Bu yazımızda teravih bidat mı sünnet mi,hz ömer zamanında teravih,bidat ne demek, abdülaziz bayındır gibi konularda bilgi sahibi olacaksınız!..
Teravih Namazi Bidat mi Sünnet mi? |
Terâvih namazının bid'at olduğunu söylemek, vârid olmayan bir sözdür. Ancak bu konuda şöyle denebilir:
Terâvih namazı,Ömer b. Hattab'ın sünnetinden midir? Çünkü Terâvih namazı, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in devrinde yoktu, Ömer b. Hattab'ın hilâfeti zamanında kılınmaya başlandı.Yoksa Terâvih namazı, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetinden midir?
"Bazı âlimler, Terâvih namazının, Ömer b. Hattab'ın sünnetinden olduğunu iddiâ etmişlerdir."
Bu konuda şunu delil göstermişlerdir: "Ömer b. Hattab, Ubeyy b. Ka'b ve Temîm ed Dârî'ye, insanlara on bir rekât namaz kıldırmasını emretmiştir. Nitekim Ömer, Ramazan'da bir gece dışarı çıkmış ve insanları Teravih namazını kılarken görünce: Bu ne güzel bir bid'attır, demiştir."
Bu rivâyet, Teravih namazının daha önce meşrû olmadığına delâlet etmektedir...
Fakat bu görüş, zayıftır. Bu görüşün sahibi, Buhârî ve Müslim'in sahihleri ile diğer hadis kitaplarında geçen rivâyetlerden habersizdir.
Nitekim Âişe'den Allah ondan râzı olsun rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
(( أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صَلَّى ذَاتَ لَيْلَةٍ فِي المَسْجِدِ، فَصَلَّى بِصَلاَتِهِ نَاسٌ، ثُمَّ صَلَّى مِنَ القَابِلَةِ، فَكَثُرَ النَّاسُ، ثُمَّ اجْتَمَعُوا مِنَ اللَّيْلَةِ الثَّالِثَةِ أَوِ الرَّابِعَةِ، فَلَمْ يَخْرُجْ إِلَيْهِمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَلَمَّا أَصْبَحَ قَالَ: قَدْ رَأَيْتُ الَّذِي صَنَعْتُمْ وَلَمْ يَمْنَعْنِي مِنَ الخُرُوجِ إِلَيْكُمْ إِلَّا أَنِّي خَشِيتُ أَنْ تُفْرَضَ عَلَيْكُمْ وَذَلِكَ فِي رَمَضَانَ.)) [رواه البخاري ]
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (Ramazan'da) bir gece mescitte Terâvih namazını kıldı. İnsanlar da ona uyarak namaz kıldılar.Sonra ikinci gece yine Terâvih namazını kıldı, o gece insanlar (sahâbe) daha da çoğaldılar.Daha sonra üçüncü veya dördüncü gece insanlar toplandılar, fakat Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onların yanlarına çıkmadı.Sabah olunca şöyle buyurdu:
(Dün gece) yaptığınızı (namaz için beni beklediğinizi) gördüm, fakat sizin yanınıza çıkmamdan beni alıkoyan şey, Terâvih namazının size farz kılınmasından endişe ettiğim içindir (bunun için size Terâvih namazını kıldırmadım). Bu olay, Ramazan'da olmuştu." (Buhârî, hadis no: 872)
Müslim'in rivâyeti ise şöyledir:
(( أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَرَجَ فِي جَوْفِ اللَّيْلِ، فَصَلَّى فِي الْمَسْجِدِ، فَصَلَّى رِجَالٌ بِصَلَاتِهِ، فَأَصْبَحَ النَّاسُ يَتَحَدَّثُونَ بِذَلِكَ، فَاجْتَمَعَ أَكْثَرُ مِنْهُمْ، فَخَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي اللَّيْلَةِ الثَّانِيَةِ فَصَلَّى، فَصَلَّوْا بِصَلَاتِهِ، فَأَصْبَحَ النَّاسُ يَتَذَاكَرُونَ ذَلِكَ، فَكَثُرَ أَهْلُ الْمَسْجِدِ فِي اللَّيْلَةِ الثَّالِثَةِ، فَخَرَجَ فَصَلَّى بِهِمْ، فَصَلَّوْا بِصَلَاتِهِ، فَلَمَّا كَانَتِ اللَّيْلَةُ الرَّابِعَةُ عَجَزَ الْمَسْجِدُ عَنْ أَهْلِهِ، فَلَمْ يَخْرُجْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَطَفِقَ رِجَالٌ مِنْهُمْ يَقُولُونَ: الصَّلَاةَ، فَلَمْ يَخْرُجْ إِلَيْهِمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَتَّى خَرَجَ لِصَلَاةِ الْفَجْرِ، فَلَمَّا قَضَى الْفَجْرَ أَقْبَلَ عَلَى النَّاسِ، ثُمَّ تَشَهَّدَ فَقَالَ: أَمَّا بَعْدُ، فَإِنَّهُ لَمْ يَخْفَ عَلَيَّ شَأْنُكُمُ اللَّيْلَةَ، وَلَقَدْ خَشِيتُ أَنْ تُفْرَضَ عَلَيْكُمْ صَلَاةُ اللَّيْلِ، فَتَعْجِزُوا عَنْهَا.)) [ رواه مسلم ]
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (Ramazan'da) gece yarısı dışarı çıkıp mescitte Terâvih namazını kıldı, insanlar da onunla birlikte namaz kıldılar. Onunla birlikte namaz kılanlar sabahleyin aralarında bunu konuşunca ikinci gece daha kalabalık bir cemaat toplandı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ikinci gece de dışarı çıkıp mescitte Terâvih namazını kıldı, insanlar da onunla birlikte namaz kıldılar.İnsanlar yine aralarında bunu konuşunca üçüncü gece mescit tam doldu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem üçüncü gece de dışarı çıkıp mescitte Terâvih namazını kıldı, insanlar da onunla birlikte namaz kıldılar. Dördüncü gece de mescide sığmayacak kadar insan toplandığını görünce Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onların yanına çıkmadı.Sabah olunca gidip sabah namazını kıldırdı. Namazdan sonra insanlara dönüp kelime-i şehâdet getirdikten sonra şöyle buyurdu:
(Dün gece) taptığınız şeyi (namaz için beni beklediğinizi) gördüm. Gece namazının üzerinize farz kılınıp da sonra yapamayacağınızdan endişe ettiğimden başka bir şey beni bundan alıkoymadı." (Müslim, hadis no: 1271)
Bundan dolayı Terâvih namazı, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in sünneti ile sâbit olmuştur.Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'i Terâvih namazına devam etmekten alıkoyan şey, bu namazın meşrû oluşundan dolayı değildir, aksine onun farz kılınmasından endişe etmesinden dolayıdır.
"Bazı âlimler, Terâvih namazının, Ömer b. Hattab'ın sünnetinden olduğunu iddiâ etmişlerdir."
Bu konuda şunu delil göstermişlerdir: "Ömer b. Hattab, Ubeyy b. Ka'b ve Temîm ed Dârî'ye, insanlara on bir rekât namaz kıldırmasını emretmiştir. Nitekim Ömer, Ramazan'da bir gece dışarı çıkmış ve insanları Teravih namazını kılarken görünce: Bu ne güzel bir bid'attır, demiştir."
Bu rivâyet, Teravih namazının daha önce meşrû olmadığına delâlet etmektedir...
Fakat bu görüş, zayıftır. Bu görüşün sahibi, Buhârî ve Müslim'in sahihleri ile diğer hadis kitaplarında geçen rivâyetlerden habersizdir.
Nitekim Âişe'den Allah ondan râzı olsun rivâyet olunduğuna göre o şöyle demiştir:
(( أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ صَلَّى ذَاتَ لَيْلَةٍ فِي المَسْجِدِ، فَصَلَّى بِصَلاَتِهِ نَاسٌ، ثُمَّ صَلَّى مِنَ القَابِلَةِ، فَكَثُرَ النَّاسُ، ثُمَّ اجْتَمَعُوا مِنَ اللَّيْلَةِ الثَّالِثَةِ أَوِ الرَّابِعَةِ، فَلَمْ يَخْرُجْ إِلَيْهِمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَلَمَّا أَصْبَحَ قَالَ: قَدْ رَأَيْتُ الَّذِي صَنَعْتُمْ وَلَمْ يَمْنَعْنِي مِنَ الخُرُوجِ إِلَيْكُمْ إِلَّا أَنِّي خَشِيتُ أَنْ تُفْرَضَ عَلَيْكُمْ وَذَلِكَ فِي رَمَضَانَ.)) [رواه البخاري ]
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (Ramazan'da) bir gece mescitte Terâvih namazını kıldı. İnsanlar da ona uyarak namaz kıldılar.Sonra ikinci gece yine Terâvih namazını kıldı, o gece insanlar (sahâbe) daha da çoğaldılar.Daha sonra üçüncü veya dördüncü gece insanlar toplandılar, fakat Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onların yanlarına çıkmadı.Sabah olunca şöyle buyurdu:
(Dün gece) yaptığınızı (namaz için beni beklediğinizi) gördüm, fakat sizin yanınıza çıkmamdan beni alıkoyan şey, Terâvih namazının size farz kılınmasından endişe ettiğim içindir (bunun için size Terâvih namazını kıldırmadım). Bu olay, Ramazan'da olmuştu." (Buhârî, hadis no: 872)
Müslim'in rivâyeti ise şöyledir:
(( أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ خَرَجَ فِي جَوْفِ اللَّيْلِ، فَصَلَّى فِي الْمَسْجِدِ، فَصَلَّى رِجَالٌ بِصَلَاتِهِ، فَأَصْبَحَ النَّاسُ يَتَحَدَّثُونَ بِذَلِكَ، فَاجْتَمَعَ أَكْثَرُ مِنْهُمْ، فَخَرَجَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ فِي اللَّيْلَةِ الثَّانِيَةِ فَصَلَّى، فَصَلَّوْا بِصَلَاتِهِ، فَأَصْبَحَ النَّاسُ يَتَذَاكَرُونَ ذَلِكَ، فَكَثُرَ أَهْلُ الْمَسْجِدِ فِي اللَّيْلَةِ الثَّالِثَةِ، فَخَرَجَ فَصَلَّى بِهِمْ، فَصَلَّوْا بِصَلَاتِهِ، فَلَمَّا كَانَتِ اللَّيْلَةُ الرَّابِعَةُ عَجَزَ الْمَسْجِدُ عَنْ أَهْلِهِ، فَلَمْ يَخْرُجْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ، فَطَفِقَ رِجَالٌ مِنْهُمْ يَقُولُونَ: الصَّلَاةَ، فَلَمْ يَخْرُجْ إِلَيْهِمْ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ حَتَّى خَرَجَ لِصَلَاةِ الْفَجْرِ، فَلَمَّا قَضَى الْفَجْرَ أَقْبَلَ عَلَى النَّاسِ، ثُمَّ تَشَهَّدَ فَقَالَ: أَمَّا بَعْدُ، فَإِنَّهُ لَمْ يَخْفَ عَلَيَّ شَأْنُكُمُ اللَّيْلَةَ، وَلَقَدْ خَشِيتُ أَنْ تُفْرَضَ عَلَيْكُمْ صَلَاةُ اللَّيْلِ، فَتَعْجِزُوا عَنْهَا.)) [ رواه مسلم ]
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem (Ramazan'da) gece yarısı dışarı çıkıp mescitte Terâvih namazını kıldı, insanlar da onunla birlikte namaz kıldılar. Onunla birlikte namaz kılanlar sabahleyin aralarında bunu konuşunca ikinci gece daha kalabalık bir cemaat toplandı. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ikinci gece de dışarı çıkıp mescitte Terâvih namazını kıldı, insanlar da onunla birlikte namaz kıldılar.İnsanlar yine aralarında bunu konuşunca üçüncü gece mescit tam doldu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem üçüncü gece de dışarı çıkıp mescitte Terâvih namazını kıldı, insanlar da onunla birlikte namaz kıldılar. Dördüncü gece de mescide sığmayacak kadar insan toplandığını görünce Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onların yanına çıkmadı.Sabah olunca gidip sabah namazını kıldırdı. Namazdan sonra insanlara dönüp kelime-i şehâdet getirdikten sonra şöyle buyurdu:
(Dün gece) taptığınız şeyi (namaz için beni beklediğinizi) gördüm. Gece namazının üzerinize farz kılınıp da sonra yapamayacağınızdan endişe ettiğimden başka bir şey beni bundan alıkoymadı." (Müslim, hadis no: 1271)
Bundan dolayı Terâvih namazı, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in sünneti ile sâbit olmuştur.Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'i Terâvih namazına devam etmekten alıkoyan şey, bu namazın meşrû oluşundan dolayı değildir, aksine onun farz kılınmasından endişe etmesinden dolayıdır.
Nitekim bu endişe, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in vefat etmesiyle ortadan kalkmıştır. Çünkü Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem vefat edince vahiy kesilmiş ve Terâvih namazının farz kılınmasından emîn olunmuştur. Bu sebep yani Terâvih namazının farz kılınması endişesi vahyin kesilmesiyle ortadan kalkınca, sonuç da kesinleşmiş olur ki o da, Terâvih namazının, aslına yani sünnet oluşuna dönmesidir." (Bkz: Muhammed b. Salih el-Useymîn, "eş-Şerhu'l-Mumti'", c: 4, s: 78)
Buhârî ve Müslim'in sahihlerinde sâbit olduğuna göre Âişe Allah ondan râzı olsun, şöyle demiştir:
(( إِنْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيَدَعُ الْعَمَلَ وَهُوَ يُحِبُّ أَنْ يَعْمَلَ بِهِ خَشْيَةَ أَنْ يَعْمَلَ بِهِ النَّاسُ فَيُفْرَضَ عَلَيْهِمْ.))[رواه البخاري ومسلم]
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir işi yapmayı çok istediği halde, onu insanlar da yapmaya kalkar ve üzerlerine farz kılınır diye endişe ettiği için, yapmaktan vazgeçerdi." (Buhârî, Cuma, hadis no: 1060.Müslim, Yolcuların Namazı, hadis no: 1174)
İmam Nevevi Allah ona rahmet etsin hadisin şerhinde şöyle demiştir:
"Bu hadis, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ümmetine olan şefkât ve merhametinin kemâlini açıklamaktadır."
Buna göre,"Terâvih namazının,Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetinden değildir" sözünün hiçbir geçerliliği yoktur.Aksine Terâvih namazı, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetindendir ve ümmete farz kılınmasından endişe ettiği için Nebi sallallahu aleyhi ve sellem onu terk etmiştir."
Nitekim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem vefat edince bu endişe ortadan kalkmıştır. Ebu Bekir Allah ondan râzı olsun, iki yıl gibi kısa hilâfeti zamanında dînden dönenlerle (mürtedlerle) savaşmakla meşgul olmuştur. Hz. Ömer'in hilâfeti zamanında müslümanların işleri yoluna girince, sahâbenin Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ile biraraya geldikleri gibi, Ömer Ramazan'da insanları Terâvih namazında biraraya getirmiştir.
Ömer'in bu konuda en çok yapmış olduğu şey; insanların, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetine dönmesini sağlamak ve bu sünneti yeniden ihyâ etmek olmuştur.
Ramazan’ın son on günü içinde Rasûl-i Ekrem’le beraber iki ya da üç gece kılınan, üçüncü veya dördündü gece mescidin cemaatle dolup taşması üzerine “Size (de) farz kılınmasından endişe ettim” buyurarak iştirak etmediği namazın teheccüd olduğu görülür. Nitekim İmam Buhârî bu hadisi “teheccüd bâb”ında zikreder. Aslında Buhârî bu hadisi “terâvih namazı” bölümünde “Ramazanda kıyam eden kimsenin fazileti” bab başlığı altında da zikreder. Yine o, aynı başlık altında “Kim iman ederek ve sevabını Allah’tan umarak ramazanda kıyâm ederse, önceki günahları affedilir” hadisini zikrettikten sonra İbn Şihâb (ez-Zührî)’den şu bilgileri nakleder:
“Rasûlullah’ın (asm) sağlığında uygulama böyleydi. Sonra Ebû Bekir’in (r.a) hilafet dönemi ile Ömer’in (r.a) halifeliğinin ilk yıllarında da uygulama öyleydi. Urve b. Zübeyr, Abdurrahman b. Abdilkâri’den naklen şöyle anlattı: Bir ramazan gecesi Ömer b. el-Hattâb (r.a) ile mescide çıktık. Baktık ki, insanlar dağınık gruplar halinde; kimi tek başına kimi de cemaatle namaz kılıyordu. Bunun üzerine Ömer, “Bana öyle geliyor ki, bunları bir imam arkasında toplasaydım daha iyi (doğru, faziletli, ideal) olacaktı” dedi. Sonra kararlılık göstererek Übeyy b. Ka’b’ın arkasında onları topladı.
Başka bir gece yine Hz. Ömer’le birlikte çıktık. İnsanlar, imamlarıyla birlikte namaz kılıyorlardı. (Bu düzeni ve huzur halini gören) Ömer şöyle dedi: “Bu güzel bir çığır ve uygulama oldu”(Ni’me’l-bid’atü hâzihi). Ne var ki, namazlarını gecenin sonuna tehir ederek şimdi uyuyanların seher vakti, şu anda kıyamda olanların namaz kılanların vaktinden daha faziletlidir”. O sırada insanlar gecenin evvelinde kıyam ediyorlardı / teravih kılıyorlardı” (Buhârî, Salâtü’t-terâvîh 1).
Hz. Ömer’in “Bu güzel bir çığır ve uygulama oldu” diye tercüme ettiğimiz sözü, kimileri tarafından “güzel bir bidat oldu” diye tercüme edilip “o halde her türlü bidat terk edilmelidir” şeklinde anlaşılmaktadır. Oysaki bu, yanlış bir anlayıştır. Hz. Ömer’in sevinerek söylediği cümlesindeki “bid’at”, şer’î terim olarak değil, sözlük anlamında (lugavî) kullanılmıştır. Nitekim rivayetten da anlaşılacağı üzere bir kısmı tek başına kılıyor olsa bile, cemaatle kılanlar da vardır. Bu açıdan cemaatle kılınması yeni değildir. Hz. Ömer efendimizin (ra) yaptığı şey, Hz. Peygamber efendimizin (asm) yaptığı gibi, mescitte bulunan herkesin bir imama uyarak kılmasıdır.
Hz. Ömer’in bu uygulaması, bir çığır açması ve dönüm noktası olması bakımından dikkat çeker. Rasûl-i Ekrem’in râşid halifesi ve yoluna uyulması tavsiye edilen Hz. Ömer gibi hakşinas bir şahsiyetin görüş ve uygulaması ciddiye alınmalıdır. Bu konuda ona sahabeden herhangi bir muhalefetin olmadığı veya tenkidin yöneltilmediği de bilinir. Aksine başta Leys b. Sa’d olmak üzere pek çok ilim sahibi, Hz. Ömer’in ortaya koyduğu sünnete saygı gösterilmesi ve uyulması gerektiği kanaatindedir.
Alimler bu hususta Hz. Muhammed'in (asm) şu hadisine göre hareket etmişlerdir: "Benden sonra benim sünnetimden ve raşit halifelerin sünnetinden ayrılmayın" (Tirmizî, İlim, 16; İbn Hanbel, IV, 126). Diğer yandan Abdullah b. Abbas (r.a)'ın Ramazan ayında teravih namazını yirmi rekat olarak kıldığı ve arkasından da üç rekat vitir namazını kıldığı rivâyet edilmiştir. İmam Ebû Hanife'ye Hz. Ömer (r.a)'ın bu hususta yaptığı uygulama sorulunca, şöyle demiştir: Teravih namazı hiç şüphesiz müekked bir sünnettir. Hz. Ömer, bu namazın cemaatle ve yirmi rekat kılınmasını şahsi bir ictihadı ile yapmadığı gibi, bir bid'at olarak da emretmemiştir. O, kendisinin bildiği şer'î bir esasa ve Hz. Muhammed (s.a.v)'in bir vasiyetine dayanarak böyle yapmıştır." (et-Tahtavî, Haşiye, 334)
Buhârî ve Müslim'in sahihlerinde sâbit olduğuna göre Âişe Allah ondan râzı olsun, şöyle demiştir:
(( إِنْ كَانَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ لَيَدَعُ الْعَمَلَ وَهُوَ يُحِبُّ أَنْ يَعْمَلَ بِهِ خَشْيَةَ أَنْ يَعْمَلَ بِهِ النَّاسُ فَيُفْرَضَ عَلَيْهِمْ.))[رواه البخاري ومسلم]
"Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem, bir işi yapmayı çok istediği halde, onu insanlar da yapmaya kalkar ve üzerlerine farz kılınır diye endişe ettiği için, yapmaktan vazgeçerdi." (Buhârî, Cuma, hadis no: 1060.Müslim, Yolcuların Namazı, hadis no: 1174)
İmam Nevevi Allah ona rahmet etsin hadisin şerhinde şöyle demiştir:
"Bu hadis, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in ümmetine olan şefkât ve merhametinin kemâlini açıklamaktadır."
Buna göre,"Terâvih namazının,Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetinden değildir" sözünün hiçbir geçerliliği yoktur.Aksine Terâvih namazı, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetindendir ve ümmete farz kılınmasından endişe ettiği için Nebi sallallahu aleyhi ve sellem onu terk etmiştir."
Nitekim Nebi sallallahu aleyhi ve sellem vefat edince bu endişe ortadan kalkmıştır. Ebu Bekir Allah ondan râzı olsun, iki yıl gibi kısa hilâfeti zamanında dînden dönenlerle (mürtedlerle) savaşmakla meşgul olmuştur. Hz. Ömer'in hilâfeti zamanında müslümanların işleri yoluna girince, sahâbenin Nebi sallallahu aleyhi ve sellem ile biraraya geldikleri gibi, Ömer Ramazan'da insanları Terâvih namazında biraraya getirmiştir.
Ömer'in bu konuda en çok yapmış olduğu şey; insanların, Nebi sallallahu aleyhi ve sellem'in sünnetine dönmesini sağlamak ve bu sünneti yeniden ihyâ etmek olmuştur.
Ramazan’ın son on günü içinde Rasûl-i Ekrem’le beraber iki ya da üç gece kılınan, üçüncü veya dördündü gece mescidin cemaatle dolup taşması üzerine “Size (de) farz kılınmasından endişe ettim” buyurarak iştirak etmediği namazın teheccüd olduğu görülür. Nitekim İmam Buhârî bu hadisi “teheccüd bâb”ında zikreder. Aslında Buhârî bu hadisi “terâvih namazı” bölümünde “Ramazanda kıyam eden kimsenin fazileti” bab başlığı altında da zikreder. Yine o, aynı başlık altında “Kim iman ederek ve sevabını Allah’tan umarak ramazanda kıyâm ederse, önceki günahları affedilir” hadisini zikrettikten sonra İbn Şihâb (ez-Zührî)’den şu bilgileri nakleder:
“Rasûlullah’ın (asm) sağlığında uygulama böyleydi. Sonra Ebû Bekir’in (r.a) hilafet dönemi ile Ömer’in (r.a) halifeliğinin ilk yıllarında da uygulama öyleydi. Urve b. Zübeyr, Abdurrahman b. Abdilkâri’den naklen şöyle anlattı: Bir ramazan gecesi Ömer b. el-Hattâb (r.a) ile mescide çıktık. Baktık ki, insanlar dağınık gruplar halinde; kimi tek başına kimi de cemaatle namaz kılıyordu. Bunun üzerine Ömer, “Bana öyle geliyor ki, bunları bir imam arkasında toplasaydım daha iyi (doğru, faziletli, ideal) olacaktı” dedi. Sonra kararlılık göstererek Übeyy b. Ka’b’ın arkasında onları topladı.
Başka bir gece yine Hz. Ömer’le birlikte çıktık. İnsanlar, imamlarıyla birlikte namaz kılıyorlardı. (Bu düzeni ve huzur halini gören) Ömer şöyle dedi: “Bu güzel bir çığır ve uygulama oldu”(Ni’me’l-bid’atü hâzihi). Ne var ki, namazlarını gecenin sonuna tehir ederek şimdi uyuyanların seher vakti, şu anda kıyamda olanların namaz kılanların vaktinden daha faziletlidir”. O sırada insanlar gecenin evvelinde kıyam ediyorlardı / teravih kılıyorlardı” (Buhârî, Salâtü’t-terâvîh 1).
Hz. Ömer’in “Bu güzel bir çığır ve uygulama oldu” diye tercüme ettiğimiz sözü, kimileri tarafından “güzel bir bidat oldu” diye tercüme edilip “o halde her türlü bidat terk edilmelidir” şeklinde anlaşılmaktadır. Oysaki bu, yanlış bir anlayıştır. Hz. Ömer’in sevinerek söylediği cümlesindeki “bid’at”, şer’î terim olarak değil, sözlük anlamında (lugavî) kullanılmıştır. Nitekim rivayetten da anlaşılacağı üzere bir kısmı tek başına kılıyor olsa bile, cemaatle kılanlar da vardır. Bu açıdan cemaatle kılınması yeni değildir. Hz. Ömer efendimizin (ra) yaptığı şey, Hz. Peygamber efendimizin (asm) yaptığı gibi, mescitte bulunan herkesin bir imama uyarak kılmasıdır.
Hz. Ömer’in bu uygulaması, bir çığır açması ve dönüm noktası olması bakımından dikkat çeker. Rasûl-i Ekrem’in râşid halifesi ve yoluna uyulması tavsiye edilen Hz. Ömer gibi hakşinas bir şahsiyetin görüş ve uygulaması ciddiye alınmalıdır. Bu konuda ona sahabeden herhangi bir muhalefetin olmadığı veya tenkidin yöneltilmediği de bilinir. Aksine başta Leys b. Sa’d olmak üzere pek çok ilim sahibi, Hz. Ömer’in ortaya koyduğu sünnete saygı gösterilmesi ve uyulması gerektiği kanaatindedir.
Alimler bu hususta Hz. Muhammed'in (asm) şu hadisine göre hareket etmişlerdir: "Benden sonra benim sünnetimden ve raşit halifelerin sünnetinden ayrılmayın" (Tirmizî, İlim, 16; İbn Hanbel, IV, 126). Diğer yandan Abdullah b. Abbas (r.a)'ın Ramazan ayında teravih namazını yirmi rekat olarak kıldığı ve arkasından da üç rekat vitir namazını kıldığı rivâyet edilmiştir. İmam Ebû Hanife'ye Hz. Ömer (r.a)'ın bu hususta yaptığı uygulama sorulunca, şöyle demiştir: Teravih namazı hiç şüphesiz müekked bir sünnettir. Hz. Ömer, bu namazın cemaatle ve yirmi rekat kılınmasını şahsi bir ictihadı ile yapmadığı gibi, bir bid'at olarak da emretmemiştir. O, kendisinin bildiği şer'î bir esasa ve Hz. Muhammed (s.a.v)'in bir vasiyetine dayanarak böyle yapmıştır." (et-Tahtavî, Haşiye, 334)
Comments
Post a Comment
Yorum İçin Teşekkürler...