İslamda Akraba Evliliği,Akraba Evlilikleri Günah mıdır?,Akraba Evliliği Caiz midir?,Akraba Evliliği-Nihat HATİPOĞLU,Akraba Evliliğinde Çocuk Neden Sakat Doğar,Akraba Evliliği Nedir?,Dinimizde Akraba Evliliği,Hangi Akraba ile Evlenilmez,Akraba Evliliği Günahmı,Akraba Evliliğinin Sakıncaları...
Akraba Evliliği Günah mıdır? |
DİNEN YAKIN AKRABA EVLİLİKLERİ:
Günümüzde Türkiyede batıda akraba evliliği yoktur,akraba evliliği daha çok doğuda görülmektedir.
Trakyada bırakın akraba evliliğini komşu kızına bile bakmak ayıp sayılırken,doğuda akraba evliliği normal karşılanmaktadır.Bu konu hakkında şahsen kendi düşüncelerimi beyan etmeyeceğim ve asla bu konuda yorum yapmayacağım,akraba evliliği konusunda dini kaynaklar neler diyor hadi hep birlikte bakalım...Akraba evliliği konusunda sizler ne düşünüyorsunuz?..Düşüncelerinizi ve bu konuda sorularınızı "yorum" kısmına yazabilirsiniz!
Bu yüzden Peygamberimiz; büyüklerinin yasak dediğini yasak, yani haram. mübah dediğini de mübah, yani serbest sayan insanları, o yasak ve mübah koyanlara tapan diye nitelemiştir. Yani; Allah bir şeyin helâl ya da haram olduğunu bildirdikten sonra, birisi yetkisine dayanarak O`nun helâl dediğini yasak, haram dediğini de serbest etmişse, yeni bir din koymuş, onun dediklerini kabul eden de onu ilâh edinmiş demektir.
Allah kendisiyle evlenilemeyecek kadınları Kur`ân-ı Kerîm`de bildirmiş. Peygamberimiz de buna açıklık getirmiştir:
1. Anneler, kızlar, kız kardeşler, halalar, teyzeler, kız ve erkek kardeş kızları ile; ister öz, ister üvey, ister nesepten, ister sütten olsunlar, evlenmek ebediyen haramdır.
Bunun dışındaki bütün kadınlarla evlenebileceğini de yine Kur`ân-ı Kerîm bildirmektedir. Artık mesela amca,dayı, hâlâ-teyze çocuklarıyla evlenmeyi. geçici yetkisine dayanarak yasaklamak, işte yeni bir din koymak, onun yasağını kabullenmek de, onun dinine girip, onu ilâh edinmek demektir.
Ne var ki, haramlar arasında derece farkı olduğu gibi, helâller arasında da derece farkı vardır. Buna göre yakın akrabası dışındakilerle evlenmek daha güzel bir helâldir. Hz. Ömer de bunu teşvik etmiştir.
Allah kendisiyle evlenilemeyecek kadınları Kur`ân-ı Kerîm`de bildirmiş. Peygamberimiz de buna açıklık getirmiştir:
1. Anneler, kızlar, kız kardeşler, halalar, teyzeler, kız ve erkek kardeş kızları ile; ister öz, ister üvey, ister nesepten, ister sütten olsunlar, evlenmek ebediyen haramdır.
2. Babasının ve çocuğunun karısı, karısının annesi ve kızı da bunlara dahildir.
3. Başkasının nikâhlısı onunla nikâhlı olduğu sürece, karısının kız kardeşi, halası ve teyzesi de karısının kendi nikâhında bulunduğu sürece kendisine haramdır.
Bunun dışındaki bütün kadınlarla evlenebileceğini de yine Kur`ân-ı Kerîm bildirmektedir. Artık mesela amca,dayı, hâlâ-teyze çocuklarıyla evlenmeyi. geçici yetkisine dayanarak yasaklamak, işte yeni bir din koymak, onun yasağını kabullenmek de, onun dinine girip, onu ilâh edinmek demektir.
Ne var ki, haramlar arasında derece farkı olduğu gibi, helâller arasında da derece farkı vardır. Buna göre yakın akrabası dışındakilerle evlenmek daha güzel bir helâldir. Hz. Ömer de bunu teşvik etmiştir.
("Yakın akraba ile evlenmeyin, çünkü doğacak çocuk zayıf olur" anlamında bir hadis rivayet edilirse de, Ibri Salâh aslının bulunamadığını söylemiştir. Doğrusu Hz. Ömer`in sözü olduğudur. bk. Gazalî, Ihya (Tahriçli) 1l/42.)Çünkü aile yuvasının ve doğacak nesillerin sağlamlığı, karı-koca arasındaki sevgi ve çekiciliğin fazlalığına bağlıdır. İnsanlar, fıtratları gereği yakınlarına karşı cinsel arzu duyamazlar. Halbuki, karı-koca arasında sevgi ve çekiciliği doğuran en büyük etken cinsel arzudur.
Bazı insanlarda yakınlarına karşı doğacak bu tür arzusuzluk, evlenmeleri halinde, soğukluğa ve arzusuz ilişkiden kaynaklanan cılız ve sakat doğumlara sebep olabilir. Bu yüzden İmam Gazali, evlenilecek kadınla aranılan nitelikler arasında, yakın akrabadan olmama özelliğini de sayar. (Gazâlî, agk.) Buna; çünkü yakınlar arasındaki şehvet azlığından ötürü doğacak çocuklar cılız olur, sebebini gösterir.
Yakın akraba ile evlenmemenin bir faydası daha vardır. Akrabası olmayan birisiyle evlenip, yabancı bir akraba ile hısımlık bağları kuran adam, İslam`ın istediği sevişen ve yardımlaşan toplumun oluşmasına yardımcı olmuş demektir. Çünkü yakınların birbirlerine yardım etmeleri daha kolaydır.
Ancak buna rağmen Islâm`da bu tür evliliğin yasaklanmaması, bu sonuçların istisnaî durumlar olduğunu gösterir. Bu bağlamda Peygamberimizin, evlenecek eşlerin birbirlerini görmelerini, yani severek evlenmelerini tavsiye etmesi çok önemli ve ilgi çekicidir. Hattâ erkek, talip olduğu kadına şehvetle de olsa bakabilir. (Cessâs, Ahkâmu`l-Kur`ân V/173; Ibn Rüsd, Bidâye l1/3.) Çünkü insanlar mizaçları itibariyle uyum sağlayabilecekleri ve sağlam nesil yetiştirebilecekleri eşleri daha ilk bakışta sevebilirler. Sevemiyorlarsa mizaçları birbirine uygun değil demektir. Onun için birbirlerini görmeyenlerin ve gördükten sonra da sevemeyenlerin evlenmeleri ya da evlendirilmeleri hoş olmayan bir davranıştır.
Ama, tekrar edersek, birbirlerini seven bir amca-dayı, hala-teyze çocuklarının aralarını ayırmak ve sevgilerine engel olmak da fıtrata ve insanın hamuruna aykırı bir davranış ve bir zulüm olur.. Çünkü cinsî sapıklar dışında teyzesine, halasına ya da dayısına aşık olan kimseye rastlanılmaz ama, kuzenlerine aşık olan bir sürü insan vardır. Öyleyse doğal ve fıtri davranış, böyle olanların birbiriyle evlenebilmeleridir.
Artık bu konuda yapılabilecek şey, akraba evliliklerini yasaklamak değil, Peygamberimizin yaptığı gibi, yabancı ile evlenmeyi teşvik etmektir. Halbuki süt kardeşle evlenmek daha çok sakat doğuma sebep olduğu halde, yakın akraba evliliğinin yasaklanmasını isteyenler onun yasaklanmasını istememektedirler. Demek ki, gayeleri dinî bir kurala karşı çıkmaktan ibarettir.
Yüce Kitabımız Kur'ân-ı Kerim yakınlık cihetiyle evlenilmesi haram olan kadınları açıklamıştır. Bunlar, kız kardeş, hala, teyze gibi yakın akrabalardır. Bunların dışında kalan amca, dayı, hala ve teyze kızlarıyla evlenmeye ruhsat vermiştir. Peygamber Efendimiz de bu ruhsatı kendisi ve yakınları üzerinde de kullanmıştır. Bilindiği gibi, Peygamberimizin hanımlarından Zeyneb binti Cahş,halasının kızıydı. Ayrıca kendi kızı Hz. Fâtıma'yı amcası oğlu Hz. Ali'ye nikahlamıştı.
Dinimizde her ne kadar böyle bir ruhsat mevcutsa da, bir takım irsî ve sıhhi mahzurlarından dolayı bazı hadislerde yakın akrabağ ile evliliğin tavsiye edilmediğini görmekteyiz.
İmam-ı Gazali Hazretleri,sünnet ölçüleri içinde evlenecek eşlerde aranan vasıfları sayarken, cinsî duygunun zayıf olacağından dolayı kızın yakın akrabalardan olmamasını da zikreder. "Pek yakınınız olan bir kadınla evlenmeyin; çünkü çocuk zayıf, çelimsiz olur"(Terbiyetü'l-Evlâd, 1: 39; ihya, 2: 42) hadis-i şerifine yer verir.
İşte bu mahzur göz önüne alınarak, çok yakın akraba ile evlenilmesi tavsiye edilmemektedir.Yine bu hususta, "Yabancılarla evlenin, yakınlarınızla evlenmeyin"(Kadı Beydâvî. Gâyetü'l-Gusâ, 2: 721) mealindeki hadis de bu hikmetleri nazara vermektedir.
Bu meselede ehemmiyetli bir mahzur da, zamanla eşler arasında bir geçimsizlik olduğu takdirde, akrabalar arasında devam etmesi gereken manevî bağların zayıflamaya yüz tutmasıdır. Hadis imamlarından Deylemî'nin bir rivayetinde, akraba ile evliliğin sıla-i rahim bağlarının kopmasına sebep olacağı bildirilmektedir.
Bütün evliliklerde olduğu gibi bilhassa akraba ile olan bir evlilikte kan uyuşmazlığının tespit edilmesinin sıhhî bir tedbir olarak düşünülmesinde büyük fayda vardır.
Başta da söylediğimiz gibi yakın akraba ile evlilikte esas itibariyle dinî bir yasaklama yoktur. Sözü edilen sıhhî mahzurlar da muhakkak surette olacak diye bir durum da mevcut değildir. Ancak, çocukta görülebilecek sakatlık ve benzeri hususlar, yabancı kadınla olan evliliğe nispetle akraba evliliklerinde belli bir ölçüde daha fazla müşahede edilmektedir.
Yakın akraba ile evlenmemenin bir faydası daha vardır. Akrabası olmayan birisiyle evlenip, yabancı bir akraba ile hısımlık bağları kuran adam, İslam`ın istediği sevişen ve yardımlaşan toplumun oluşmasına yardımcı olmuş demektir. Çünkü yakınların birbirlerine yardım etmeleri daha kolaydır.
Ancak buna rağmen Islâm`da bu tür evliliğin yasaklanmaması, bu sonuçların istisnaî durumlar olduğunu gösterir. Bu bağlamda Peygamberimizin, evlenecek eşlerin birbirlerini görmelerini, yani severek evlenmelerini tavsiye etmesi çok önemli ve ilgi çekicidir. Hattâ erkek, talip olduğu kadına şehvetle de olsa bakabilir. (Cessâs, Ahkâmu`l-Kur`ân V/173; Ibn Rüsd, Bidâye l1/3.) Çünkü insanlar mizaçları itibariyle uyum sağlayabilecekleri ve sağlam nesil yetiştirebilecekleri eşleri daha ilk bakışta sevebilirler. Sevemiyorlarsa mizaçları birbirine uygun değil demektir. Onun için birbirlerini görmeyenlerin ve gördükten sonra da sevemeyenlerin evlenmeleri ya da evlendirilmeleri hoş olmayan bir davranıştır.
Ama, tekrar edersek, birbirlerini seven bir amca-dayı, hala-teyze çocuklarının aralarını ayırmak ve sevgilerine engel olmak da fıtrata ve insanın hamuruna aykırı bir davranış ve bir zulüm olur.. Çünkü cinsî sapıklar dışında teyzesine, halasına ya da dayısına aşık olan kimseye rastlanılmaz ama, kuzenlerine aşık olan bir sürü insan vardır. Öyleyse doğal ve fıtri davranış, böyle olanların birbiriyle evlenebilmeleridir.
Artık bu konuda yapılabilecek şey, akraba evliliklerini yasaklamak değil, Peygamberimizin yaptığı gibi, yabancı ile evlenmeyi teşvik etmektir. Halbuki süt kardeşle evlenmek daha çok sakat doğuma sebep olduğu halde, yakın akraba evliliğinin yasaklanmasını isteyenler onun yasaklanmasını istememektedirler. Demek ki, gayeleri dinî bir kurala karşı çıkmaktan ibarettir.
Yüce Kitabımız Kur'ân-ı Kerim yakınlık cihetiyle evlenilmesi haram olan kadınları açıklamıştır. Bunlar, kız kardeş, hala, teyze gibi yakın akrabalardır. Bunların dışında kalan amca, dayı, hala ve teyze kızlarıyla evlenmeye ruhsat vermiştir. Peygamber Efendimiz de bu ruhsatı kendisi ve yakınları üzerinde de kullanmıştır. Bilindiği gibi, Peygamberimizin hanımlarından Zeyneb binti Cahş,halasının kızıydı. Ayrıca kendi kızı Hz. Fâtıma'yı amcası oğlu Hz. Ali'ye nikahlamıştı.
Dinimizde her ne kadar böyle bir ruhsat mevcutsa da, bir takım irsî ve sıhhi mahzurlarından dolayı bazı hadislerde yakın akrabağ ile evliliğin tavsiye edilmediğini görmekteyiz.
İmam-ı Gazali Hazretleri,sünnet ölçüleri içinde evlenecek eşlerde aranan vasıfları sayarken, cinsî duygunun zayıf olacağından dolayı kızın yakın akrabalardan olmamasını da zikreder. "Pek yakınınız olan bir kadınla evlenmeyin; çünkü çocuk zayıf, çelimsiz olur"(Terbiyetü'l-Evlâd, 1: 39; ihya, 2: 42) hadis-i şerifine yer verir.
İşte bu mahzur göz önüne alınarak, çok yakın akraba ile evlenilmesi tavsiye edilmemektedir.Yine bu hususta, "Yabancılarla evlenin, yakınlarınızla evlenmeyin"(Kadı Beydâvî. Gâyetü'l-Gusâ, 2: 721) mealindeki hadis de bu hikmetleri nazara vermektedir.
Bu meselede ehemmiyetli bir mahzur da, zamanla eşler arasında bir geçimsizlik olduğu takdirde, akrabalar arasında devam etmesi gereken manevî bağların zayıflamaya yüz tutmasıdır. Hadis imamlarından Deylemî'nin bir rivayetinde, akraba ile evliliğin sıla-i rahim bağlarının kopmasına sebep olacağı bildirilmektedir.
Bütün evliliklerde olduğu gibi bilhassa akraba ile olan bir evlilikte kan uyuşmazlığının tespit edilmesinin sıhhî bir tedbir olarak düşünülmesinde büyük fayda vardır.
Başta da söylediğimiz gibi yakın akraba ile evlilikte esas itibariyle dinî bir yasaklama yoktur. Sözü edilen sıhhî mahzurlar da muhakkak surette olacak diye bir durum da mevcut değildir. Ancak, çocukta görülebilecek sakatlık ve benzeri hususlar, yabancı kadınla olan evliliğe nispetle akraba evliliklerinde belli bir ölçüde daha fazla müşahede edilmektedir.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum İçin Teşekkürler...