Nasuh tövbesi zina yapanların yapması gereken bir tövbe şeklidir.Zina yapanlar nash tövbesi duası okuyup ardından nasuh tevbesi etmeleri gerekir.Sadece zina değil bir çok büyük günah işleyip pişman olmuşların bir daha o günahı işlememek üzere yapılan büyük tövbe şeklidir.
Bir nevi o günahı bir daha işlemeyeceğine dair Allah(c.c)'ye söz vermektir.
Nasuh Tövbesi Duası Okunuşu
"Allahümme ente rabbî lâ ilâhe illâ ente halâktenî ve ene abdüke ve ene alâ ahdike ve va’dike mesteta’tü eûzü bike min şerri mâ sana’tü ebûü leke bi ni’metike aleyye ve ebûü bizenbî fağfir lî feinnehû lâ yağfirüzzünûbe illâ ente."Anlamı: "Allahım sen benim Rabbimsin Senden başka ilâh yoktur Sen beni yarattın.Ben de senin kulunum Gücüm yettiği kadar senin va’din ve ahdin üzerineyim.Yaptıklarımın şerrinden sana sığınırım Senin bana verdiğin ni’metini îtiraf ederim. Günahımı da îtiraf ederim. Beni mağfiret et Çünkü günahları ancak sen bağışlarsın."
"Bismillahirrahmanirrahim Bismillahillezi, la-yedurru maasmihi şeyün fil ardı vela fissema ve hüvessemiulalim. (3 kere Sabah-Akşam)"
"Allahümme innî es’elüke-ssıhhate vel-âfiyete vel-emânete ve hüsnel-hulkı verrıdâe bilkaderi birahmetike yâ Erhamerrâhimîn” "
Ya Rabbi! Senden, sıhhat ve afiyet ve emanete hıyanet etmemek ve güzel ahlâk ve kaderden razı olmak istiyorum Ey merhamet sahiplerinin en merhametlisi! Merhametin hakkı için, bunları bana ver!
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحاً عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوامَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَاأَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا تُوبُوا إِلَى اللَّهِ تَوْبَةً نَّصُوحاً عَسَى رَبُّكُمْ أَن يُكَفِّرَ عَنكُمْ سَيِّئَاتِكُمْ وَيُدْخِلَكُمْ جَنَّاتٍ تَجْرِي مِن تَحْتِهَا الْأَنْهَارُ يَوْمَ لَا يُخْزِي اللَّهُ النَّبِيَّ وَالَّذِينَ آمَنُوامَعَهُ نُورُهُمْ يَسْعَى بَيْنَ أَيْدِيهِمْ وَبِأَيْمَانِهِمْ يَقُولُونَ رَبَّنَاأَتْمِمْ لَنَا نُورَنَا وَاغْفِرْ لَنَا إِنَّكَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ قَدِيرٌ
“Ey iman edenler! Samimi bir tevbe ile Allah’a dönün. Umulur ki Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter. Peygamberi ve Onunla birlikte iman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların önlerinden ve sağlarından (amellerinin) nurları aydınlatıp gider de, (Ey Rabbimiz! Nurumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü sen her şeye kadirsin) derler.” (TAHRİM Suresi-8. Ayet)
Ayette geçen nasuh tövbesi
- Allaha karşı günah işlediğini bilerek, bu günahtan dolayı Allaha sığınmak ve pişman olmak.
- Bu suçu işlediği için üzülmek, Yaratıcıya karşı böyle bir günah işlediğinden dolayı vicdanen rahatsız olmak.
- Bir daha böyle bir suça dönmeyeceğine dair bir karar içerisinde olmak.
- Kul hakkını ilgilendiriyorsa onunla helalleşmek.
Bir hadise göre Peygamber Efendimiz(S.A.V) Nasuh tövbesi için şunları söylemiş;
- Günahlara pişmanlık.
- Farz ibadetleri yapmak.
- Zulüm ve düşmanlık yapmamak.
- Kırgın ve küskünlerle barışmak.
- Bir daha o günaha dönmemek üzere karar vermek.
İnşallah bu şartları yerine getirirsek Allahın tövbelerimizi kabul edeceğinden ümitli oluruz. Ancak insan her zaman korku ve ümit içerisinde olmalı. Ne ibadetlerimize güvenip övünebiliriz. Ne de günahlarımızdan ümitsizliğe düşebiliriz. Ben çok iyiyim, bu işi hallettim demek ne kadar yanlışsa; ben bittim, beni Allah kabul etmez demek de o kadar yanlıştır. Ayrıca, suçunu anlayıp tövbe edip, Allaha sığınmak da büyük bir ibadettir. Günah işleyipte daha sonra tevbe ederim gibi bir düşünce de yanlıştır.
Nasuh tevbe, bozulması zor olan tevbedir. Yani samimi yapılan tövbedir.
Alimler nasuh tevbesini "Kişinin hali hazırda günahlarını terk etmesi, geçmişte yaptıklarına pişman olması, ileride günah işlememek üzere karar vermesidir." diye tarif etmişlerdir.
Kişi tevbe etmekte samimi olursa Allah ona yardım eder ve işlediği günaha dönmesi zor olur.
Tahrim 8; Ey iman edenler! Bir nasuh tevbesi yaparak Allah'a dönün! Olur ki Rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi içinde ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün Allah peygamberini ve iman edip onunla beraber olanları rüsva etmeyecek, nurları önlerinde ve sağlarında koşacak, "Ey Rabbimiz, bizim nurumuzu tamamla, bizi yargıla, şüphesiz sen her şeye hakkıyla kadirsin" diyecekler.
Ahirette özür dilemek veya tevbe etmek fayda vermeyeceği için Yüce Rabbimiz müminlere nasuh tevbesi yolunu göstererek şöyle buyurdu:
"Ey iman edenler! Bir nasuh tevbesi yaparak Allah'a dönün! Olur ki Rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi içlerinde ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün Allah peygamberini ve iman edip onunla beraber olanları rüs-va etmeyecek."
- Allaha karşı günah işlediğini bilerek, bu günahtan dolayı Allaha sığınmak ve pişman olmak.
- Bu suçu işlediği için üzülmek, Yaratıcıya karşı böyle bir günah işlediğinden dolayı vicdanen rahatsız olmak.
- Bir daha böyle bir suça dönmeyeceğine dair bir karar içerisinde olmak.
- Kul hakkını ilgilendiriyorsa onunla helalleşmek.
Bir hadise göre Peygamber Efendimiz(S.A.V) Nasuh tövbesi için şunları söylemiş;
- Günahlara pişmanlık.
- Farz ibadetleri yapmak.
- Zulüm ve düşmanlık yapmamak.
- Kırgın ve küskünlerle barışmak.
- Bir daha o günaha dönmemek üzere karar vermek.
İnşallah bu şartları yerine getirirsek Allahın tövbelerimizi kabul edeceğinden ümitli oluruz. Ancak insan her zaman korku ve ümit içerisinde olmalı. Ne ibadetlerimize güvenip övünebiliriz. Ne de günahlarımızdan ümitsizliğe düşebiliriz. Ben çok iyiyim, bu işi hallettim demek ne kadar yanlışsa; ben bittim, beni Allah kabul etmez demek de o kadar yanlıştır. Ayrıca, suçunu anlayıp tövbe edip, Allaha sığınmak da büyük bir ibadettir. Günah işleyipte daha sonra tevbe ederim gibi bir düşünce de yanlıştır.
Nasuh tevbe, bozulması zor olan tevbedir. Yani samimi yapılan tövbedir.
Alimler nasuh tevbesini "Kişinin hali hazırda günahlarını terk etmesi, geçmişte yaptıklarına pişman olması, ileride günah işlememek üzere karar vermesidir." diye tarif etmişlerdir.
Kişi tevbe etmekte samimi olursa Allah ona yardım eder ve işlediği günaha dönmesi zor olur.
Tahrim 8; Ey iman edenler! Bir nasuh tevbesi yaparak Allah'a dönün! Olur ki Rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi içinde ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün Allah peygamberini ve iman edip onunla beraber olanları rüsva etmeyecek, nurları önlerinde ve sağlarında koşacak, "Ey Rabbimiz, bizim nurumuzu tamamla, bizi yargıla, şüphesiz sen her şeye hakkıyla kadirsin" diyecekler.
Ahirette özür dilemek veya tevbe etmek fayda vermeyeceği için Yüce Rabbimiz müminlere nasuh tevbesi yolunu göstererek şöyle buyurdu:
"Ey iman edenler! Bir nasuh tevbesi yaparak Allah'a dönün! Olur ki Rabbiniz kötülüklerinizi örter ve sizi içlerinde ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün Allah peygamberini ve iman edip onunla beraber olanları rüs-va etmeyecek."
Yani ey Allah ve Rasulünü tasdik edenler! Allah'a dönün geçmiş günahları silecek sadık ve samimi bir tevbe ile O'na dönün. Tevbe geçmiş günahlardan pişmanlık duymak, dil ile af dilemek, fiilen günah olan şeyi terketmek, bir daha o günahı tekrarlamamak üzere karar vermektir. Böyle yaparsanız belki Allah Tealâ, işlediğiniz amellerinizin günahlarını siler ve sizi köşklerinin ve ağaçlarının altından nehirler akan bahçelere koyar. O gün Allah Tealâ, nebisi Muhammed'e azap etmeyeceği, zelil ve perişan etmeyeceği gibi O'na iman edip dinine tabi olanları da azap etmeyecek zillete düşürmeyecek, bilakis onlara izzet ve ikramda bulunacaktır.
"Olur ki Rabbiniz" sözü, Zemahşeri'nin de dediği gibi Allah tarafından kullarını heveslendirme ifadesidir. Burada iki vecih vardır:
Birincisi: Yüksek makam mevki sahibi olanların "Belki, olur ki" ifadelerinin kesinlik
ifade etmesidir.
ifade etmesidir.
ikincisi: Kullara korku ve ümit arasında olmalarını öğretmek için bu üslûp kullanılmış olabilir.
Özetleyecek olursak, "olur ki" sözü Allah'tan sadır olmuşsa katiyyet ve kesinlik ifade eder.
"Rüsva etmez" sözünde Allah'ın rüsva ettiği cehennem ehline bir iğneleme vardır:
Özetleyecek olursak, "olur ki" sözü Allah'tan sadır olmuşsa katiyyet ve kesinlik ifade eder.
"Rüsva etmez" sözünde Allah'ın rüsva ettiği cehennem ehline bir iğneleme vardır:
"Ey Rabbimiz! Şüphesiz sen kimi ateşe koyarsan onu rüsva etmişsindir." (Ali İmran, 3/192).
Ahmed b. Hanbel ve İbni Mace, Abdullah b. Mesud'un Rasulullah'm "Pişmanlık tevbedir." dediğini işittiğini rivayet etmişlerdir.
Ahmed b. Hanbel ve İbni Mace, Abdullah b. Mesud'un Rasulullah'm "Pişmanlık tevbedir." dediğini işittiğini rivayet etmişlerdir.
Yine Rasulullah'ın (s.a.): "İslâm kendinden öncesini kestiği gibi tevbe de kendinden öncesini keser."
“Allah’a dönüş ve yöneliş” anlamına gelen nasuh tövbe, dini terim olarak “günahtan Allah’a dönme” anlamıyla meşhur olmuştur.
“Allah’a dönüş ve yöneliş” anlamına gelen nasuh tövbe, dini terim olarak “günahtan Allah’a dönme” anlamıyla meşhur olmuştur.
Tövbeyi daha açık ve anlaşılır bir tarzda tarif edecek olursak şöyle diyebiliriz: Tövbe; yapılan kötülüğü, işlenen günahı veya kabahati günah olduğunu bilip, onu bırakıp terk ederek Allah’a dönmek, O’ndan affetmesini, bağışlamasını dilemek, yaptıklarından pişman olduğunu da belirterek, yalnız Allah’a yalvarmak demektir.
Yüce Allah, Tahrim Suresi 8. ayette: “Ey inananlar, tövbe-i nasûh ile Allah’a tövbe ediniz. Umulur ki Rabbiniz, kötülüklerinizi örtüp temizler ve sizi içinden ırmaklar akan Cennetlere yerleştirir...” buyurmaktadır. Peki, bu ayette kastedilen nasûh tövbesi nedir?
Nasuh ne demek: Nasûh, Arapça kelime ‘nush’ kökünden mübalağa (abartma) kipidir. ‘Çok öğüt veren’ demektir. Tövbe, çok öğüt verici olarak nitelendirilmiştir. Yani sahibine, günahı bırakmasını öğütleyen, onu günahtan kurtaran sadık bir tövbe ile tövbe ediniz, Allah’a dönünüz demektir.
O halde nasûh tövbesi; hemen günahı terk etmek, geçmişte olanlara pişman olmak, gelecekte günah işlememeğe karar vermek ve üzerinde bulunan bir hakkı sahibine ödemek demektir
Hz. Peygamber nasûh tövbesini; “Kulun işlediği günahtan pişmanlık duyması, Allah’a tam rucu’ edip, sütün memeye dönmediği gibi, kişinin tekrar günaha dönmemesidir.” şeklinde tanımlamıştır.
Gazalî Hz., nasûh tövbesini tanımlarken şunlara yer vermiştir: “Nasuh tövbesi yapanlar, tövbe edip ölünceye kadar tövbesinde duranlardır. Bunlar geçmişteki eksiklerini tamamlar ve bir daha günaha dönmeyi hatırdan bile geçirmezler, zelle ve sürçmeler müstesna. İşte tövbede istikamet budur. Günahların sevaplarla değiştirilip hayırlarda müsabaka edenler, bu tür tövbe sahipleridir.”
Nasuh Tövbesinin Kabulünün Şartları
Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah’ın tövbe edenleri methetmesi ve tövbe kapısını çalan kullarını sevdiğini ifade etmesi,tövbelerin kabul edileceğinin birer delilidir.
Yüce Allah, Tahrim Suresi 8. ayette: “Ey inananlar, tövbe-i nasûh ile Allah’a tövbe ediniz. Umulur ki Rabbiniz, kötülüklerinizi örtüp temizler ve sizi içinden ırmaklar akan Cennetlere yerleştirir...” buyurmaktadır. Peki, bu ayette kastedilen nasûh tövbesi nedir?
Nasuh ne demek: Nasûh, Arapça kelime ‘nush’ kökünden mübalağa (abartma) kipidir. ‘Çok öğüt veren’ demektir. Tövbe, çok öğüt verici olarak nitelendirilmiştir. Yani sahibine, günahı bırakmasını öğütleyen, onu günahtan kurtaran sadık bir tövbe ile tövbe ediniz, Allah’a dönünüz demektir.
O halde nasûh tövbesi; hemen günahı terk etmek, geçmişte olanlara pişman olmak, gelecekte günah işlememeğe karar vermek ve üzerinde bulunan bir hakkı sahibine ödemek demektir
Hz. Peygamber nasûh tövbesini; “Kulun işlediği günahtan pişmanlık duyması, Allah’a tam rucu’ edip, sütün memeye dönmediği gibi, kişinin tekrar günaha dönmemesidir.” şeklinde tanımlamıştır.
Gazalî Hz., nasûh tövbesini tanımlarken şunlara yer vermiştir: “Nasuh tövbesi yapanlar, tövbe edip ölünceye kadar tövbesinde duranlardır. Bunlar geçmişteki eksiklerini tamamlar ve bir daha günaha dönmeyi hatırdan bile geçirmezler, zelle ve sürçmeler müstesna. İşte tövbede istikamet budur. Günahların sevaplarla değiştirilip hayırlarda müsabaka edenler, bu tür tövbe sahipleridir.”
Nasuh Tövbesinin Kabulünün Şartları
Kur’an-ı Kerim’de Yüce Allah’ın tövbe edenleri methetmesi ve tövbe kapısını çalan kullarını sevdiğini ifade etmesi,tövbelerin kabul edileceğinin birer delilidir.
Hz. Peygamber, kullarının tövbesi karşısında Allah’ın ne kadar çok sevineceğini şöyle bir örnekle anlatmaktadır: “Allah’ın kulunun tövbesine sevinmesi şuna benzer: Bir insan azığını, su tulumunu bir deveye yüklemiş, sonra yolculuğa çıkmıştır. Nihayet çorak bir yere vardığında uykusu gelmiş, devesinden inerek bir ağacın altında istirahata çekilmiştir.
Kalktığında devesinin kaybolduğunu görmüş ve değişik tepelere koşarak onu aradığı halde bulamamış ve yorgun bir vaziyette, ağacın altına yatmıştır. Tekrar uyandığında devesini yanı başında durduğunu görüp de yularından yapışıp, son derece sevinerek: ‘Ey Allah’ım! Sen benim Rabbimsin, ben senin kulunum’ demiştir.” İşte Yüce Allah, kendisine tövbe eden kuluna, devesini kaybettikten sonra bulan adamdan daha fazla sevinir.
Muâz bin Cebel -radıyallahu anh-:
“-Anam-babam Sana fedâ olsun yâ Resûlallah! Nasuh tevbesi nedir?” diye sordu.
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle anlattı:
“-Günahkâr kulun yaptıklarına pişman olması, (istiğfar etmek sûretiyle) Rabbinden özür dilemesi ve bir daha o günahlara dönmemesidir.”
Sonra güneş ve ay bu kapıdan batar ve tevbe kapıları arasından en ufak bir aralık dahî kalmayacak şekilde kapatılır. İşte bundan sonra tevbe eden hiçbir kulun tevbesi kabul olunmaz.”
Rabbimiz nasûh bir tevbe ile kendisine yönelmemizi, Tahrim Sûresi’nin 8. âyetinde bizlere şöyle emretmiştir:
“Ey îman edenler! Allâh’a içtenlikle tevbe edin. Umulur ki, Rabbiniz sizin kötülüklerinizi örter, peygamberi ve onunla birlikte îman edenleri utandırmayacağı günde Allah sizi, içlerinden ırmaklar akan cennetlere sokar. Onların nûrları önlerinden ve sağlarından aydınlatır, gider. «Ey Rabbimiz! Nûrumuzu bizim için tamamla, bizi bağışla; çünkü senin her şeye gücün yeter!» derler.”
Nasûh tevbenin kabulü için olmazsa olmaz husus, samimiyet ve pişmanlıktır. Bu pişmanlık, insanın gücü yettiği ölçüde o hatayı tekrar etmemesi ve yaptığı günahla ilgili kul hakları varsa, bu hakları helâl ettirmek için elinden gelen gayreti göstermesidir.
Rabbimiz, “es-Settâr” ismiyle günahlarımızı setreylesin. El-Gaffâr ismiyle onları bağışlasın. “Seyyiâtı, hasenâta çevirme” vaadinden bizleri mahrum eylemesin, bizim de hata ve günahlarımızı, ihsan ve affıyla sevap ve mükâfatlara çevirsin. Biz, âciz kullarını lütfuyla, ihsanıyla cennet ve cemâliyle müşerref eylesin,amin.
Comments
Post a Comment
Yorum İçin Teşekkürler...