Bu yazımızda,laiklik islama aykiri mi?,kuranda laiklik ile ilgili ayetler,laiklik ve şeriat arasındaki fark,islamda laiklik var mıdır?laikliği savunmak günah mı?,kurana göre laiklik,laiklik dine karşı mıdır?..tarzında sorulara cevap bulabilirsiniz!..
Laiklik İslama Aykırı mı? |
Birinci kısım insanlar: Allah’ın hükmüne ve kitabına inanmadığı için onunla amel etmezler. Bunların İslam dininde yerleri yoktur.
İkinci kısım ise: Allah’ın hükmüne ve kitabına inandığı halde, nefsine ve şeytana uyduğundan Allah’ın hükümleriyle amel etmeyenlerdir. Bunlar günahkâr olmakla beraber, kâfir olmazlar.
Maide suresinin 44. ayetine dayanarak rastgele insanları tekfir edenlerin vebali ağırdır. Bu ayetin tatbik meselesini özetle asrın müceddidi Bediüzzaman hazretlerinden dinleyelim:
Osmanlı devletinin son döneminde yapılan birtakım yenilikler çerçevesinde bir "Kanun-u Esâsî" nin yazılması ve hüriyyetin ilan edilmesi hususu bazı kimselerce küfür sayılmış ve bununla devlet ricâli tekfir edilmiştir. Gerekçe olarak da "Kim Allah'ın indirdiği (hükümlerle) hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir." (Maide,5/44) mealindeki ayet delil gösterilmiştir. (Asar-ı Bediiye, 463)
Bu görüşe katılmayan Bediüzzaman, ayetin manasının öyle anlaşılmaması gerektiği hususunu açıklığa kavuşturmaya çalışmış ve konu ile ilgili olarak şunları söylemiştir:
“Bir kısım insanlar, Araplardan sonra İslâm dininin direği sayılan Türkleri tadlil ediyor. Hatta onlardan bir kısmı, ehl-i kanunu tekfir ediyor. Otuz sene evvel teşkil edilen Kanun-u esasîyi ve hürriyetin ilanını küfür sayıyor ve "Kim Allah'ın indirdiği (hükümler) ile hükmetmezse işte onlar kafirlerin ta kendileridir" ayetini delil gösteriyorlar. Zavallılar, "Kim ki Allah'ın hükümleri ile hükmetmezse"cümlesinin manasının "Kim ki tasdik etmezse" demek olduğunu bilmiyorlar.” (Asar-ı Bediiye, 434)
- İmam Maturidi, Fahruddin Razi gibi büyük İslam alimleri de bu ayetin tefsirinde, benzer ifadeler kullanmışlardır. (bk. Maturidi, Razi, İlgili ayetin tefsiri)
- Keza, Fahruddin Razi, İkrime’ye ait olduğunu bildirdiği ayetin yorumunu şöyle açıklamıştır:
“Kim Allah’ın indirdiği hükmünü/hükümlerini kalbiyle tasdik etmez, diliyle de inkâr ederse, bu kâfirdir. Allah’ın hükmünü kalbiyle tasdik edip diliyle de ikrar ettiği halde, fiilen onu uygulamayan kimse ise, yine Allah’ın hükmüyle (kalbiyle tasdik etmek suretiyle doğru olduğuna) hükmetmiş, ancak o hükmü fiilen terk etmiştir. Bu sebeple bu kimse söz konusu ayetin tehdidine dahil değildir.” (Razi, ilgili ayetin tefsiri).
- Biz de muhakkik alimlerimizi tasdik ederek diyoruz ki, ayette yer alan “Mâ enzelellah” (Allah’ın indirdiği şeyler) ifadesinde geçen “mâ” umumu ifade eder. Buna göre, yalan söyleyen, gıybet eden, başkasının kalbini kıran veya başka herhangi en küçük bir günah işleyenin kâfir olması gerekir ki, bu düşünce ehl-i sünnet alimlerinin ittifakıyla yanlıştır.
Sorudaki detaylarda da ihtiyatlı olmanın gereğine inanıyoruz. Çünkü, İman kalbin tasdiki ve lisanın takririnden ibarettir. Ehl-i sünnet alimlerine göre, bu şartlara uygun bir mümin olduğunu söyleyen bir kimsenin tekfir edilmemesi gerekir.
Buna göre, bir kimse Allah’ın bildirdiği iman esaslarına samimi olarak iman ettiği halde, “Ben bu asırda laik bir düzene taraftarım” derse, bunun din dairesinin dışına atmamak gerekir.
Şayet gerçekten İslam’a inanmadığı için böyle bir düşünceye sahip ise, bunu zorla İslam dairesinin içine sokmaya da kimsenin hakkı yoktur.
Laiklik İki Şekilde Düşünülebilir:
1) Devletin rejimi olarak tasarlanan laiklik:
En uygun tanıma göre, laiklik: Devletin bütün dinlere karşı aynı mesafede tarafsız durduğu, yasama ve yürütmelerinde dini referanslara yer vermediği sistem anlamına gelir.
Böyle bir laik devlette herkes iman ve amel noktasında bağlı bulunduğu dinin icaplarını özgürce yerine getirme imkânı bulur. Bu çerçevede düşünen bir kimseyi de tekfir etmek doğru olmaz. Çünkü, bu kimse laik bir sistemi isterken “herkesin dinini rahatça yaşayabileceği bir sistem” istiyor demektir.
Aslında İslam dini bundan kat be kat daha fazla dinlere karşı toleranslıdır. Bunun tarihi pek çok belgeleri vardır. Asr-ı saadetten beri, başka din mensuplarına gösterilen hoşgörü örnekleri mevcuttur.
2) Şahıs olarak “Ben laikim” diyenleri de iki kısma ayırmak mümkündür:
Birincisi: Bununla devletin rejimi olarak laikliği benimseyenlerdir. Bunlar da 1. şıkta mütalaa edilebilir.
İkinci kısım ise, “kendisinin İslam dinine bağlı olmadığını, onu benimsemediğini, şahsen ondan uzak olduğunu” belirtmek için “Ben laikim” diyenlerdir. Bunların İslam dininde zorla tutmanın bir anlamı yoktur.
Bütün bu açıklamalarımız, “tekfir” yani bir kişiye kafir demekle alakalıdır. Yoksa, İslam dinin dışında bir yol arayanların günahkâr olmayacaklarını ve sorumluluk altına girmeyeceklerini kimse iddia edemez.
Buna göre, bir kimse Allah’ın bildirdiği iman esaslarına samimi olarak iman ettiği halde, “Ben bu asırda laik bir düzene taraftarım” derse, bunun din dairesinin dışına atmamak gerekir.
Şayet gerçekten İslam’a inanmadığı için böyle bir düşünceye sahip ise, bunu zorla İslam dairesinin içine sokmaya da kimsenin hakkı yoktur.
Laiklik İki Şekilde Düşünülebilir:
1) Devletin rejimi olarak tasarlanan laiklik:
En uygun tanıma göre, laiklik: Devletin bütün dinlere karşı aynı mesafede tarafsız durduğu, yasama ve yürütmelerinde dini referanslara yer vermediği sistem anlamına gelir.
Böyle bir laik devlette herkes iman ve amel noktasında bağlı bulunduğu dinin icaplarını özgürce yerine getirme imkânı bulur. Bu çerçevede düşünen bir kimseyi de tekfir etmek doğru olmaz. Çünkü, bu kimse laik bir sistemi isterken “herkesin dinini rahatça yaşayabileceği bir sistem” istiyor demektir.
Aslında İslam dini bundan kat be kat daha fazla dinlere karşı toleranslıdır. Bunun tarihi pek çok belgeleri vardır. Asr-ı saadetten beri, başka din mensuplarına gösterilen hoşgörü örnekleri mevcuttur.
2) Şahıs olarak “Ben laikim” diyenleri de iki kısma ayırmak mümkündür:
Birincisi: Bununla devletin rejimi olarak laikliği benimseyenlerdir. Bunlar da 1. şıkta mütalaa edilebilir.
İkinci kısım ise, “kendisinin İslam dinine bağlı olmadığını, onu benimsemediğini, şahsen ondan uzak olduğunu” belirtmek için “Ben laikim” diyenlerdir. Bunların İslam dininde zorla tutmanın bir anlamı yoktur.
Bütün bu açıklamalarımız, “tekfir” yani bir kişiye kafir demekle alakalıdır. Yoksa, İslam dinin dışında bir yol arayanların günahkâr olmayacaklarını ve sorumluluk altına girmeyeceklerini kimse iddia edemez.
Comments
Post a Comment
Yorum İçin Teşekkürler...