Ana içeriğe atla

Ulul-emr Kimlerdir? Ulü'l-emre İtaat Nasıl Olmalı?

Bu sizlerle;ulul emre itaat ile ilgili hadisler,ulul emre itaat nedir?,ulul emre itaat ayeti,ulul emr nedir?,ulül'emr nedir kısaca?,ulul emr kimdir?,ulul emr ile ilgili hadisler,ulul emre itaat ne demektir?.. sorularının cevaplarını paylaşacağız.Dini konularda merak ettiğiniz tüm soruların cevaplarını bu sitede bulabilirsiniz.
Ulü'l-emre İtaat Nasil Olmali
Ulul-emr Kimlerdir?,Ulü'l-emre İtaat Nasıl Olmalı?
“Ey iman edenler! Allah'a itaat edin, Peygamber'e itaat edin, sizden olan ulü'l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz Allah'a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız onu, Allah'a ve Peygamber'e götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir.” (Nisâ, 4/59)

“Hayır, Rabbine andolsun ki, aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp, sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu kabullenmedikçe ve boyun eğip teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar.” (Nisâ, 4/65)

“Kim Allah'a ve Peygamber'e itaat ederse işte onlar, Allah'ın kendilerine lütuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdirler; bunlar ne güzel arkadaşlardır!.. Bu lütuf Allah'tandır; bilen olarak Allah yeter.” (Nisâ, 4/69, 70)

Bu ayetlerin asıl konusu itaattir. “Söz tutmak, boyun eğmek, emri yerine getirmek”manasına gelen itaat, sosyal, siyasi, hukuki, ahlâkî boyutlarıyla İslâmî hayat düzenini kuran temel kavram ve kurumlardan biridir. Bu açıdan aynı mahiyette olan emanet ve adalet kavramlarından sonra buna yer verilmiş, araya “münafıklar ve fâsıklar” gibi emre uymayanların dünya ve ahirette karşılaşacakları sonuçları bildiren ayetler konmuştur.

Allah'a itaat, “O'nun Kur'ân-ı Kerîm'de ve elçisinin tebliğ mahiyetindeki söz ve davranışlarında ortaya çıkan emir ve iradesine uymak” demektir. Resûlullah'a itaat, öncelikle tebliğ ettiği Kur'an'a ve sünnete uymaktır. Ancak burada “ve” bağlacı ile yetinilmeyip “İtaat ediniz” emrinin “Resûlullah” için de tekrar edilmesi ona itaatin, “Kur'an'dan ibaret olan vahyin tebliğine uyma”yı aştığını, kaide olarak bütün davranışlarının örnek edinilmesini, bütün buyruklarının yerine getirilmesini içine aldığını göstermektedir. Sahabe, Resûlullah'ın “dinî veya bağlayıcı olmadığını bildirdiği, ya da karineler yoluyla böyle olduğunu anladıkları emirleri” dışındaki bütün emir ve isteklerini, “Ona itaat dinî bir görevdir” şuuru içinde yerine getirmişlerdir; bunu yaparken de itaat hakkındaki ayet ve hadislerle Allah elçisinin gönderiliş amacına, kendisine verilen vazifelere ve O'nun örnekliğini bildiren naslara dayanmışlardır.

“İtaat ediniz” emri tekrarlanmadan “ülü'l-emre de” denilmesi, bunların itaat yükümlülüğü bakımından Allah ve Resulü gibi olmadıklarına, emirleri meşru (Allah ve Resulünün tâlimatına uygun) olmadıkça kendilerine itaat edilmeyeceğine işaret etmektedir. “Hiçbir mahluka, Allah emrine uymadığı takdirde itaat edilemez”, “Ancak maruf (meşrû) olan emre itaat edilir”, “Allah'a itaatsizlik sayılan emre itaat edilmez” meâlindeki hadisler bu Ulü'l-emr i açıkça ifade etmektedir.

Hz. Peygamber bir gruba (seriyye) askerî görev vermiş, başlarına da Abdullah bin Huzâfe'yi geçirmişti. Abdullah bir sebeple öfkelenmiş, emri altındakilere odun toplayıp yakmalarını, ateş olunca da içine girmelerini emretmişti. Emri alanlar tereddüt içinde kaldılar. Bir kısmı “Komutana (ulü'l-emre) itaat edilir” diye ateşe girmeye teşebbüs ediyorlar, bir kısmı ise “bu itaatin, buyruğun meşru olmasına bağlı bulunduğunu”düşünerek, onları engelliyorlar, “Biz ateşten kaçarak Peygamber'e katıldık”diyorlardı. Bu çekişme devam ederken ateş söndü, seferden dönünce durumu Resûlullah'a arz ettiler. “Ateşe girseydiler kıyamete kadar ondan kurtulup çıkamazlardı. İtaat ancak meşru emre olur.” buyurdu.

Ulü'l-emr, “emir sahipleri, emir verme salahiyeti taşıyan ve bu konumda olanlar yani âmirler” demektir. Bunlardan maksadın kimler olduğu konusunda “devlet başkanı, onun veya toplumun yetki verdiği yöneticiler ve kumandanlardır”, “âlimlerdir” gibi çeşitli anlayışlar ve rivayetler vardır. “sizden olan emir sahiplerine itaat edin” buyurulduğuna göre bunların belli kişiler ve makam sahipleri olduğu, iman ve dünya görüşü itibariyle Müslüman olanlardan seçildiği veya tayin edildiği, meşru buyruklarında bunlara itaat etmenin Allah emri ve dinin gereği olduğu anlaşılmaktadır.

İslâm dini, gerek kamu hayatında ve gerek özel hayatta bazı sıfat ve özellikleri taşıyan kimselere itaat edilmesini, onların buyruklarının yerine getirilmesini ve söylediklerine uyulmasını istemiştir. Başkan, aile reisi, kumandan, ana baba, bilmeyenlere göre bilenler (âlimler) bunlardandır ve ulü'l-emr kavramına bunların tamamı dahil bulunmaktadır. Kamu hayatındaki ulü'l-emr ya halife gibi ümmetin seçmesi ve biatıyla belirlenir onun tayin ettiği yüksek dereceli memurlar da dolaylı olarak ümmetin belirlediği ulü'l-emr olurlar ya da bir makamın tayinine gerek bulunmadan, taşıdıkları üstün vasıflarla bu yetkiyi elde ederler. Bu üstün vasıflar “İslâm, ilim ve adalet”tir.

Bilmeyenler, Müslüman, âdil, kâmil ahlâk sahibi ve âlim olan kimselere danışmak, fetva sormak ve aldıkları cevabı uygulamak mecburiyetindedirler. Yöneticiler de bilmedikleri konuları bilenlere sormakla yükümlüdürler. Bu açıdan bakıldığında birinci derecede ulü'l-emr “âlimlerdir”, ikinci derecede ulü'l-emr ise “yöneticiler, amirler ve kumanda mevkiinde olanlar”dır.

“Bir hususta anlaşmazlığa düşmek” Allah ile mümin kulları arasında olamaz, Resûlullah ile ümmeti arasında da düşünülemez.

Geriye yönetici, yönetilen, bilen, soran şeklinde ümmet kalır; bu çerçevede ümmet arasında bir anlaşmazlık çıktığında mesele Allah'a ve Resul'e götürülecektir.

Yönetilenlerle ülü'l-emr arasındaki ihtilâfta, bu ikincisi de taraf olduğu için tek merci Allah ve Resulü'dür; yani biraz sonra açıklanacağı üzere dinin ana kaynakları ışığında çözüm üretecek kurumlardır.

İhtilafın tarafları arasında ülü'l-emr bulunmazsa, meselenin halledilmesinde onun da, benimsenen idare şekline göre salâhiyeti çerçevesinde devreye girmesi tabiidir; ancak ülü'l-emr tasarruflarında Allah ve Resulü'nden bağımsız değildir.

Meselenin “Allah'a götürülmesi” Kur'an'a, “Resul'e götürülmesi” ise sünnete başvurmayı gerektirir.

Anlaşmazlık konusunda bu iki kaynakta çözüm ve hüküm var ise bu, bütün ümmet için bağlayıcıdır ve gereğine uyularak anlaşmazlık çözüme kavuşturulur.

Bu iki kaynaktaki çözüm her zaman nokta tayini şeklinde değildir. Kıyamete kadar ortaya çıkacak bütün anlaşmazlıkların konu konu, parça parça çözümü Kitap ve Sünnet'te bulunmaz. Ancak bütün anlaşmazlıkların çözümüne ışık tutan ilkeler, işaretler, delaletler, örnek ve emsal çözümler vardır. Bunlardan yararlanarak çözüm ve hüküm bulma işine ictihad denir. İctihad bilinmeyenleri, açıkça belli olmayanları, anlaşmazlıkları Kitaba ve Sünnet'e başvurarak (götürerek) çözme metodunun ve çabasının adıdır; Resulullah tarafından sahâbeye öğretilmiş, daha sonraki nesiller de bunu, onlardan alarak usulünü yazmış, kullanmış ve geliştirmişlerdir.

“Eğer bir hususta (âyetteki kelimeyle “şeyde”) anlaşmazlığa düşerseniz”şeklindeki cümle yapısı umum (genellik) ifade eder.

Buna göre müminlerin hayatında ihtilaf konusu olan her şey çözümü Kur'an'dan ve Sünnet'ten alacak, başka bir deyişle çözüm, bu iki kaynağa başvurularak aranacaktır. Hem hâkim (hüküm koyan) hem de mâbud (kendisine ibadet edilen) yalnızca Allah'tır. Allah'a mahsus bulunan bu sıfat ve salâhiyetlerin, aynı mahiyette olmak üzere bir başka merci veya şahsa tanınması şirk, bu merci ve şahsın Kur'an'daki adı da, Nisâ 60. ayette zikredildiği üzere tâguttur.

Zübeyr b. Avvâm ile bahçe komşusu arasında su yüzünden bir anlaşmazlık çıkmıştı. Hz. Peygamber (asm)'e başvurdular; o da “Zübeyr! Bahçeni suladıktan sonra suyu sal ki komşun da sulasın.” buyurdu. Komşu (bu hükmün din kuralı koyma değil, sulhetme mahiyetinde olduğunu düşünmüş olmalı ki) Hz. Peygamber (asm)'e, Zübeyr'in tarafını tuttuğunu ima etti. Bunun üzerine Hz. Peygamber şikâyetçinin tutumundan hoşnut olmadı ve bu defa Zübeyr'e normal hakkını kullanmasını söyledi.

Buna göre gerçek iman sahiplerinin iki temel vasfı olmalıdır:

a) Aralarında bir anlaşmazlık çıktığında Resûlullah'ı hakem kılmak, onun hükmüne başvurmak.

b) Hz. Peygamber (asm) bir hüküm verince bunu benimsemek, onun adil olduğuna inanmak, itiraza kalkışmamak. Allah'ın dininin hükmü demek olan Resûlullah'ın hükmüne başvurmak ve bunu gönülden benimsemek iman alâmeti olmakla beraber insanların beşeriyet icabı menfaatlerine uygun gördükleri ve istedikleri hükmü elde edememeleri karşısında üzüntü duymaları da küfür veya nifak alâmeti değildir; yeter ki, verilen hükmün haklı ve adil olduğuna inansınlar!..

Yorumlar

DUALAR

Aşık Etme Duası (Birini Kendine Aşık Etmek İçin Dua)

Sizlerden gelen sorular; Nihat HATİPOĞLU aşık etme duasını paylaşır mısınız?, ayetel kürsi ile aşık etme duası var mı?, aşık etme duası 14 gün, anında aşık eden dua var mı?, çok tesirli aşık etme duası paylaşır mısınız?, aşık etme duası mishakal, deli gibi aşık etme duası var mı?,en etkili aşk duası paylaşır mısınız?,  denenmiş  birini kendine aşık etme duası var mı..?  şeklinde soruluşmuş sorulardı. Tüm bu soruların cevaplarını aşağıda sizler için paylaştık. Allah ettiğiniz duaları kabul etsin inşallah. Birini Kendine Aşık Etmek İçin Dua-Nihat HATİPOĞLU BİRİNİ KENDİNE AŞIK ETMEK İÇİN DUA (BÜYÜ DEĞİLDİR) ; Erkeği Aşık Etme Duası-Kızı Aşık Etme Duası: Kuvvetli bir celbiye için uygulamadır. Bizzat denenmiş bir uygulamadır, herhangi bir yapılış zamanı yoktur, önerilen okuma düzeni bir hafta boyunca günde 1 defa okumaya niyet etmedir fakat genel anlamda bir hafta dolmadan hacetimiz görülmüş olur. (14 gün okumada ise okumadan sonra 40 gün başka bir işlem ya da okuma yapılmaması

Nihat HATİPOĞLU'nun Eşi Emel HATİPOĞLU Kimdir?

Sizden Gelen Sorular : Nihat HATİPOĞLU Evli mi?,Nihat HATİPOĞLU'nun Eşi Kimdir?,Emel HATİPOĞLU Kimdir?.. Ünlü ilahiyat profesörü Nihat Hatipoğlu sosyal medyada dolaşan bir fotoğraf nedeni ile birden bire gündeme bomba gibi düştü. Tesettürlü ancak oldukça bakımlı genç bir kadın hayranı ile çekilen fotoğrafı basına yayılan Nihat Hatipoğlu, konu hakkında sert konuştu. Bazı internet kullanıcıları fotoğraftaki genç kadının Nihat Hatipoğlu'nun eşi olduğu bile iddia edildi ve Hatipoğlu ilginç eleştirilere maruz kaldı. GENÇ KADINLA EVLENECEK DİYENLER OLDU  Nihat Hatipoğlu' nun genç ve güzel tesettürlü bir kadın hayranı ile çektirdiği fotoğraf adeta olay oldu. Nerede çekildiği bilinmeyen fotoğraf, kısa sürede sosyal medyada en çok paylaşılanlar arasına girdi. Bu kare üzerinden bazı kesimler ünlü ilahiyatçıyı eleştirirken, bazıları da fotoğrafın son derece normal olduğunu savundu.  NİHAT HOCA ÇIKAN HABERLERE İSYAN ETTİ   Bu kare üzerinden bazı kesimler ünlü

Kumardan Kurtulmak İçin En Etkili Dua

Sizlerden gelen sorular; Kumardan kurtulmak için ne yapmalı?, Kumar bağımlılığından tamamen kurtulmak mümkün mü?, Kumar bağımlılığı nasıl tedavi edilir?,Kocami kumardan KURTULMAK için dua paylaşır mısınız?, Cübbeli Ahmet Hoca kumardan KURTULMAK için Dua, kumardan kurtulmak için Esmaül Hüsna, Kumardan kurtulma duası Diyanet, Kumardan korunmak için okunacak dua, Sanal kumardan kurtulma yolları, kumardan kurtuldum... SORU:  Kocamı kumardan kurtulmak için dua paylaşır mısınız? CEVAP : “Bismillahirrahmanirrahim. Ya eyyühellezine amenu innemel hamru vel meysiru vel ensabü vel ezlamüricsün min ameliş şeytani fectenibühü lealleküm tüfl i hun innema yüriydüş şeytanü en yükaa beynekümül adavete vel bağdae fil hamri vel meysiri ve yesuddeküm an zikrillahi ve anis salati fehel entüm müntehun. Ve etiy’ullahe ve etiy’ur rasule vahzeru. Fe in tevelleytüm fa’lemu ennema ala resunlinel belağulmübin. Allahümme huz hubbül hamri vel meysiri bihakkı kelamukel kadim ve rasulikel kerim ve bielfi elfin la h

Aşırı Şehvetten Kurtulma Duası

Her ne kadar Allah (azze ve celle) bunu fıtrî olarak zevk ve lezzet gibi hediyelerle birlikte vermiş olsa da kişi bu hissi kontrol altında tutmadığı taktirde hem dünyâ hem âhiret cihetiyle zor durumda kalacaktır. Fikri haram, bakışı haram, meylî haram olan kişi zinâ gibi büyük bir günahla karşı karşıya gelecektir. Bedenen bunu yapmasa da uzuvları ile bir bakıma zinâ işlemiş olacaktır. Peki bu histen nasıl kurtulacağız? Şehvetten Kurtulma Duası Bismillahirrahmanirrahim, Allahumme yâ senede men lâ senede lehü. Ve yâ zuhre men lâ zuhre lehü. Ve yâ câmi’eşşettâti. Ve ya râhimel emvâti. İrhamni rahmeten tuğninî biha an rahmeti men sivâke. Allahumme lâ emlikü linefsi nef’an ve la dârren ve lâ mevten ve lâ hayâten ve lâ nüşûran. Allahumme vessî’li fîmâ rezaktenî. Ve bârik li fîmâ ve hebtenî. İnneke alâ külli şey’in kadîr. Ve lâ tusallit aleyye bizünûbi men lâ yerhamunî yâ erhamerrâhimîn. Verzuknî hayre’ddünya vel âhireti yâ Rabbel âlemîn. İlahi, in afevteni fe lâ yenkusu fî mülkike şey

Eşinin Ci..sel Organını Yalamak (Öpmek) Gusül Gerektirir mi?

Sizden Gelen Sorular : Eşinin Cin..el Organını Görmek Gusul Gerektirir mi?, Eşinin Cin..el Organına Dokunmak Gusül Gerektirir mi?, Eşinin Cin..el Organını Görmek Gusül Gerektirir mi?, Cin..el Organı Öpmek Gusül Gerektirir mi?, Erkek Ci..sel Organını Görmek Gusül Gerektirir mi?, Karşı Cinsin Ci..sel Organını Görmek Gusül Gerektirir mi?.. Cin..el ilişki gerçekleşmeden (orgzım olmadan) veya meni dışarı çıkmadan cin..el organı öpmek yada yalamaktan dolayı cünüp olmazsınız. Bu durumla ilgili haram olmamakla beraber şu hususlara dikkat etmeliyiz: – Öncelikle böyle bir davranış onurlu ve kişilikli olmaya aykırı bir davranıştır, tiksindiricidir. – İkinci olarak, cin..el organlardan sürekli olarak bir takım maddeler çıkmaktadır ve bunlar pis olan akıntılardır.  Böyle bir durumda kişi, Hz. Peygamber’in (sa): " Ağızlarınızı tertemiz yapın çünkü onlar Kuran yoludur"  diye nitelendirdiği ağzına pis maddeler almış olacaktır. Üçüncü olarak, İslam’ın insan sağlığına ne kadar değ