İstihsan; muctehidin birbirine benzer meselelerden biri hakkında genel hükmü almayarak daha kuvvetli bir neden bulduğu için ayrı bir hüküm vermesidir.
Mesela, yırtıcı hayvanların artıkları murdardır. Bunların bir türü olan yırtıcı kuşların artıklarını bu hayvanların artıklarına kıyaslayıp necis olduklarına karar verme yerine, gagalarından necaset akıtmadıklarından dolayı insanların artıklarına kıyaslayarak temiz saymak bir istihsandır.
Mesela, yırtıcı hayvanların artıkları murdardır. Bunların bir türü olan yırtıcı kuşların artıklarını bu hayvanların artıklarına kıyaslayıp necis olduklarına karar verme yerine, gagalarından necaset akıtmadıklarından dolayı insanların artıklarına kıyaslayarak temiz saymak bir istihsandır.
Birkaç örnek verelim:
1- Bir kimse başkasının fitresini veremez. Herkes fitresini kendisi verir. Kaide bu. Ama bir kimse, karısı ile büyük çocuğunun izinleri olmadan fitrelerini verirse, bu istihsanen caizdir. Hatta karısı ve çocuğu diye kayıtlamadan aile efradı arasında bulunanların emri olmadan fitrelerini verse, istihsanen caizdir. Çünkü zaten onların nafakalarını veriyor, fitrelerini de vermesi yadırganmaz. (Redd-ül muhtar)
2- Nafile namazlarda, her iki rekatta bir oturulur. Fakat yanılarak ilk oturuşu terk ederse secdei sehiv yaparak namazına devam etmesi istihsanen caiz görülmüştür. (Hulasa)
3- Cenazeyi yıkamak farzdır. Yıkanmadan cenaze namazı kılınmaz. Yıkanmadan gömülen, üzerine toprak atılmamış ise, çıkarılıp yıkanır, sonra namazı kılınır. Eğer cenaze defnedildikten sonra, haber verseler, artık cenaze kabirden çıkarılmaz. Kabir üzerine namaz kılmak artık istihsanen caizdir. Yıkama imkanı kalmamıştır. Yıkama farzı sakıt olmuştur. (Cevhere)
4- Düşmanı güçlendirici bir şey satmak caiz değildir. Mesela top tüfek gibi savaş aletlerini satmak haramdır. Ama gıda maddelerini ve elbise satmak istihsanen caizdir. (Dürr-ül muhtar)
5- Bir kimse borçlusundaki alacağını alarak, o miktarı sadaka olarak vermesi için birisini vekil etse, o da borçludan almak üzere kendi malından o kadar lira tasadduk etse, istihsanen caizdir. (Münteka)
1- Bir kimse başkasının fitresini veremez. Herkes fitresini kendisi verir. Kaide bu. Ama bir kimse, karısı ile büyük çocuğunun izinleri olmadan fitrelerini verirse, bu istihsanen caizdir. Hatta karısı ve çocuğu diye kayıtlamadan aile efradı arasında bulunanların emri olmadan fitrelerini verse, istihsanen caizdir. Çünkü zaten onların nafakalarını veriyor, fitrelerini de vermesi yadırganmaz. (Redd-ül muhtar)
2- Nafile namazlarda, her iki rekatta bir oturulur. Fakat yanılarak ilk oturuşu terk ederse secdei sehiv yaparak namazına devam etmesi istihsanen caiz görülmüştür. (Hulasa)
3- Cenazeyi yıkamak farzdır. Yıkanmadan cenaze namazı kılınmaz. Yıkanmadan gömülen, üzerine toprak atılmamış ise, çıkarılıp yıkanır, sonra namazı kılınır. Eğer cenaze defnedildikten sonra, haber verseler, artık cenaze kabirden çıkarılmaz. Kabir üzerine namaz kılmak artık istihsanen caizdir. Yıkama imkanı kalmamıştır. Yıkama farzı sakıt olmuştur. (Cevhere)
4- Düşmanı güçlendirici bir şey satmak caiz değildir. Mesela top tüfek gibi savaş aletlerini satmak haramdır. Ama gıda maddelerini ve elbise satmak istihsanen caizdir. (Dürr-ül muhtar)
5- Bir kimse borçlusundaki alacağını alarak, o miktarı sadaka olarak vermesi için birisini vekil etse, o da borçludan almak üzere kendi malından o kadar lira tasadduk etse, istihsanen caizdir. (Münteka)
İstihsanen Caiz Açıklama;
İslâm dîninde din bilgilerinin elde edildiği ana kaynak dörttür: Kitâb (Kur'ân-ı kerîm), sünnet (Peygamber efendimizin mübârek sözleri, işleri ve görüb de bir şey demedikleri hususlar), icmâ' (müctehid âlimlerin bir işteki sözbirliği) ve kıyastır. Kıyas, müctehid âlimin, fer'in (hakkında açıkça nass yâni âyet-i kerîme ve hadîs-i şerîf bulunmayan bir işin) hükmünü buna benzeyen ve hakkında nass bulunan bir işin (aslın) hükmüne benzeterek anlamasıdır. Aslın hükmünün fer'e verilmesine sebeb olan illet, müctehid âlim tarafından kolayca anlaşılabiliyorsa, böyle kıyâsa, kıyas-ı celî (açık kıyas) denir. Kolayca anlaşılamıyorsa, kıyâs-ı hafîdir (gizli, kapalı kıyâstır). (Serahsî)
2. Müctehid âlimin daha kuvvetli ve dîne daha uygun gördüğü bir husustan dolayı, bir mes'elede benzerlerinin hükmünden husûsî, özel bir hükme dönmesi, küllî (umûmî, genel) kâideye aykırı düşen hükmü alması; başka bir ifâde ile, müctehid âlimin, celî kıyasa aykırı olan delîlin hükmünü alması. Fıkıh ilminde istihsan sözü geçince bu mânâ kastedilir.
İstihsânın dayandığı deliller vardır. Bunlar; âyet-i kerîme, hadîs-i şerîf, icmâ, kıyâs-ı hafî ve zarûrettir. Meselâ, kıyâs-ı celîye ve küllî kâideye göre mevcut olmayan, yok olan bir şey üzerine akd, (anlaşma, sözleşme) yapmak bâtıldır, hükümsüzdür. Bu sebeble istisnâ' yâni bir san'at sâhibine sipâriş vererek, târif ederek bir şey meselâ bir ayakkabı yaptırmak üzere akd (anlaşma, sözleşme) yapılamaz. Çünkü, ayakkabı akd esnâsında henüz mevcut değildir, yoktur. Fakat bu türlü akde göre muâmele, iş yaptırmak her devirde yapılageldiğinden ve bu hususta icmâ' (müctehid âlimlerin sözbirliği) meydana geldiğinden, kıyâs-ı celî terkedilmiş, böyle bir muâmelenin câiz olduğuna, olabileceğine hükmolunmuştur. (Serahsî)
Zevcin (kocanın) zevcesi(hanımı) için de kendi mülkünden onun izni (haberi) olmadan fıtrasını vermesi istihsânen câizdir. (İbn-i Âbidîn)
Yorumlar
Yorum Gönder
Yorum İçin Teşekkürler...