Allah sevdiği kulunu yalnız bırakır derler yanlış,Allah kuluna darilir mi?,Allah kuluna kızar mı,?Allah sevdiği kulunu kimseyle paylaşmak istemez Allah kulunu unutur mu,Allah kulunu terk eder mi hiç,Allah en çok hangi kulunu sever?,Allah kulunu çaresiz bırakmaz...
Allah’ın bizden razı olup olmadığını bilmenin ölçüsü, Onun emir ve yasaklarına karşı saygılı olup olmadığımızdır. Çünkü, Allah, emir buyurduğu şeylerin yapılmasından razı olur, yapılmamasından da hoşlanmaz.
Bu ölçünün dışında elimizde başkaca bir ölçü yoktur. Çünkü, Allah bir kimseyi değerlendirirken, onun adına-soyadına göre değil, yaptığı işlerin, taşıdığı düşüncenin iyi veya kötü olup olmadığına bakar.
Mesela: Salih bir insanın içki içmesini hoş görmez, fasık bir kimsenin kıldığı namazını hoş görür. İlahi değerlendirmede ya hep ya hiç şeklinde toptancılık yoktur.
Bunun en veciz ve en güzel ifadesi,“Şüphesiz Allah katında sizin en değerliniz, ona karşı en takvalı/en saygılı olanınızdır.” (Hucurat, 49/13) mealindeki ayette yer almaktadır.
- Mümin olan kimse, Kur'an’ın emri doğrultusunda daima korku ve ümit arasında bulunur. Çünkü, Kur'an’a göre, Allah’ın rahmetinden ümit kesmek(Yusuf, 12/87) de, azabından emin olmak (A'raf, 7/99) da gayr-ı İslami birer düşünce tarzıdır. Allah’ın rızası rahmetini, gazabı küsmesi ise azabını temsil eder.
- Bu açıklamalardan anlaşıldığı üzere, hiçbir insan cennetlik veya cehennemlik olduğunu bilemediği gibi, Allah’ın kendisinden razı mı, küs mü olduğunu da bilemez. Bu bilinmez ortam aynı zamanda imtihan sırrının da gereğidir.
- Demek ki kişinin, Allah’ın kendisinden razı olduğunu veya küs olduğunu düşünmesi, şeytanın vesvesesi ve nefsin bir hilesidir.
Kıyamet günü, Allah’ın iyiliklerle kötülükleri karşılaştırması, yüzde bir iyiliklerin ağır gelmesiyle kişiyi affetmesi konusu tereddütsüz bir gerçektir. (Karia, 101/6-11)
- “Allah’ın değerli gördüğü şeylerin fazlalığı kişinin cennete girmesine vesile olduğu” gerçeğinden hareketle bazı alimler şöyle demişler: “Eğer sen Allah katındaki durumunu öğrenmek istiyorsan, Allah’ın senin nezdindeki durumuna bak!”
Allah’ın yanımızdaki hürmeti, katında bize olan merhametine bir sinyali olabilir. Aksi de geçerlidir. Allah’ın emir ve yasaklarına karşı saygılı olmak, Allah’ın bizden hoşnut olduğunun bir sinyali olabilir.
- Fakat Allah’ın küsmesi veya razı olmasını insanlarınkine kıyaslamamak gerekir. Şunu unutmamalıyız ki, günah ve isyanlarda Allah’ın gazabı / küsmesi; sevap ve itaatte ise Onun rahmeti ve rızası vardır.
Sana şefkat eden bir rabbin var; sahipsiz değilsin. O senin ve diğerlerini şefkatle terbiye ediyor. Herkesi merhametinin kucağında ağırlıyor. O senin sevdiği için var eyledi.
Seni severek var eyledi. Senin varlığından hoşnut. Senin varlığın O’na yük değil. Büyük bir ateşten küçük bir çıra tutuşturulsa Ateşten ne eksilir?.Yaşaman O’na ağır gelmez. Seni beslemek ve büyütmek O’na zor değildir. Senden sadece verdiklerine teşekkür etmeni istiyor. Hem böylece sana sonsuzca vereceğini de müjdeliyor.
Sen ona nankörlük etsen de,üzerinden kudret elini çekmiyor. Sen onu unutsan da,sana küsmüyor. Sadece hatırlamanı istiyor. Bekliyor;sabırla bekliyor.
Rabbin seni şartlı sevmez... Seni Sevenler Seni sen var olduktan sonra sevdi. Seni sevenler için önce var olman gerekliydi. Yoksa nasıl severlerdi seni? Yok olanı kim sever ki? Hatırlamaya çalış; Bir zamanlar yoktun. Sen yoktun, Seni sevenler yoktu.
Sen kendi yokluğunun farkında değildin.
Rabbin seni yokluktan buldu. Seni yoktan var etti. Seni hiç yokken sevdi. Seni sevdiği için var etti. Seni hiç yokken sevdi. Seni sevdiği için var etti.
Başkaları seni var olduğun için sevdi. Rabbin seni şartsız sevdi. Seni sevmesi için var olman bile gerekmedi. Sevenler seni sendeki kimi özellikler için sevdi çoğu kere…
Kaşın gözün,boyun posun,zekan,aklın vs.gibi "en’" lerinle sevdi. Onlar seni en düşkün,en hasta,en anlayışsız,yani en insan hallerinle sevmediler.
Kimi şartlara bağlı çoğu kere onların sevgileri.Sanki aranızda bolca şartlı olan gizli bir kontrat imzalanmış ve o kontratın maddeleri her an senin aleyhine işletilebilirmiş gibi.Bir kere düşün seni en çıplak,en gösterişsiz halinle,bütün sıfatlarından azade seven kim?
O seni hayalle hakikat arasındayken sevdi,O seni toprakla su arasındayken sevdi.O seni sevdi,yokluğunu değil var olmanı istedi.Sen başının dara düştüğü zamanlar hariç ondan yüz çevirsen de,sık sık O’nu unutsan da,geçmişte verdiğin Söz’e ihanet etsen de,en ufak yönelişinde sana dağlarca koşan kim?
Öyleyse var olmak,büyük ve kutsal bir muhabbetin,karşılıksız bir sevginin muhatabı olmak değil de nedir?.Var olmak,seni senden öte sensiz de seven bir rabbi tanımaktan,O’nun yoluna adanmaktan başka nedir? Rabbin senden kusursuzluk beklemez...
Dostların bile çoğu zaman hatasızlık bekliyor senden. Hata ettiğinde şaşırıyorlar,küsüyorlar,hatalarını bir türlü yakıştıramıyorlar sana. Bilmeden hata etsen bile affetmekte zorlanıyorlar. Yanlışından dönsen de,eskisi kadar kolay sevemiyorlar. Hata ettiğinde gözden düşüyorsun.
Oysa rabbin hata edebileceğini biliyor.yaratan bilmez mi? Kusurlarının olabileceğini sana açıkça söylüyor. Bağışlayacağını en başından kulağına fısıldıyor. Senden sadece hatanı kabullenmeni istiyor. İçten içe duyduğun pişmanlığı bile özür sayıyor. Affediyor,affederek seviyor,severek affediyor.
O senden kusursuzluk beklemiyor.Ancak kusursuz biri kusursuzluk beklentisinde değildir.Ve sorarım sana,kusursuzluk beklentisi başlı başına bir kusur değil midir? Sevenler seni yaptığın hatalarında yüzüstü bırakmadı mı,eleştirip mahkum etmedi mi?
Ya rabbine karşı yaptığın hatalar…saysan kaç sıfırlı bir rakam eder,üst üste yığsan yerden göğe yol olur.Ama bak o seni sevmeye devam ediyor ki seni hediyelere boğmaktan geri durmuyor.
Yeryüzünün nimetlerini önüne seriyor,sana ummadığın yerden ummadığın şekilde armağanlar gönderiyor.Gözünün aralığından bütün bir kainatı seyrettirmesi bile tek başına bir hediye değil mi? Hala nefes alıp verebiliyorsan,hala yiyecek birkaç lokman,içecek birkaç yudum suyun varsa bu bile başlı başına bir ilahi armağandır.
Peki ama kendisine onca hediye veren cömert bir ev sahibine nankörlük etmek,hediyeleri kendinin kazanarak elde ettiğini iddia etmek nankörlük ve kusurdan başka neyle ifade edilebilir
H.Z ALLAH c.c. Ayeti kerimesinde: "Ey inkar edenler ! Sizi biz yarattık Hâlâ tasdik etmiyecek misiniz?"
Gördünüz mü rahimlere akıttığınız meniyi? Onu siz mi düzgün bir insan suretine getiriyorsunuz ,Yoksa biz mi onu yaratıyoruz?
Aranızda ölümü biz takdir ettik, Biz dilediğimiz şeyi yerine getirmekten aciz değiliz.
Sizi ortadan kaldırıp da bilmeyeceğiniz bir biçimde yaratmaya da gücümüz yeter.
Her halde ilk yaratılışınızı bilirsiniz. fakat tekrar yaratılacağınızı da düşünmeli değil misiniz. (Vakıa 57,62)
Comments
Post a Comment
Yorum İçin Teşekkürler...