Evlilik Kader midir? |
Evlenmenin bütün yönleri zorunlu kaderin kapsamına girmiyor. Bazı noktalar insanın iradesine bırakılmıştır. İnsan yukarıda da değindiğimiz gibi bu yönleri tahkik ve icra etmekle mükelleftir.
Örneğin, evleneceği kadının veya erkeğinin yaşamını ve fikirlerini araştırmadan "Kaderde ne varsa o olur" diyerek evlenmek, sünnilerin kader anlayışına zıttır. İnsan alacağı eşin yaşam ve fikirlerini araştırmakla sorumludur. Aksi takdirde Peygamber Efendimiz (asv)'in evlenecek kişilere tavsiyelerinin ne anlamı olabilirdi.
Evlenmek isteyen kişi dua etti, tahkik etti, sebeplere müracaat etti, ama bir türlü olmadı. O zaman biz kaderimize ve Allah’ın taksimatına razı olmak zorundayız. İnsan evlenme hususunun bazı noktalarında ne kadar irade sahibi de olsa, son karar ve takdir Allah’ındır, onun dediği olur. Bu dünya imtihan ve tecrübe yeri olduğu için, Allah bazen irademizin aksine hüküm verebilir, biz de imtihan gereği sabır ile karşılamakla mükellefiz.
Rızkımız da kaderde belli olduğu halde çalışmamıza engel değildir. Kaderde ne varsa onu yeriz deyip tembellik etmeyiz, rızkımızı kazanmanın yollarını araştırır ve son derece gayret ederiz. Evliliğe de aynen rızık zaviyesinden bakılmalıdır.
Örneğin, evleneceği kadının veya erkeğinin yaşamını ve fikirlerini araştırmadan "Kaderde ne varsa o olur" diyerek evlenmek, sünnilerin kader anlayışına zıttır. İnsan alacağı eşin yaşam ve fikirlerini araştırmakla sorumludur. Aksi takdirde Peygamber Efendimiz (asv)'in evlenecek kişilere tavsiyelerinin ne anlamı olabilirdi.
Evlenmek isteyen kişi dua etti, tahkik etti, sebeplere müracaat etti, ama bir türlü olmadı. O zaman biz kaderimize ve Allah’ın taksimatına razı olmak zorundayız. İnsan evlenme hususunun bazı noktalarında ne kadar irade sahibi de olsa, son karar ve takdir Allah’ındır, onun dediği olur. Bu dünya imtihan ve tecrübe yeri olduğu için, Allah bazen irademizin aksine hüküm verebilir, biz de imtihan gereği sabır ile karşılamakla mükellefiz.
Rızkımız da kaderde belli olduğu halde çalışmamıza engel değildir. Kaderde ne varsa onu yeriz deyip tembellik etmeyiz, rızkımızı kazanmanın yollarını araştırır ve son derece gayret ederiz. Evliliğe de aynen rızık zaviyesinden bakılmalıdır.
“Benim kaderimde varmış, ne yapayım.” demenin zamanı evlilik öncesi değil, evlilik sonrasıdır. Zira her şey netleşmiş ve kaderimizde kimin olduğu ortaya çıkmıştır. Ama evlilik öncesi için böyle bir malumata sahip değiliz, kiminle evleneceğimizi bilemiyoruz. Bilemediğimiz için en uygun adayı tercih etmeye çalışma hakkımız vardır. Ama şartlar müsaade etmiyorsa, haram ve yasak yollara girme hakkımız yoktur. Israr etmenin de bir limiti vardır. Dinin prensiplerinin dışına çıkmaya hakkımız yoktur.
Kader, Allah’ın ilminin bir unvanıdır. Evliliğin kader olmaması için, Allah’ın evlenen o iki kişiden habersiz olması gerekir. Bu ise ilmi her şeyi, her mekânı ve her zamanı kuşatan Allah hakkında düşünülemez. O hâlde sorumuzun cevabı, “Evlenmek elbette kaderdir.” olacaktır. Ancak burada iki farklı durum söz konusu olabilir:
1- Allah, ezelî ilmi ile evlenecek kadın ve erkeğin, kendi cüz-i iradelerini kullanarak birbirleriyle evlenmek isteyeceklerini bilmiş ve zamanı geldiğinde onların bu arzularını külli iradesiyle yaratacak olduğundan dolayı, ezelde kader defterlerine birbirleriyle evleneceklerini yazmıştır. “İlim maluma tabidir.” kaidesiyle bu yazı onların arzu ve iradelerine tabidir. Yani kader defterinde şunlar birbiriyle evlensin değil, şunlar birbiriyle evlenecek diye yazılmıştır. Elbette böyle bir yazı insanı zorlayıcı değildir.
Dünya hayatına gelmiş geçmiş her insanın kaderi yüce Allah(c.c) tarafından tayin edilmiştir. Biz buna kader diyoruz. Fakat şu da bir gerçek ki yüce Allah insana özgür iradeyi de nasip etmiştir. Bu bağlamda insan oğlunun özgür iradesi insanı kaderine götürmektedir. Yüce Mevlamız bu imtihan dünyasında insana verdiği kader dairesinde seçenekler sunmaktadır ve insan yaptığı seçimi kendi özgür iradesi ile yapmaktadır.
2- Bazen de ya bir şükür ya da sabırla imtihan olmaları için, kulun cüz-i iradesi karışmaksızın Allah iki kişiyi karşılaştırır ve onları birbirleriyle evlendirir. Eğer bu evlilik güzel bir evlilik olmuşsa bu, kadın ve erkekten şükrün istenildiği bir nimettir. Eğer bu evlilik kötü bir evlilik olmuşsa bu evlilik, sabrın istendiği bir imtihan olur. Erkek kadınla, kadında erkek ile imtihan edilir. Demek ki, yapılan bütün evliliklerde kulların cüz-i iradeleri esas alınmamaktadır. Başka bir ifadeyle, ihtiyâri fiillerden olan evlilik, bazen ıztırâri fiiller gibi kulun müdahalesi ve seçmesi olmaksızın meydana gelir. O hâlde şu hükümleri birer kaide olarak bilmeliyiz.
- Eğer kul bir şeyin olmasını ister, ancak Allah onun olmasını murad etmezse o fiil vücuda gelmez ve meydana çıkmaz. Eğer vücuda gelmeyen bu arzu, bir hayır ise kul niyetinin mükâfatını görür.
- Eğer kul bir şeyin olmasını ister, Allah da onun olmasını murad ederse o fiil vücuda gelir ve yaratılır. Bu fiilin yaratılmasına kulun cüz-i iradesi sebep olduğundan dolayı, kul bu fiilinden mesuldür. Hayırlı bir iş ise mükâfat, kötü bir iş ise ceza görür.
- Kulun hiçbir müdahalesi olmaksızın, sırf Allah’ın dilemesiyle yaratılan fiiller: Bu tür fiillerde kulun cüz-i iradesi işe karışmaz. Daha önce ifade ettiğimiz gibi şükürle veya sabırla imtihan olmaları için Allah onu icad eder.
Evlilik konusunda da bir insanın bir çok kısmeti çıkabilir, fakat nihayetinde bir kimse ile evlenilmektedir. İşte biz nihayetinde yapılan evliliğe kader diyoruz. Fakat insan bu noktada kaderim ne ise o olur demesi de çok yanlış olmaktadır. Evlenecek olan bir insan kendi özgür iradesini de kullanmalı düşünüp tartmalı, kendisi, ailesi ve evleneceği kimse için hayır olacak bir seçim yapmak için uğraşmalıdır. İnsan sahip olduğu bu özgür irade ile bir yandan da yüce yaratıcısı olan Allah’tan kendi hakkında hayırlı olacak bir evlilik istemelidir.
Nihayette gerçekleşecek olan evlilik zaten insanın kaderi olacaktır. Ama az öncede dediğimiz gibi örneğin bir kimsenin kısmeti çıktı ve kişi baktı ki karşısında ki insan kendisine hiç uygun değil. Kişinin bu noktada zaten kaderim ise olur değil ise olmaz demesi İslam dini açısından yanlış olacaktır. Kısmeti çıkan kişiyi düşünüp tartmalı kendine bu evliliği isteyip istemediğini sormalı ve karar vermelidir. Ancak buna rağmen evlilik olur ise o vakit yapılmış olan evlilik için bu evlilik benim kaderimmiş denebilir ve yüce Mevlam benim için bunu hayırlı görmüş o halde bende, benim için hayır olan bu kişi ile mutlu bir aile kurmalıyım düşüncesinde olmalıdır.
Nihayette gerçekleşecek olan evlilik zaten insanın kaderi olacaktır. Ama az öncede dediğimiz gibi örneğin bir kimsenin kısmeti çıktı ve kişi baktı ki karşısında ki insan kendisine hiç uygun değil. Kişinin bu noktada zaten kaderim ise olur değil ise olmaz demesi İslam dini açısından yanlış olacaktır. Kısmeti çıkan kişiyi düşünüp tartmalı kendine bu evliliği isteyip istemediğini sormalı ve karar vermelidir. Ancak buna rağmen evlilik olur ise o vakit yapılmış olan evlilik için bu evlilik benim kaderimmiş denebilir ve yüce Mevlam benim için bunu hayırlı görmüş o halde bende, benim için hayır olan bu kişi ile mutlu bir aile kurmalıyım düşüncesinde olmalıdır.
2- Bazen de ya bir şükür ya da sabırla imtihan olmaları için, kulun cüz-i iradesi karışmaksızın Allah iki kişiyi karşılaştırır ve onları birbirleriyle evlendirir. Eğer bu evlilik güzel bir evlilik olmuşsa bu, kadın ve erkekten şükrün istenildiği bir nimettir. Eğer bu evlilik kötü bir evlilik olmuşsa bu evlilik, sabrın istendiği bir imtihan olur. Erkek kadınla, kadında erkek ile imtihan edilir. Demek ki, yapılan bütün evliliklerde kulların cüz-i iradeleri esas alınmamaktadır. Başka bir ifadeyle, ihtiyâri fiillerden olan evlilik, bazen ıztırâri fiiller gibi kulun müdahalesi ve seçmesi olmaksızın meydana gelir. O hâlde şu hükümleri birer kaide olarak bilmeliyiz.
- Eğer kul bir şeyin olmasını ister, ancak Allah onun olmasını murad etmezse o fiil vücuda gelmez ve meydana çıkmaz. Eğer vücuda gelmeyen bu arzu, bir hayır ise kul niyetinin mükâfatını görür.
- Eğer kul bir şeyin olmasını ister, Allah da onun olmasını murad ederse o fiil vücuda gelir ve yaratılır. Bu fiilin yaratılmasına kulun cüz-i iradesi sebep olduğundan dolayı, kul bu fiilinden mesuldür. Hayırlı bir iş ise mükâfat, kötü bir iş ise ceza görür.
- Kulun hiçbir müdahalesi olmaksızın, sırf Allah’ın dilemesiyle yaratılan fiiller: Bu tür fiillerde kulun cüz-i iradesi işe karışmaz. Daha önce ifade ettiğimiz gibi şükürle veya sabırla imtihan olmaları için Allah onu icad eder.
Evlilik bazen birinci gruba giren bir fiildir. Kulların cüz-i iradelerini kullanmaları neticesinde Allah istediklerini yaratır. Bazen ise ikinci gruba giren bir fiil olur. Allah kullarının iradelerini karıştırmaksızın onları birbirleriyle evlendirir. Ancak her iki durumda da evlilik kaderdir.
Yüce Allah “Biz her şeyi bir kaderle, (bir ölçü ve miktar ile) yarattık.” (Kamer, 54/49) buyuruyor. “Hiçbir şey yoktur ki, hazineleri yanımızda olmasın. Biz onu ancak belli bir ölçü ile (bi kaderin malum) indiririz.” (15/21) Bu ayetlerdeki “Kader, kadar, miktar, takdir” hepsi aynı kökten gelir. Ölçü vermek, plan içinde yapmak gibi anlamlara gelir. Allah’ın her şeyin ölçüsüne, planına, olacaklarına dair ezeli bilgisi demektir.
Comments
Post a Comment
Yorum İçin Teşekkürler...