Devamlı süren, abdest bozucu durumlara özür denir. Örneğin, küçük abdesti tutamama, devamlı gaz çıkarma, sık sık burnu kanama, yarasından devamlı su ve irin akma gibi durumlar, birer özür hâlidir. Kendisinde bu gibi abdest bozucu bir özür bulunan kimseye ise, sâhib-i özür (özür sâhibi) veya ma'zur (özürlü) denir.
Özürlü Sayılmanın Şartı Nedir?
Bir kişinin özürlü sayılabilmesi için, abdest bozucu bir hâlin, tam bir namaz vakti boyunca devam etmesi, yani, abdest alıp namaz kılacak kadar kısa bir an dahi olsun kesilmemesi şarttır. Bu özrün başlamasının şartıdır. Bundan sonra da, her namaz vaktinde, en az bir kere aynı hâl ortaya çıkmalıdır. (Bu da özrün devamının şartıdır.)
Bunu bir örnek ile anlatalım: Bir kişinin burnu, öğle vaktinin başlangıcından itibaren kanamaya başlasa ve bu hâl, öğle vakti geçinceye kadar hiç kesilmeden devam etse, bu kişi için özür hâlinin başlama şartı gerçekleşmiş olur. Artık bundan sonraki her namaz vakti içinde en az bir kere bu kanama hâli görülse, o kimse "ÖZÜRLÜ" sayılır.
Çünkü, her namaz vakti içinde özür hâli tekerrür ettiği için, özrün devam ettiği ortaya çıkmış, özürlü sayılmanın ikinci şartı da böylece gerçekleşmiştir. Özür durumunun ortadan kalkması için, özür hâlinin bir namaz vakti içinde tamamen ortadan kalkması, hiç görülmemesi gereklidir. Böyle olan kimse, artık özürlü sayılmaktan çıkmış olur.
Özür Sâhipleri ile İlgili Hükümler Nelerdir?
Özür sâhipleri için, dînimiz büyük bir kolaylık göstermiştir. Bunların abdestleri, abdest bozucu özürleri devam ettiği hâlde bozulmaz. Bu halde iken namazlarını kılarlar. Abdest bozucu kan, irin, idrar gibi akıntıların kirlettiği yeri tekrar temizlemekle de mükellef tutulmazlar. Çünkü, bu kirler temizlendikten hemen sonra yeniden vâki olmaktadır.
Meselâ, devamlı idrarı gelen bir kimsenin, abdestini idrar akıntısı bozmadığı gibi, gelen bu idrarın kirlettiği yeri yıkamak mecburiyeti de yoktur. İdrar kirletmesi mevcut olduğu hâlde namazını kılar.
Dînimizin özür sâhiplerine sağladığı bu kolaylığa karşı, onların da dikkat edecekleri bir husus vardır. O da şudur: Özürlü olduğunu tesbit eden kimse, her namaz vakti için, ayrı abdest alır, o vakit için aldığı bu abdestle dilediği kadar nafile veya kaza namazı kılabilir. Vitir ve cenaze namazlarını edâ edebilir.
Özür sâhibinin aldığı abdest, sadece içinde bulunduğu namaz vakti süresince geçerlidir. Bir namaz vaktinin çıkıp diğer vaktin girmesiyle abdesti bozulur. Giren yeni vakit namazı için, yeniden abdest alması gerekir.
Örneğin; bir özür sâhibi sabah namazı için vaktinde abdest alsa, bu abdesti sabah namazının vaktinin çıkmasına kadar muteberdir. Vaktin çıkmasıyla, yani, güneş doğmasıyla abdest bozulur, hükmü kalmaz. Artık bu abdestle hiçbir namaz kılamaz.
Şeytan insanı ibadetten uzaklaştırmak için, dübürüne üfürür, insan da "yellendim ve abdetim bozuldu" deyip, abdestini tekrar almaya çalışır. Halbuki abdesti bozulmamıştır. İşte bu duruma mani olmak için hadiste,
“Abdest almak ancak hadesten veya koku ve sesi olan yellenmeden dolayıdır.”(Tirmizi, Tahare, 56)buyurulmuştur. Fakat kesin bir şekilde yellendiğini bildiği hâlde, "sesini ve kokusunu almadım" deyip, abdest almamak da tehlikelidir.
Eğer abdestinizin bozulmadığından eminseniz bu ehvam ve vesvesedir. Evham ve vesveselere ise dikkat etmemek gerekir. Çünkü vesvesenin üzerine gittikçe büyür. Önem vermediğin zaman kaybolur gider.
Ayrıca kan akmıyorsa ve sadece yaranın üzerinde kalıyorsa, bu da abdesti bozmaz. Diğer taraftan yaranın üzerindeki kan etrafa akmadan bir beze veya kağıta bulaşıyorsa bu da abdesti bozmaz. Özellikle vesveseli insanlar bu fetvalardan yararlanarak vesveseden kurtulabilir.
Örneğin; bir özür sâhibi sabah namazı için vaktinde abdest alsa, bu abdesti sabah namazının vaktinin çıkmasına kadar muteberdir. Vaktin çıkmasıyla, yani, güneş doğmasıyla abdest bozulur, hükmü kalmaz. Artık bu abdestle hiçbir namaz kılamaz.
Şeytan insanı ibadetten uzaklaştırmak için, dübürüne üfürür, insan da "yellendim ve abdetim bozuldu" deyip, abdestini tekrar almaya çalışır. Halbuki abdesti bozulmamıştır. İşte bu duruma mani olmak için hadiste,
“Abdest almak ancak hadesten veya koku ve sesi olan yellenmeden dolayıdır.”(Tirmizi, Tahare, 56)buyurulmuştur. Fakat kesin bir şekilde yellendiğini bildiği hâlde, "sesini ve kokusunu almadım" deyip, abdest almamak da tehlikelidir.
Eğer abdestinizin bozulmadığından eminseniz bu ehvam ve vesvesedir. Evham ve vesveselere ise dikkat etmemek gerekir. Çünkü vesvesenin üzerine gittikçe büyür. Önem vermediğin zaman kaybolur gider.
Ayrıca kan akmıyorsa ve sadece yaranın üzerinde kalıyorsa, bu da abdesti bozmaz. Diğer taraftan yaranın üzerindeki kan etrafa akmadan bir beze veya kağıta bulaşıyorsa bu da abdesti bozmaz. Özellikle vesveseli insanlar bu fetvalardan yararlanarak vesveseden kurtulabilir.
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum İçin Teşekkürler...