Bir Şii İle Bir Sunni Evlenebilir mi?,Şii Mezhepinden Biri İle Sunni Olan Biri Evlenebilir mi?,Şii İle Sunni Birinin Evlenmesi Caiz midir?,Sunni Olan Biri Şii Mezhebinden Biri İle Evlenebilir mi?..
İbn-i Mesud’dan Dârekutni’nin Süneninde geçen bir hadis-i şerifte şöyle buyrulmaktadır:“Hiç şüphe yok Allah Taala benim için sahabeler seçti (insan etti.) Böylece onlara ashabım, damatlarım kayın pederim ve ensarım (yardımcılarım) kıldı. Yakında onları noksanlayan, onlara sebbeden (tahkir ve tenzil eden) bir topluluk da gelecek. Eğer siz onlara (onların devrine) ulaşırsanız, onlara kız alıp vermeyin, onlarla birlikte yeyip içmeyin, onlarla namaz kılmayın, (öldüklerinde) üzerlerine de namaz kılmayın.”
Bu hadis-i şerifte Rasulüllah (SAV) birçok hususa temas etmektedir.
a- Allah onu son peygamber seçtiği gibi, onun için, ona layık ve büyüklüğüne münasip sahabeleri de kendisi için seçmiştir. Hazırlamıştır. Hayr ve hıyara, hayırlı oldu. O hususta kendisine iyi olduğu demektir. İhtiyar intika ve ıstıfadır. Birşeyi diğeri üzerine seçmektir. İhtiyarda hayırlısını, iyisini en güzelini seçmek, ayıklamak ve tercih vardır. Birini diğerine üstün görme söz konusudur. Ashab (RA) bu noktadan Allah tarafından seçilmiş ve Rasulüllah’a münasip lâyık, sahabe, arkadaş edilmiş kimselerdir.
b- Allah onları Rasulüllah’a (SAV) sahabe ettiği gibi, onlar içinden fazilette en büyük Hatem-i enbiya için, damatlar ve kayınpederler de seçmiştir. Sıhr evlilikle yakın akraba olan damad yerine kullanılırsa da(2) hem hanımın hem de kocanın Ehl-i Beyti için “eshâr” denilir.(3) Bu hadis-i şerife göre, Rasulüllahın ashabı Allah tarafından kendisine layık ve münasip seçildiği gibi, Onun esharı, damatları ve kayın pederleri de Allah tarafından seçilmiştir. Öyleyse onun iki kızını arka arkaya alıp Zinnûreyn ünvanını alan Hz. Osman (RA) Allah tarafından seçilip ona damad edildiği, Allah Rasulüllahın damadı olarak müslümanlar içinden onu seçtiği ve beğendiği gibi, en küçük kızı Hz. Fatıma’ya da eş olarak amcası oğlu Hz. Ali’yi layık görmüş ve seçmiştir.
c- Aynı şekilde Rasulüllah’ın zevcelerinin müslümanlıkla şereflenen babaları da, Allah tarafından ihtiyar edilmişlerdir. Hanımı Hz. Aişe’nin babası yaptığı evlilikle ona layık kayınpeder seçildiği gibi, Hz. Hafsa’nın babası Hz. Ömer de Allah tarafından ona kayın peder, sıhr, seçilmişlerdir. Damatlarını kayınpederlerini, sahabelerini Allah secip beğenmişse biz nasıl beğenmeyelim? Allah’ın seçtiğine evet dememek, onun beğendiklerini ve sevdiklerini beğenmemek ve sevmemek olur mu?
d- Hem Rasulüllah (SAV) bir hadis-i şeriflerinde “Ashabım ve sıhrlerim hakkında beni muhafaza ediniz; kim onlar hakkında beni (hukukumu) muhafaza ederse Allah Onu dünya ve Ahirette muhafaza eder. Kim de onlar hususunda beni muhafaza etmezse. Allah ondan yüz çevirir. (veya çevirsin) onu azabla yakalaması da yakındır”(4) buyurmakta, hem esharına hem bütün ashabına karşı tahkir, terzil ve dilleri onlar aleyhine kullanmaktan bizi men etmektedir.
Bu sebepten ashabı ve esharı tenkid etmek, hakaret etmek, onlara düşmanlık göstermek ve kin gütmek olmaz. Ashab ve sihrleri hakkında Rasulüllah (SAV) ın hürmeti ancak böyle muhafaza edilebilir. Onun kayın pederi Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Ebû Sufyana (RA) kin adavet beslenemediği, onlara seb ve tahkir edilmemesi gerektiği gibi, damadları Hz. Osman ve Hz. Ali’ye de seb, tahkir, düşmanlık ve buğzedilemez. Bütün ashaba tavrımız da eshârına olan tavrımız gibi olmalıdır: “Kim (ashab ve eshar hakkında) Rasulüllah’ın (SAV) hukukunu muhafaza ederse Allah Onu dünyada ve Ahirette muhafaza edecektir.” Yoksa ondan yüz çevirecek ve onu azabla yakalayacaktır.
e- Ashab devrinden sonra sahabeleri tenkid eden onları noksanlamak isteyen, onlara seb ve tahkirde bulunan, fazilette onlardan geri kalmadığını iddia eden, hatta onları geçebileceklerini ifade eden kimselerin geleceği burada haber verilmektedir.(5) Böyleleri “Mutlaka biz (Kuranı) okuduk, anladık. Öyleyse bizden daha iyi kim var?” diyeceklerdir.(6) Rasulüllah (SAV) islamın gerileme devrinde gelecek bu kimseler için: “Acaba onlarda hayırdan bir şey var mı?” hükmünü verir ve ashabına: “Bunlar sizlerden (bu ummet içinden çıkacak) kimselerdir ve bunlar cehennemin yakıtıdırlar” buyurur.(7) Bu hadis-i şerifte de: aynı kimselerden söz edilmekte “yakında onları (ashabı) noksanlayan, onlara sebbeden (küfür ve tahkirde bulunan) bir topluluk da gelecek” buyrulmaktadır.
f- Hadisin son bölümünde, sağlam, sahabeleri, eshârı seven onlara dil uzatmayan ensara muhabbet besleyen gerçek müminlerin Ashaba, eshara, ensara tavır alan, buğz eden onların noksanlıklarını yayan, onlara hürmet ve sevgi duymayanlara karşı almaları gereken tavır gösterilmektedir. Onlarla kız alış verişi yapmamak, Rasulüllahın sahabelerini, ensarı, esharı, sevmeyenlere kız vermemek ve almamak, birlikte olmamak ve birlikte namaz kılmayıp cenazelerine de gitmemek tavsiye ediliyor.
Bir evliliğin gerçekleşmesinde önemli olan iki tarafın uyum sağlayacak derecede birbirleriyle “kufv” (eşit statüye sahip) olmalarıdır. Mezhebi yönden ayni mezhebi paylaşmak evliliğin bu ilkesi açısından önemlidir. Üstelik bazı âlimlerimizin açıkladığı üzere şia bir kadının Sünni bir erkekle evlenmesi caiz olsa bile bu işten sakınılması önemle vurgulanmıştır. Hatta bazı müctehidler bunun caiz olmadığını söylemişlerdir. Çünkü kadın mezhebini koruyabilmesi için kocasının da şia olması gerekir aksi takdirde mezhebi yönden sorun yaşar.
Şii’nın büyük fakihlerinden olan Muhakkik Hilli bu konuda şöyle demiştir:
“Kadın ve erkeğin kufv (eşit statüde) olmaları şarttır. Eşlerin Şia ve suni olmaları konusunda iki görüş vardır. Ancak daha doğru olan görüşe göre eşlerin Müslüman olmaları yeterlidir. Yani eğer biri şia ve diğeri Sünni olursa bunun bir sakıncası yoktur. Gerçi tekitli istihbab gereği her ikisi de şia olmalıdır. Bu istihbab kadın şia ise riayet edilmesi daha gereklidir. Çünkü genelde kadın kocasının dinine uyar. Yani eğer erkek Sünni olur ve kadın şia olursa kadın daha çok etkilenir. Buna göre şia olan bir kızı sünni olan bir erkekle evlendirilmemesinin müstahap oluşu çok vurgulanmıştır. Ancak bunun tersi olursa yani erkek şia ve kadın sünni olursa bunun bir sakıncası olmaz.”[1]
İmam Humeyni de şia kızın sünni bir erkekle evlenmesi ihtiyata aykırı olduğunu açıklamıştır.[2]
e- Ashab devrinden sonra sahabeleri tenkid eden onları noksanlamak isteyen, onlara seb ve tahkirde bulunan, fazilette onlardan geri kalmadığını iddia eden, hatta onları geçebileceklerini ifade eden kimselerin geleceği burada haber verilmektedir.(5) Böyleleri “Mutlaka biz (Kuranı) okuduk, anladık. Öyleyse bizden daha iyi kim var?” diyeceklerdir.(6) Rasulüllah (SAV) islamın gerileme devrinde gelecek bu kimseler için: “Acaba onlarda hayırdan bir şey var mı?” hükmünü verir ve ashabına: “Bunlar sizlerden (bu ummet içinden çıkacak) kimselerdir ve bunlar cehennemin yakıtıdırlar” buyurur.(7) Bu hadis-i şerifte de: aynı kimselerden söz edilmekte “yakında onları (ashabı) noksanlayan, onlara sebbeden (küfür ve tahkirde bulunan) bir topluluk da gelecek” buyrulmaktadır.
f- Hadisin son bölümünde, sağlam, sahabeleri, eshârı seven onlara dil uzatmayan ensara muhabbet besleyen gerçek müminlerin Ashaba, eshara, ensara tavır alan, buğz eden onların noksanlıklarını yayan, onlara hürmet ve sevgi duymayanlara karşı almaları gereken tavır gösterilmektedir. Onlarla kız alış verişi yapmamak, Rasulüllahın sahabelerini, ensarı, esharı, sevmeyenlere kız vermemek ve almamak, birlikte olmamak ve birlikte namaz kılmayıp cenazelerine de gitmemek tavsiye ediliyor.
Bir evliliğin gerçekleşmesinde önemli olan iki tarafın uyum sağlayacak derecede birbirleriyle “kufv” (eşit statüye sahip) olmalarıdır. Mezhebi yönden ayni mezhebi paylaşmak evliliğin bu ilkesi açısından önemlidir. Üstelik bazı âlimlerimizin açıkladığı üzere şia bir kadının Sünni bir erkekle evlenmesi caiz olsa bile bu işten sakınılması önemle vurgulanmıştır. Hatta bazı müctehidler bunun caiz olmadığını söylemişlerdir. Çünkü kadın mezhebini koruyabilmesi için kocasının da şia olması gerekir aksi takdirde mezhebi yönden sorun yaşar.
Şii’nın büyük fakihlerinden olan Muhakkik Hilli bu konuda şöyle demiştir:
“Kadın ve erkeğin kufv (eşit statüde) olmaları şarttır. Eşlerin Şia ve suni olmaları konusunda iki görüş vardır. Ancak daha doğru olan görüşe göre eşlerin Müslüman olmaları yeterlidir. Yani eğer biri şia ve diğeri Sünni olursa bunun bir sakıncası yoktur. Gerçi tekitli istihbab gereği her ikisi de şia olmalıdır. Bu istihbab kadın şia ise riayet edilmesi daha gereklidir. Çünkü genelde kadın kocasının dinine uyar. Yani eğer erkek Sünni olur ve kadın şia olursa kadın daha çok etkilenir. Buna göre şia olan bir kızı sünni olan bir erkekle evlendirilmemesinin müstahap oluşu çok vurgulanmıştır. Ancak bunun tersi olursa yani erkek şia ve kadın sünni olursa bunun bir sakıncası olmaz.”[1]
İmam Humeyni de şia kızın sünni bir erkekle evlenmesi ihtiyata aykırı olduğunu açıklamıştır.[2]
Comments
Post a Comment
Yorum İçin Teşekkürler...