SORULAR; Gayrimüslim ile arkadaşlık etmek günah mı?, müslüman olmayanlarla arkadaşlık yapılır mı?, müslümanların gayrimüslimlerle ilişkileri nasıl olmalı?, ateist biriyle arkadaş olmak günah mı?, gayrimüslime yardım etmek günah mı?, peygamberimizin gayri müslimlerle ilgili hadisleri var mı?, hristiyanla arkadaş olmak günah mı?, müslüman olmayan birine aşık olmak günah mı?
Yalnız şunun altını çizelim bu sadece bir RİVAYET'tir
Tirmizî, bu hadis hasen olup bu hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz, demiştir. (Tirmizi, a.y)
Bu hadiste, müminle arkadaşlık ve sohbet etmenin veya böyle kimseye yemek ikram etmenin daha evla olduğu anlatılmak isteniyor. (bk. ez-Zühayli, el-Fıkhu`l-İslâmî ve Edilletuhu, II, 920)
Yoksa bu Hadis-i Şeriften, müminden başkasıyla arkadaşlık edilmez ve müminden başkasına yemek verilmez manası çıkarılamaz.
Hadis-i şerifte arkadaşlığı tavsiye edilen mümin, münafıklıktan ve küfür korkusundan uzak, gerçek iman sahibi Müslümanlardır. Çünkü, bunların arkadaşlığı dünyada ve ahirette insana fayda verir.
İmandan yoksun olan veya büyük günahlara devam eden kimselerin arkadaşlığının zararları olabilir. Bu açıdan çok dikkatli olmak gerekir. Eğer arkadaşlığı zarar veriyorsa veya zarar verme ihtimali yüksekse, onlardan uzak durmak ve zarar görmeyecek şekilde tedbir almak lazımdır. Yoksa, onlar gibi olma tehlikesi vardır.
Ancak, onlardan zarar görmediği gibi, onlara faydalı oluyorsa veya faydalı olacağı yüksek bir ihtimal ise bunu değerlendirmek gerekir.
Yemeğini de yolunu Allah ve Peygamberlerle bulan müminler yesin, ifadesine gelince: İnsanlara ikram edilen yemek iki çeşittir:
1. Arkadaşlık ve dostluk için verilen yemek ziyafetleri.
2. Aç ve muhtaçları doyurmak için verilen yemek ziyafetleri.
“Yoksula, yetime ve esire onun sevgisi için yemek yedirirler.” (İnsan, 76/8) mealindeki ayette açıklandığı üzere, muhtaç ve aç durumda olan herkese mümin ve kafir ayırımı yapmadan yemek yedirmek teşvik edildiğinden, konumuzu teşkil eden hadis-i şerifi, ikinci cinsten olan yemek ikramları değil birinci cinsten olan yemek ikramları olarak anlamak gerekir.
Özetle, bu hadis, arkadaş edinme ve yardımda bulunma konusunda tercih önceliğini bildirir.
İnsanların en çok sorduğu sorulardan biri şu: “Bir Müslüman Musevileri be Hıristiyanları dost edinebilir mi?” Bu soruyu sorarken Maide Suresi’nin 51. Ayetini söyleyerek Allah’ın onları dost edinmememizi söylediğini düşünüyorlar:
Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez. (Maide Suresi, 51)
Öncelikle ayeti açıklayalım. Bu ayette dostlar kelimesi iki kere geçmektedir. Biri “evliyau” kelimesi, “koruyucular, kanun nazarında sorumlular, evliyalar, efendiler, sahipler, malikler” anlamındadır. Diğeri ise “Vetevellehum”dur. Bu da “bakımını üstlenir, hâkim duruma geçer, yönetimi ele alır” anlamındadır. Yani bu ayette geçen “dost, veli” kelimesi “yönetim” anlamına gelmektedir. Allah Müslümanlara, Hıristiyanların ve Musevilerin yönetimi altına girmeyin diye bildirmektedir. Yani, bazı kimselerin söylediği gibi bu ayette Musevilerle veya Hristiyanlarla iyi ilişkiler içinde olmamak anlamı yoktur. Müslüman bir toplumda, Musevi veya Hristiyan bir yöneticinin olmaması ise son derece doğal bir durumdur. Her iki taraf da kendi inancına göre hareket edeceği için, yani bir Musevi kendi inancına göre, bir Hristiyan kendi inancına göre, bir Müslüman da kendi inancına göre hareket edeceği ve kendi inancına göre uygulama yapacağı için ve bu durumda Müslümanların inancıyla çelişen durumlar ortaya çıkacağı için böyle bir hüküm olması son derece doğaldır.
Sonuç olarak ayette bildirilen Musevileri ve Hıristiyanları dost edinmemek değil, onları yönetici olarak kabul etmemek ve onların yönetimi altına girmemektir. Bunun dışında Müslümanların Kitap Ehli ile çok yakın ilişkileri vardır. Müslüman bir kimse Ehli Kitaptan bir bayanla evlenebilir. Mesela Peygamberimiz Efendimizin bizzat kendisi de evlenmiştir. Ehli Kitap’ın düğününe gidilir, cenazesine gidilir, yemekleri yenir, ticaret yapılır, iç içe, dostça, arkadaşça, kardeşçe bir hayat vardır. Peygamberimiz’in uygulamalarında bu açıkça görülmektedir.
Bu konuyla ilgili ayette Allah şöyle buyurur:
“Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir.Mü’minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak "onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde" size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.” (Maide Suresi, 5)
Allah’ın ayeti, Müslümanlar ve Kitap Ehli arasındaki ilişkinin ne kadar doğal, iç içe ve kardeşçe olduğunu göstermektedir. Birbirinin yemeğini yiyen, evine gidip gelen, birbirine ikramda bulunan, sofralarda sohbet eden çok canlı ve güzel bir dostluk ilişkisi olduğunu göstermektedir.
Museviler bir olan Allah’a iman etmekte ve Allah’ın adını anarak hayvanlarını kesmektedir. Bununla birlikte bilindiği gibi Hristiyanlar domuz eti yemektedir. Ancak Müslümanlara domuz eti haram kılınmıştır. Dolayısıyla müminlerin Kitap Ehli’nin yemeğini yerken bu durumu göz önünde bulundurmaları gerekir.
Yüce İslâm dini insana büyük değer vermektedir. İnanan ve inanmayan herkes için şefkat kanadını açmış, mü'min ile kâfir arasında ayırım yapmadan bütün insanların aziz ve yeryüzünde hâlife olduğunu ve hepsinin Hz. Adem (s) ile Havva'dan türediklerini
tanışıp aralarındaki bağları kuvvetlendirmek için onları bölük bölük olarak yarattığını beyan etmektedir. Mü'min olsun olmasın herkese, hattâ her canlı mahluka iyilik yapmak için teşvik etmektedir. Peygamber (sav) buyuruyor:
"Her canlı yaratığa iyilik etmekte sevab vardır." Âyeti Kerîme de şöyle buyuruyor:
"Din için sizinle savaş etmeyen ve yurtlarınızdan sizleri çıkarmayan kimselere iyilik ve ihsan etmenizden, onlara adaletli davranmanızdan Allah (c.c) sizleri menetmez. Şüphesiz Allah adil davrananları sever."
Peygamber (sav) buyuruyor ki, üç çeşit komşu vardır: Bir hakkı olan komşu (hakkı en az olan komşu budur), iki hakkı olan komşu ve üç hakkı olan komşu. Bir hakkı olan komşu müslüman olmayan komşudur. İki hakkı olan komşu, müslüman olan komşudur. Bir hak İslâm'ın, diğer hak da komşuluğundur. Üç hakkı olan komşu ise; komşu, müslüman ve akraba olan kimsedir. Bir hak İslâm'ın, bir hak komşuluğun, diğer bir hak ise akrabalığın hakkıdır (Bezzâr ve Ebû Na'îm).
Görüldüğü gibi insan, müslüman olmasa da muhteremdir. Hakkına tecavüz etmek şöyle dursun kendisine yardım edip iyilik etmek ve kalblerini rencide'edecek söz ve davranışlardan son derece uzak kalmak lazımdır.
İslâm dini. hakimiyeti altında yaşayan gayri müslimlere büyük bir hak ve geniş bir hürriyet tanıyor. Şöyle ki:
1- İnanç ve ibadetlerinde hürdürler. Diledikleri gibi ibadet edebilirler. Haç ve mabedlerine dokunulmaz. Peygamber (sav) "Onları ibadetleriyle baş başa bırakınız" buyuruyor. Hatta müslüman bir kimsenin karısı gayri muslini olursa kiliseye ve havraya gidebilir. Kocası onu menedemez. Gerekirse onu korumak için kiliseye kadar kendisiyle birlikte gidebilir.
2- Dinimizce, domuz gibi, haram olan şey, onlar için helal olduğu takdirde onlara dokunmamız caiz değildir.
3- Evlenmek, boşanmak ve nafaka gibi, ahvâl-i şahsiye meselelerinde serbesttirler.
4- İslâm dini, akıl ve mantık çerçevesi dahilinde onlara münazara hakkını veriyor. Onlarla münazara yaparken onları rencide edecek söz ve davranışlardan sakınmak lazımdır. Cenabı Allah şöyle buyuruyor: "Ehli kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin" (1).
5- Hıristiyan ve yahudilerin yemeklerini yemeyi ve kadınlarıyla evlenmeyi mubah kılmış. Yüce Allah bu hususta şöyle buyuruyor:
"Bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilen (yahudi, hıristiyan v.b. nin) yiyeceği size helaldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Mü'min kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere mihirlerini vermeniz şartıyla size helâldir" (2).
6- Onların ziyaretlerine gitmek ve hastalarının halini sormak mubahtır.
7- Müslümanlarla alış-veriş mubah olduğu gibi, gayri müslimlerle alış-veriş de mubahtır.
8- Kurban kesilirse komşulara ikram etmek sünnet olduğundan, gayri müslim komşulara da ikram edilebilir.
9- Müslüman olmayan kimseye hediye vermek ve ondan hediye almak da caizdir. Çünkü Mekkei Mükerreme fethedilmeden önce Mekke'de büyük bir kıtlık baş gösterdi. Bunun üzerine Peygamber (sav) Mekke fakirlerine dağıtılmak üzere beşyüz altın gönderdi.
Yahudi ve Hristiyanları dost tutmayınız; ayetine rağmen onlarla nasıl anlaşma yapılabilir?
Yahudileri ve Hıristiyanları dost tutmayınız; meâlindeki âyet-i kerimeyi yanlış değerlendirerek, Hıristiyan âlemiyle yapılan askeri paktlara ve ticarî anlaşmalara karşı çıkan bir takım çevrelere, Üstad Bediüzzamanın verdiği cevabın bir bölümünde, bakınız ne buyuruyor: ...onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan asayişi muhafazadır. İşte şu dostluk, kat'iyyen nehy-i Kur'anîde dâhil değildir. Münazarat
Bu ifadelerde, dünya saadetinin esasının asayiş olduğu nazara verilmiş. Anarşinin ve harplerin dünyayı kasıp kavurduğu günümüzde, bu tespitin ne kadar yerinde olduğu çok daha iyi anlaşılıyor.
Nurlarda; dostlara karşı mürüvvetkârane muaşeret, düşmanlara karşı da sulhkârane muamele; tavsiye edilir. Bugün Avrupa ve Amerikada nice insanlar İslâmla müşerref oluyor ve hidayet nimetine kavuşuyorlarsa, bunun sebebi sulhtur, harp değil.
Dinimiz Yahudi ve Hristiyan kadınla evlenmeyi dahi caiz görmüştür. Onlarla arkadaşlık kurmak caizdir. Bu vesile ile dinimizi de onlara tanıtmış oluruz.
CEVAPLAR; İslam dini sevgi dinidir... Aşağıda yazılanları lütfen akıl ve gönül eleğinizden geçirdikten sonra değerlendiriniz.
İlgili hadis rivayeti şöyledir: “Sadece Müminlerle arkadaş ol, yemeğini de yolunu Allah ve Peygamberlerle bulan müminler yesin.” (Tirmizi, Zühd, 56; Ebu Davud, Edeb, 16; Ahmed b. Hanbel, III, 38)Yalnız şunun altını çizelim bu sadece bir RİVAYET'tir
Tirmizî, bu hadis hasen olup bu hadisi sadece bu şekliyle bilmekteyiz, demiştir. (Tirmizi, a.y)
Bu hadiste, müminle arkadaşlık ve sohbet etmenin veya böyle kimseye yemek ikram etmenin daha evla olduğu anlatılmak isteniyor. (bk. ez-Zühayli, el-Fıkhu`l-İslâmî ve Edilletuhu, II, 920)
Yoksa bu Hadis-i Şeriften, müminden başkasıyla arkadaşlık edilmez ve müminden başkasına yemek verilmez manası çıkarılamaz.
Hadis-i şerifte arkadaşlığı tavsiye edilen mümin, münafıklıktan ve küfür korkusundan uzak, gerçek iman sahibi Müslümanlardır. Çünkü, bunların arkadaşlığı dünyada ve ahirette insana fayda verir.
İmandan yoksun olan veya büyük günahlara devam eden kimselerin arkadaşlığının zararları olabilir. Bu açıdan çok dikkatli olmak gerekir. Eğer arkadaşlığı zarar veriyorsa veya zarar verme ihtimali yüksekse, onlardan uzak durmak ve zarar görmeyecek şekilde tedbir almak lazımdır. Yoksa, onlar gibi olma tehlikesi vardır.
Ancak, onlardan zarar görmediği gibi, onlara faydalı oluyorsa veya faydalı olacağı yüksek bir ihtimal ise bunu değerlendirmek gerekir.
Yemeğini de yolunu Allah ve Peygamberlerle bulan müminler yesin, ifadesine gelince: İnsanlara ikram edilen yemek iki çeşittir:
1. Arkadaşlık ve dostluk için verilen yemek ziyafetleri.
2. Aç ve muhtaçları doyurmak için verilen yemek ziyafetleri.
“Yoksula, yetime ve esire onun sevgisi için yemek yedirirler.” (İnsan, 76/8) mealindeki ayette açıklandığı üzere, muhtaç ve aç durumda olan herkese mümin ve kafir ayırımı yapmadan yemek yedirmek teşvik edildiğinden, konumuzu teşkil eden hadis-i şerifi, ikinci cinsten olan yemek ikramları değil birinci cinsten olan yemek ikramları olarak anlamak gerekir.
Özetle, bu hadis, arkadaş edinme ve yardımda bulunma konusunda tercih önceliğini bildirir.
Ey iman edenler, Yahudi ve Hıristiyanları dostlar (veliler) edinmeyin; onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden onları kim dost edinirse, kuşkusuz onlardandır. Şüphesiz Allah, zalimler topluluğuna hidayet vermez. (Maide Suresi, 51)
Öncelikle ayeti açıklayalım. Bu ayette dostlar kelimesi iki kere geçmektedir. Biri “evliyau” kelimesi, “koruyucular, kanun nazarında sorumlular, evliyalar, efendiler, sahipler, malikler” anlamındadır. Diğeri ise “Vetevellehum”dur. Bu da “bakımını üstlenir, hâkim duruma geçer, yönetimi ele alır” anlamındadır. Yani bu ayette geçen “dost, veli” kelimesi “yönetim” anlamına gelmektedir. Allah Müslümanlara, Hıristiyanların ve Musevilerin yönetimi altına girmeyin diye bildirmektedir. Yani, bazı kimselerin söylediği gibi bu ayette Musevilerle veya Hristiyanlarla iyi ilişkiler içinde olmamak anlamı yoktur. Müslüman bir toplumda, Musevi veya Hristiyan bir yöneticinin olmaması ise son derece doğal bir durumdur. Her iki taraf da kendi inancına göre hareket edeceği için, yani bir Musevi kendi inancına göre, bir Hristiyan kendi inancına göre, bir Müslüman da kendi inancına göre hareket edeceği ve kendi inancına göre uygulama yapacağı için ve bu durumda Müslümanların inancıyla çelişen durumlar ortaya çıkacağı için böyle bir hüküm olması son derece doğaldır.
Sonuç olarak ayette bildirilen Musevileri ve Hıristiyanları dost edinmemek değil, onları yönetici olarak kabul etmemek ve onların yönetimi altına girmemektir. Bunun dışında Müslümanların Kitap Ehli ile çok yakın ilişkileri vardır. Müslüman bir kimse Ehli Kitaptan bir bayanla evlenebilir. Mesela Peygamberimiz Efendimizin bizzat kendisi de evlenmiştir. Ehli Kitap’ın düğününe gidilir, cenazesine gidilir, yemekleri yenir, ticaret yapılır, iç içe, dostça, arkadaşça, kardeşçe bir hayat vardır. Peygamberimiz’in uygulamalarında bu açıkça görülmektedir.
Bu konuyla ilgili ayette Allah şöyle buyurur:
“Bugün size temiz olan şeyler helal kılındı. Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin de yemeğiniz onlara helaldir.Mü’minlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu, fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak "onlara ücretlerini (mehirlerini) ödediğiniz takdirde" size (helal kılındı.) Kim imanı tanımayıp küfre saparsa, elbette onun yaptığı boşa çıkmıştır. O ahirette hüsrana uğrayanlardandır.” (Maide Suresi, 5)
Allah’ın ayeti, Müslümanlar ve Kitap Ehli arasındaki ilişkinin ne kadar doğal, iç içe ve kardeşçe olduğunu göstermektedir. Birbirinin yemeğini yiyen, evine gidip gelen, birbirine ikramda bulunan, sofralarda sohbet eden çok canlı ve güzel bir dostluk ilişkisi olduğunu göstermektedir.
Museviler bir olan Allah’a iman etmekte ve Allah’ın adını anarak hayvanlarını kesmektedir. Bununla birlikte bilindiği gibi Hristiyanlar domuz eti yemektedir. Ancak Müslümanlara domuz eti haram kılınmıştır. Dolayısıyla müminlerin Kitap Ehli’nin yemeğini yerken bu durumu göz önünde bulundurmaları gerekir.
Yüce İslâm dini insana büyük değer vermektedir. İnanan ve inanmayan herkes için şefkat kanadını açmış, mü'min ile kâfir arasında ayırım yapmadan bütün insanların aziz ve yeryüzünde hâlife olduğunu ve hepsinin Hz. Adem (s) ile Havva'dan türediklerini
tanışıp aralarındaki bağları kuvvetlendirmek için onları bölük bölük olarak yarattığını beyan etmektedir. Mü'min olsun olmasın herkese, hattâ her canlı mahluka iyilik yapmak için teşvik etmektedir. Peygamber (sav) buyuruyor:
"Her canlı yaratığa iyilik etmekte sevab vardır." Âyeti Kerîme de şöyle buyuruyor:
"Din için sizinle savaş etmeyen ve yurtlarınızdan sizleri çıkarmayan kimselere iyilik ve ihsan etmenizden, onlara adaletli davranmanızdan Allah (c.c) sizleri menetmez. Şüphesiz Allah adil davrananları sever."
Peygamber (sav) buyuruyor ki, üç çeşit komşu vardır: Bir hakkı olan komşu (hakkı en az olan komşu budur), iki hakkı olan komşu ve üç hakkı olan komşu. Bir hakkı olan komşu müslüman olmayan komşudur. İki hakkı olan komşu, müslüman olan komşudur. Bir hak İslâm'ın, diğer hak da komşuluğundur. Üç hakkı olan komşu ise; komşu, müslüman ve akraba olan kimsedir. Bir hak İslâm'ın, bir hak komşuluğun, diğer bir hak ise akrabalığın hakkıdır (Bezzâr ve Ebû Na'îm).
Görüldüğü gibi insan, müslüman olmasa da muhteremdir. Hakkına tecavüz etmek şöyle dursun kendisine yardım edip iyilik etmek ve kalblerini rencide'edecek söz ve davranışlardan son derece uzak kalmak lazımdır.
İslâm dini. hakimiyeti altında yaşayan gayri müslimlere büyük bir hak ve geniş bir hürriyet tanıyor. Şöyle ki:
1- İnanç ve ibadetlerinde hürdürler. Diledikleri gibi ibadet edebilirler. Haç ve mabedlerine dokunulmaz. Peygamber (sav) "Onları ibadetleriyle baş başa bırakınız" buyuruyor. Hatta müslüman bir kimsenin karısı gayri muslini olursa kiliseye ve havraya gidebilir. Kocası onu menedemez. Gerekirse onu korumak için kiliseye kadar kendisiyle birlikte gidebilir.
2- Dinimizce, domuz gibi, haram olan şey, onlar için helal olduğu takdirde onlara dokunmamız caiz değildir.
3- Evlenmek, boşanmak ve nafaka gibi, ahvâl-i şahsiye meselelerinde serbesttirler.
4- İslâm dini, akıl ve mantık çerçevesi dahilinde onlara münazara hakkını veriyor. Onlarla münazara yaparken onları rencide edecek söz ve davranışlardan sakınmak lazımdır. Cenabı Allah şöyle buyuruyor: "Ehli kitapla ancak en güzel yoldan mücadele edin" (1).
5- Hıristiyan ve yahudilerin yemeklerini yemeyi ve kadınlarıyla evlenmeyi mubah kılmış. Yüce Allah bu hususta şöyle buyuruyor:
"Bugün size temiz ve iyi şeyler helâl kılınmıştır. Kendilerine kitap verilen (yahudi, hıristiyan v.b. nin) yiyeceği size helaldir, sizin yiyeceğiniz de onlara helâldir. Mü'min kadınlardan iffetli olanlar ile daha önce kendilerine kitap verilenlerden iffetli kadınlar da namuslu olmak, zina etmemek ve gizli dost tutmamak üzere mihirlerini vermeniz şartıyla size helâldir" (2).
6- Onların ziyaretlerine gitmek ve hastalarının halini sormak mubahtır.
7- Müslümanlarla alış-veriş mubah olduğu gibi, gayri müslimlerle alış-veriş de mubahtır.
8- Kurban kesilirse komşulara ikram etmek sünnet olduğundan, gayri müslim komşulara da ikram edilebilir.
9- Müslüman olmayan kimseye hediye vermek ve ondan hediye almak da caizdir. Çünkü Mekkei Mükerreme fethedilmeden önce Mekke'de büyük bir kıtlık baş gösterdi. Bunun üzerine Peygamber (sav) Mekke fakirlerine dağıtılmak üzere beşyüz altın gönderdi.
Yahudi ve Hristiyanları dost tutmayınız; ayetine rağmen onlarla nasıl anlaşma yapılabilir?
Yahudileri ve Hıristiyanları dost tutmayınız; meâlindeki âyet-i kerimeyi yanlış değerlendirerek, Hıristiyan âlemiyle yapılan askeri paktlara ve ticarî anlaşmalara karşı çıkan bir takım çevrelere, Üstad Bediüzzamanın verdiği cevabın bir bölümünde, bakınız ne buyuruyor: ...onlarla dost olmamız, medeniyet ve terakkilerini istihsan ile iktibas etmektir. Ve her saadet-i dünyeviyenin esası olan asayişi muhafazadır. İşte şu dostluk, kat'iyyen nehy-i Kur'anîde dâhil değildir. Münazarat
Bu ifadelerde, dünya saadetinin esasının asayiş olduğu nazara verilmiş. Anarşinin ve harplerin dünyayı kasıp kavurduğu günümüzde, bu tespitin ne kadar yerinde olduğu çok daha iyi anlaşılıyor.
Nurlarda; dostlara karşı mürüvvetkârane muaşeret, düşmanlara karşı da sulhkârane muamele; tavsiye edilir. Bugün Avrupa ve Amerikada nice insanlar İslâmla müşerref oluyor ve hidayet nimetine kavuşuyorlarsa, bunun sebebi sulhtur, harp değil.
Dinimiz Yahudi ve Hristiyan kadınla evlenmeyi dahi caiz görmüştür. Onlarla arkadaşlık kurmak caizdir. Bu vesile ile dinimizi de onlara tanıtmış oluruz.
Comments
Post a Comment
Yorum İçin Teşekkürler...