Molla, bazı İslâm toplumlarında tanınmış din âlimlerine veya belirli seviyede öğrenim görmüş kimselere verilen bir unvandır.
Monla, munla vemulla biçiminde de görülen kelimenin Arapça'da "efendi, sahip, âmir" manasındaki mevlâdan geldiği kabul edilmektedir.
Eski arabi medrese usulu olarak sarf nahiy fıkıh hadis tefsir belagat mantık usul ilimlerini bitiren kişilerin icazet aldıktan sonra onlara mücaz veya Molla denir.
Mollalar aynı zamanda amel ettikleri ölçüde alim denirler. Alimler aynı zamanda molla olduğu gibi mollalar ise aynı zamanda alim statüsündedirler.O halde molla olanalar alimdir diyebiliriz.
Fetva vermek ise müçtehit olanlara hastır.Her müçtehit alimdir fakat her alim müçtehit değildir bu yüzden mola olan kişiler müçtehitlik seviyesinde değiller ise fetva vermeleri fıkhen caiz değildir inşallah.
Fetvayıda yine müçtehitliğin kısımlarından olan müçtehidi mutlak ve mukallid oalnlar verebilirler. Her ne kadarda müçtehitlik 7 sınıf olsada itibar hüküm çıkarma işinde ehil olan bu iki sınıftır.Günümüzde mutlak müçtehitlerin kalmadığı söylenir bu haseple günmüzde mukallid seviyesnde olan yada bazı alimlerin mesepte müçtehit diye adlandırdıkalrı müçtehit sınıfları fetva vermeye muktedirlerdir inşallah.
Fakat her alim ,müçtehidin 7 kısmından birine girer. fakat bu onaların fetva makamında olduklarını gösteremez.
Türkçe: Molla
Zazaca: Malla
Kürtçe: Melle denir.
Arapça'da "efendimiz" anlamındaki mevlânânın değişikliğe uğramasından ortaya çıktığı düşünülen ve daha eski bir kullanım olduğu sanılan monla (munla) kelimesindeki "n" harfi zamanla “l”ye dönüşmüştür.
Molla unvanını alan kişinin bilgiyle dolu olduğu kabul edilerek mollanın "doldurmak" anlamındaki mel' köküne dayandığı da ileri sürülmüşse de bu ihtimal zayıf görülmektedir.
Tarih boyunca çeşitli İslâm toplumlarında görülen molla kelimesi günümüzde en çok İran'da kullanılmaktadır. İran'da halk dilinde yazı yazmayı bilmese de yazıyı okuyabilen kimselere molla denilmiştir. "Molla olmak ne kadar kolay, adam olmak ne kadar zordur" atasözü büyük ihtimalle bunu belirtmek için söylenmiştir.
MOLLA OLMAK İÇİN NE YAPMAK GEREKİYOR?
Silsile-i tahsile geçen kitaplar var. Mesela 12 ilmi tazammun ediyor. 12 ilmi kapsıyor silsile-i tahsile geçen kitaplar. Bediüzzaman Said Nursi de dahi bunlardan bahsediyor. Bir de onlar Molla Cami'ye kadar okuyanlar ekseriyetle ünvanını alıyorlar. Yani Molla Cami'ye kadar okuyanlar "fakih" ünvanıyla meşhurdurlar. Molla Camiye girdikten sonra ve Molla Cami'yi okuduktan sonra "Molla-Mela" ünvanını alıyorlar. 12 ilimde mahir olan, icazet alan ve fetva makamında olan zatlara da "Seyda" diyorlar.
Seyda Olmak En Üst Bir Makam mıdır?
Seyda çok üst bir makamdır. Eskiden Bediüzzaman'a "Molla Said-i Meşhur" ünvanı verilmiş. Sonra "Seyda" diye hitap etmişler.
İran'da esas olarak bu unvan iyi bir tahsil kademesinden geçmiş, liyakat sahibi kimseler için kullanılmıştır. Safevîler devrinde Molla Sadra diye bilinen Sadreddîn-i Şîrâzî, baba-oğul Molla Meclisî'ler gibi çok sayıda âlim ilmî bir şeref ve liyakat ifade eden molla unvanı ile anılmıştır. Bu durum Kaçarlar döneminde de sürmüş, kelime ulemâ arasında Molla Ali Kenî ve Molla Âgâ Derbendî'ye unvan olmuştur. Ahund Molla Kâzım Horasânî'de görüldüğü gibi başına bazan "ahund" kelimesi getirilmiştir. Bu kullanım şekli, belirtilen kişinin sahasındaki üstünlüğünü ve ilmî muhtevasının yüksekliğini göstermekteydi.
Molla kelimesi XX. yüzyılda giderek itibarını kaybetmiştir. Günümüz İran'ında tamamen aşağılayıcı bir anlam kazanmış olup genellikle ilmine güvenilmeyen veya -dine muhalif kimselerin dilinde- yüksek dereceli de olsa herhangi bir din âlimi için kullanılmaktadır. Bu anlam kötüleşmesi, sadece okuma yazma öğretilen okullarda öğrencilere ilk bilgileri veren kişilere molla unvanının verilmesinden de kaynaklanmış olabilir. Buralarda kızlara öğreticilik yapan hanımlara "molla bacı" denildiği gibi "mollaya gitmek" ifadesi bu tarzdaki mektep derslerine katılma manasına gelmektedir.
Bu arada İran'da Zerdüştî ve Yahudi cemaatlerinin de kendi din âlimlerinin isimlerinin başına molla unvanını koyduklarını belirtmek gerekir.
Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan önceki dönemde molla ismine bir ilmî unvan olarak yer verildiği ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin sûfîliğinden ziyade ilmî özelliklerine atıfta bulunularakMolla-i Rûm şeklinde anıldığı bilinmektedir.
Osmanlılar'da molla kelimesinin kullanılışı İran'dakinden daha farklı ve daha az karmaşık olmuştur. Bu unvan, genellikle müderrislikten sonraki mevleviyet payesi denilen dereceye ulaşan büyük âlimlerle Süleymaniye müderrislerinden mansıp alarak 300 akçelik kadılık mesleğine geçen, 300 akçeden yukarı mevleviyete tayin edilen birinci sınıf kadılara verilirdi.
İstanbul kadısına daha çok "İstanbul efendisi" denilmekle birlikte diğer vilâyetlerin kadıları için meselâ "Edirne mollası" veya "Mısır mollası" ifadeleri kullanılırdı.
Osmanlı tarihinde Molla Fenârî, Molla Hüsrev, Molla Gürânî ve İzzet Molla gibi unvanı tayinle birleşip devam edenler oldukça azdır.
XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ilmiye sınıfında "zadegan" diye anılan ulemâ nesli ortaya çıkınca "beşik ulemâsı" denilen grup türemiş ve bunlara "molla bey" unvanı verilerek diğerlerinden farklı sosyal bir sınıfa mensup oldukları belirtilmek istenmiştir. Babası molla unvanlı olan çocukların bu sınıfa girebilmesi için şeyhülislâmın muvafakati şart koşulmuşken molla unvanını taşımayan ilmiye mensubu vezirlerin ve memurların çocuklarına molla bey unvanının tevcihi padişahın iradesine bağlanmıştır.
Osmanlılar'ın son dönemlerinden itibaren molla kelimesi sosyal anlamda değer kaybına uğramıştır. Bu sebeple medrese öğrencileri isimleriyle değil molla diye çağırılmaya başlamış, ayrıca kadınlar arasında Kur'an ve mevlid okuma gibi dinî hizmetleri yerine getiren hanımların isimlerinin sonuna bu kelime eklenmiştir.
Kazan ve Kırım Tatar lehçelerinde molla kelimesi yüksek bir ilmî seviyeyi gösterirken, Orta Asya'da, kendisinden herhangi bir talepte bulunulan önemli kişinin isminin başına bir nezaket ifadesi olarak getirilmektedir.
Molla Kürtçe'de "melâ" şekline dönüşmüş olup az çok medrese tahsili görmüş olanları belirtir.
Hindistan yarımadasındaki müslümanlar arasında toplumda saygınlık kazanmış din âlimleri için kullanılan "maul(a)vî" unvanı da molla ile aynı kökten gelmektedir. (bk. TDV İslam Ansiklopedisi)
Molla kelimesi XX. yüzyılda giderek itibarını kaybetmiştir. Günümüz İran'ında tamamen aşağılayıcı bir anlam kazanmış olup genellikle ilmine güvenilmeyen veya -dine muhalif kimselerin dilinde- yüksek dereceli de olsa herhangi bir din âlimi için kullanılmaktadır. Bu anlam kötüleşmesi, sadece okuma yazma öğretilen okullarda öğrencilere ilk bilgileri veren kişilere molla unvanının verilmesinden de kaynaklanmış olabilir. Buralarda kızlara öğreticilik yapan hanımlara "molla bacı" denildiği gibi "mollaya gitmek" ifadesi bu tarzdaki mektep derslerine katılma manasına gelmektedir.
Bu arada İran'da Zerdüştî ve Yahudi cemaatlerinin de kendi din âlimlerinin isimlerinin başına molla unvanını koyduklarını belirtmek gerekir.
Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan önceki dönemde molla ismine bir ilmî unvan olarak yer verildiği ve Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin sûfîliğinden ziyade ilmî özelliklerine atıfta bulunularakMolla-i Rûm şeklinde anıldığı bilinmektedir.
Osmanlılar'da molla kelimesinin kullanılışı İran'dakinden daha farklı ve daha az karmaşık olmuştur. Bu unvan, genellikle müderrislikten sonraki mevleviyet payesi denilen dereceye ulaşan büyük âlimlerle Süleymaniye müderrislerinden mansıp alarak 300 akçelik kadılık mesleğine geçen, 300 akçeden yukarı mevleviyete tayin edilen birinci sınıf kadılara verilirdi.
İstanbul kadısına daha çok "İstanbul efendisi" denilmekle birlikte diğer vilâyetlerin kadıları için meselâ "Edirne mollası" veya "Mısır mollası" ifadeleri kullanılırdı.
Osmanlı tarihinde Molla Fenârî, Molla Hüsrev, Molla Gürânî ve İzzet Molla gibi unvanı tayinle birleşip devam edenler oldukça azdır.
XVI. yüzyılın ikinci yarısından itibaren ilmiye sınıfında "zadegan" diye anılan ulemâ nesli ortaya çıkınca "beşik ulemâsı" denilen grup türemiş ve bunlara "molla bey" unvanı verilerek diğerlerinden farklı sosyal bir sınıfa mensup oldukları belirtilmek istenmiştir. Babası molla unvanlı olan çocukların bu sınıfa girebilmesi için şeyhülislâmın muvafakati şart koşulmuşken molla unvanını taşımayan ilmiye mensubu vezirlerin ve memurların çocuklarına molla bey unvanının tevcihi padişahın iradesine bağlanmıştır.
Osmanlılar'ın son dönemlerinden itibaren molla kelimesi sosyal anlamda değer kaybına uğramıştır. Bu sebeple medrese öğrencileri isimleriyle değil molla diye çağırılmaya başlamış, ayrıca kadınlar arasında Kur'an ve mevlid okuma gibi dinî hizmetleri yerine getiren hanımların isimlerinin sonuna bu kelime eklenmiştir.
Kazan ve Kırım Tatar lehçelerinde molla kelimesi yüksek bir ilmî seviyeyi gösterirken, Orta Asya'da, kendisinden herhangi bir talepte bulunulan önemli kişinin isminin başına bir nezaket ifadesi olarak getirilmektedir.
Molla Kürtçe'de "melâ" şekline dönüşmüş olup az çok medrese tahsili görmüş olanları belirtir.
Hindistan yarımadasındaki müslümanlar arasında toplumda saygınlık kazanmış din âlimleri için kullanılan "maul(a)vî" unvanı da molla ile aynı kökten gelmektedir. (bk. TDV İslam Ansiklopedisi)
Comments
Post a Comment
Yorum İçin Teşekkürler...