın ruhuna uygun değildir. Belli ayları İlahî musibet ayı olarak ilan etmek doğru da değildir. Allah’ın iradesini aylarla veya günlerle sınırlamak mümkün olmadığı gibi; böyle bir sınırlama çabası kulluk terbiyesine de yakışmaz.
İlâhî îkâz ve felaketler başka aylarda olmuyor mu? Kaldı ki, belli aylarda İlahî ikazların yoğunlaştığını farz etsek bile, o ayların musibet ve uğursuzluk ayı olarak ilan edilmesi Resûlullah (asm) tarafından nehy edilmiştir.
Safer ayı, cahiliye Arapları tarafından uğursuz ay olarak tanınıyor ve bu ayda umre yapmak büyük günahlardan sayılıyordu. Resûlullah (asm) ise “Umre her zaman helaldir!” buyrarak bu aya atfedilen uğursuzluk inancını kırmıştı. (Buhari, Hac, H. No:777) Ama ne yazık ki; bu ayda akdedilen nikâhların uzun ömürlü olmayacağı, bu ayda yapılan faaliyetlerin sonuçsuz kalacağı, bu ayda başlanılan işlerin uğursuzlukla biteceği tarzındaki inançların, cahiliye Araplarından beri halk arasında yer yer varlığını sürdüre gelen hurafelerden olduğunu görüyoruz.
Ebû Hüreyre’nin (ra) rivâyetiyle Resûlullah (asm) Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"İslâm'da taşe'üm (uğursuz sayma, kötüye yorma) yoktur; en iyisi tefe'ül (iyiye yorma) dır." (Buharî, Tıb, 54)
Böylece bu zararlı anlayışın İslam'da bulunmadığını ifade etmiştir. Diğer bir hadiste ise şöyle buyurmuştur:
"Eşya da uğursuzluk yoktur, Safer ayında uğursuzluk yoktur, baykuşun ötmesinde bir uğursuzluk yoktur." (Müslim, Selâm, 102)
Safer ayının normal aylardan olduğunu tespit ettikten sonra; her ne kadar güvenilir kaynaklarla teyit edilmese de, burada, Safer ayında yapılması uygun bulunan şu duâyı zikredebiliriz:
“Bismillâhirrahmânirrahîm: Allah’ım; hamd ve şükür Sana mahsustur! Minnetim Sana’dır! Ben Senin kulunum; ve ben bundan dolayı huzurluyum! Nefsimi, dînimi, dünyamı, âhiretimi, işlerimin sonunu ve amelimi Sana emânet ediyorum. Bütün Muhammed (asm) ümmetini Senin gücünün, havlinin, kudretinin ve kuvvetinin şiddetinden, Sana emânet ediyorum! Muhakkak Sen, emâneti koruyansın; hükmü nâfiz olansın; kazâsı gâlib olansın!"
"Yâ Ahkeme’l-Hâkimîn ve yâ Esrae’l-Hâsibîn ve yâ Ekrame me’mûlin ve ecvede mes’ûlin yâ Hayyu yâ Kayyûmu yâ Kadîmü yâ Ferdu yâ Vitru yâ Ehadu yâ Samedu yâ men lem yelid ve lem yûled ve lem yekun lehû küfüven ehad! Yâ Azîzu Yâ Vehhâbu Salla’llâhu alâ hayr-i halkıhî Muhammedin ve âlihî ve sahbihî ecma’în! Âmin!"
Bu ayın son çarşamba gününde de iki rek’at namaz kılınması; bu namazda her rek’atte bir Fatiha ve on bir İhlâs-ı Şerif okunması; namazdan sonra da on bir istiğfar ile, on bir salavât-ı şerîfe okunması tavsiye edilmiştir.
Sadakanın bu aya özel bir konumu yoktur. Diğer aylarda olduğu gibi, bu ayda da sadaka vermeye devam etmelidir.
Safer ayının ilk çarşambası öğle ve ikindi arasında şu duayı 100 defa okumak sünnet midir?
“YA DAFİAL BELAYA İDFA’ ANNEL BELAYA FALLAHÜ HAYRÜN HAFİZAN VE HÜVE ERHAMÜRRAHİMİN İNNEKE ALA KÜLLİ ŞEY’İN KADİR."
Meali: “Ey belaları def eden Allahım! Belaları bizden uzaklaştır. Allah muhafaza edicilerin en merhametlisidir. Muhakkak ki senin kudretin her şeye yeter."
Cevap:Bu güzel bir duadır ve her zaman yapılabilir. Bu açıdan elbette Safer ayında da okunabilir. Ancak bu duanın özellikle Safer ayında yapılacağıyla ilgili bir hadis bulamadık. Buna göre, bu duayı belli bir zaman dilimine indirgemeden her zaman her yerde okumak en uygun olanıdır.
BİR DİĞER KAYNAĞA GÖRE;
Bu aralar en çok merak edilen konulardan biri, Safer ayının bela ayı olup olmadığı. Bu ayın bela ayı olmadığını biliyorum fakat yine araştırmakta fayda gördüm. Güvenilir hiçbir kaynakta Safer ayının uğursuz ay olduğuna dair bir ibare bulamadım. Hatta hepsinde yukarıda paylaştığım hadis var ve aylara , günlere ve eşyalara uğur veya uğursuzluk yüklenemeyeceğini bu hadisten anlıyoruz. Safer ayında belaların 1. kat semaya indiği, bu aya özel namazların ve özel zikirlerin hiçbiri sahih bir bilgiye dayanmıyor. Efendimiz(s.a.v)den, sahabeden veya tabiinden bize böyle bir uygulama intikal etmemiş.
Safer: Kamerî aylardan Safer ayının uğursuz bir ay olduğunu, bütün uğursuz işlerin bu ayda meydana geldiği düşüncesidir. Halbuki Safer ayının diğer aylardan hiçbir farkı yoktur. Diğer aylar zamanın bir dilimi olduğu gibi Safer ayı da zamanın bir dilimidir. Bu batıl akide cahil halk arasında yaşamakta ve Safer ayında nikah yapmanın uğursuzluk getireceğine inanılmaktadır. Bu batıl inancı yıkmak için İslâm alimleri mücadele etmişler, hatta pek çok alim özellikle bu ayda nikah kıymışlardır.
Kaynak: Diyanet
Safer; cahiliyye devri araplarının inandığı bir uğursuzluk çeşidiydi.Hatta bu ayda kıyılan nikâhların kısa süreceği bu ayda yapılan faaliyetlerin sonuçsuz kalacağı bu ayda başlanılan işlerin uğursuzlukla biteceği tarzındaki inançları da mevcuttur. Araplar zannederlerdi ki “karınlarında safer denen bir yılan var, acıkınca insanı sokar ve ezaya sebep olur.” Bunun insan veya hayvan karnında bulunup sirayet ettiğine inanılan bir hastalık olduğu; bununla bizzat safer ayının kastedildiği; safere girilince uğursuzluğa uğranılacağına inanıldığı vs. de söylenmiştir.(Kütüb-i Sitte)
Nurettin Yıldız hoca’nın Safer ayıyla ilgili sorusuna cevabı:
Safer; cahiliyye devri araplarının inandığı bir uğursuzluk çeşidiydi.Hatta bu ayda kıyılan nikâhların kısa süreceği bu ayda yapılan faaliyetlerin sonuçsuz kalacağı bu ayda başlanılan işlerin uğursuzlukla biteceği tarzındaki inançları da mevcuttur. Araplar zannederlerdi ki “karınlarında safer denen bir yılan var, acıkınca insanı sokar ve ezaya sebep olur.” Bunun insan veya hayvan karnında bulunup sirayet ettiğine inanılan bir hastalık olduğu; bununla bizzat safer ayının kastedildiği; safere girilince uğursuzluğa uğranılacağına inanıldığı vs. de söylenmiştir.(Kütüb-i Sitte)
Nurettin Yıldız hoca’nın Safer ayıyla ilgili sorusuna cevabı:
SORU: Safer Ayı bela ayı mıdır ?
CEVAP: Safer ayı ilgili konuşulanların önemli bir bölümü Arap cahiliyesinden intikal edenlerdir. Dinen itibar edilebilecek sahih ve sarih bir bilgi yoktur. Mü’minler, Allah’ın rızasını kazanmak için uğraşmalıdırlar. Salih ameller yapmak için kendimizi zorlamalıyız. Halk arasında yaygın olan bu tür bilgilerin temel iki nedeni vardır. Birincisi, insanların gündemine girebilmek ve kalabilmek için ucuz konular kullanan hocalar ve vaizlerin etkisidir. İkincisi de cihat ve benzeri mükellefiyetleri kendileri için ağır gören halk kitlelerinin bu tür konularla dindarlık yaşamaya ve avunmaya çalışmalarıdır. Biz ise Rabbimizin rızasını istiyoruz.
Seleften biri şöyle der: “Şüphesiz ki bu ilim dîndir. O hâlde dîninizi kimden aldığınıza dikkat edin.”
CEVAP: Safer ayı ilgili konuşulanların önemli bir bölümü Arap cahiliyesinden intikal edenlerdir. Dinen itibar edilebilecek sahih ve sarih bir bilgi yoktur. Mü’minler, Allah’ın rızasını kazanmak için uğraşmalıdırlar. Salih ameller yapmak için kendimizi zorlamalıyız. Halk arasında yaygın olan bu tür bilgilerin temel iki nedeni vardır. Birincisi, insanların gündemine girebilmek ve kalabilmek için ucuz konular kullanan hocalar ve vaizlerin etkisidir. İkincisi de cihat ve benzeri mükellefiyetleri kendileri için ağır gören halk kitlelerinin bu tür konularla dindarlık yaşamaya ve avunmaya çalışmalarıdır. Biz ise Rabbimizin rızasını istiyoruz.
Seleften biri şöyle der: “Şüphesiz ki bu ilim dîndir. O hâlde dîninizi kimden aldığınıza dikkat edin.”
Comments
Post a Comment
Yorum İçin Teşekkürler...